3. Hukuk Dairesi 2019/6131 E. , 2020/2017 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 15. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasında verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalının istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ile aralarındaki 24.08.2009 tarihli ARPA regülatörü ve HES inşaatı işine dair imzalamış oldukları sözleşmeyi 04.11.2010 tarihinde feshettiklerini, fesih sözleşmesi ile birlikte sözleşme ekinde yer alan bir kısım makine ve teçhizatın davalıya kiraya verildiğini, davalının bu makine ve teçhizata ilişkin 30.08.2011- 30.08.2012 tarihleri arasındaki kullanım bedelini ödemediğini belirterek hesaplanan 718.754,72 TL kira bedelinin ilk temerrüt tarihi olan 07.12.2012 tarihinden, 297.030,39 TL kira bedelinin ise ikinci temerrüt tarihi olan 18.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacının 09.05.2011 tarihli ihtarname ile taraflar arasındaki sözleşmeyi feshettiğini, fesih sebebiyle davacının kira alacağı talebinde bulunamayacağını savunarak davanın reddini dilemiştir.
İlk Derece Mahkemesince; yargılama sırasında alınan 02.11.2015 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne, 950.966,97 TL kira ve kullanım bedelinin 07.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, 631.420,55 TL kira ve kullanım bedelinin 07/10/2012 tarihinden, 297.030,39 TL kira ve kullanım bedelinin 18/06/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; Hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Hukuki dinlenilme hakkı, temel dayanağını Anayasanın 36"ncı maddesinde yer alan hak arama özgürlüğüne ilişkin düzenlemeden alır. Anayasanın 36"ncı maddesine göre, herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir. Bu düzenlemenin medeni usul hukukundaki yansımasını hukuki dinlenilme hakkı oluşturur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 27. maddesine göre ; "(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir."
Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Bunlardan ilki "bilgilenme hakkı" dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmesi zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. ( Y. HGK., 2013/2164 E., 2015/873 K., ve 25.02.2015 T. sayılı kararı )
Yine HMK"nın 280. maddesi hükmüne göre ; "Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma günüden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir." Bilirkişi rapor örneğinin taraflarca okunup değerlendirilebilmesi, varsa itirazlarını dile getirebilmeleri ya da belirsizlik gösteren hususlar hakkında açıklama yapılmasını temin amacıyla veya yeni bilirkişi incelemesini talep edebilmeleri için taraflara tebliğ edilmesi zorunluluğu öngörülmüştür.
Somut olayda; Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu davalı vekiline tebliğ edilmeksizin, rapora karşı itirazlarını sunma hakkı tanınmaksızın, davalının yokluğunda esas hakkında karar verildiği görülmüştür.
Hal böyle olunca, Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu davalı vekiline tebliğ edilip, davalı vekiline rapora karşı itirazlarını sunma hakkı verildikten sonra, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken; davalı vekiline bilirkişi raporu tebliğ edilmeksizin, davalının hukuki dinlenilme hakkını ihlal edecek şekilde yargılama yapılıp, esas hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2-) Bozma nedenine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nun 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. Maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz isteminin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 04/03/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.