3. Hukuk Dairesi 2020/786 E. , 2020/2060 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki muarazanın men"i davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 10/07/2013 tarih, B13.2SGK4632001/7.079.493 sayılı davalı kurum kararı ile 2009 Yılı Eczane Protokolü’nün 6.3.19. ve 4.3.6. maddeleri uyarınca, hak sahiplerinin gıyabında olmak üzere kişilerin muzdarip olmadıkları rahatsızlıkları içeren usulsüz reçeteleri kuruma fatura etmekten dolayı sözleşmesinin iki yıl süre ile feshine ve reçete tutarı olan 3.536,57 TL nın 10 katı tutarında cezai işlem uygulandığını, bu varsayıma dayalı idari işlemin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacının taraflar arasındaki sözleşmenin gereğini yerine getirmediği için davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; yaptırılacak bilirkişi incelemesi için gerekli giderin eksik olduğu anlaşılmakla davacı vekiline eksikliğin giderilmesi bakımından iki haftalık kesin süre verilmesine ancak verilen bu kesin sürede eksikliğin giderilmemiş olmasına göre ...nun 115/2. Maddesi gereğince davanın usulden reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine; Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin, 19/06/2015 tarihli, 2015/2270 Esas, 2015/21002 Karar sayılı ilamıyla "Delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmaması dava şartı nedeni ile davanın reddini gerektirmez. Taraflar belirlenen sürede delil avansı giderini yatırmazsa dayandığı o delilinden vazgeçmiş sayılır. Hal böyle olunca mahkemece mevcut delil durumuna göre karar verilmesi gerekir" gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyulduğu belirtilerek, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; davacı, davalı kuruma sahte reçete fatura ettiği gerekçesiyle hakkında cezai işlem uygulandığını ve söz konusu reçetelerin bedellerinin kendisinden tahsil edilmek istendiğini beyan ederek, sahtecilik eylemine karışmadığını, hakkında yapılan ceza yargılamasından da beraat ettiğini iddia ederek dava konusu işlemlerin iptalini talep etmiş, davalı da taraflar arasındaki 2009 yılı sözleşmesinin gereğini yerine getirdiğini savunmuştur.
Mahkemece uyuşmazlık konusu hakkında bilirkişi raporu alınmak istenmiş ancak verilen kesin sürede davacı tarafından bilirkişi ücretine dair delil avansı yatırılmadığı için ispatlanamayan davanın esastan reddine karar verilmiştir. Ancak 2009 Yılı Eczane Protokolü’nün davacıya uygunan 6.3.19. maddesinde “Eczacı yada eczane çalışanlarınca Kurumu zarara uğratmak amacıyla kasıtlı olarak Kuruma sahte ilaç fiyat kupürü veya sahte reçete veya sahte rapor fatura edildiğinin tespiti halinde reçete bedelinin 10 katı tutarında cezai şart uygulanarak sözleşme feshedilir ve 2 yıl süre ile sözleşme yapılmaz. Uygulanacak cezai şart 10.000 TL’den az olamaz. Ancak, söz konusu sahte kupür veya sahte reçete veya sahte raporun eczacının kastı dışında üçüncü kişilerin dahli ile Kuruma fatura etme işlemi gerçekleştirilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz.” hükmü yer almaktadır. Yani bu maddedeki cezai işlemin uygulanabilmesi için davacı eczacının veya çalışanlarının dava konusu sahtecilik eylemine kasıtlı olarak iştirak etmeleri veya bizzat kendileri tarafından sahtecilik eyleminin gerçekleştirilmesi gerekir.
HMK 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Bu yasal düzenleme karşısında dava konusu uyuşmazlıkta davacının veya çalışanlarının sahtecilik eylemini gerçekleştirip gerçekleştirmedikleri ya da sahtecilik eylemine iştirak edip etmedikleri hakimin hukuki bilgisi ile çözümlenebilecek bir konu olup bilirkişi raporu alınmasının gerekmediği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece dosya kapsamındaki deliller ve davacı hakkında açılmış olan Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/35 Esas Sayılı ceza yargılaması dosyasının getirtilerek incelenmesi neticesinde eczacı yada eczane çalışanlarınca Kurumu zarara uğratmak amacıyla kasıtlı bir eylem gerçelleştirilip gerçekleştirilmediği belirlenmek suretiyle taraflar arasındaki protokol hükümlerine göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/03/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.