Abaküs Yazılım
2. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/11856
Karar No: 2009/15801

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2009/11856 Esas 2009/15801 Karar Sayılı İlamı

2. Hukuk Dairesi         2009/11856 E.  ,  2009/15801 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Kayseri 2. Aile Mahkemesi
    TARİHİ :14.11.2008
    NUMARASI :Esas no:2008/843 Karar no:2008/1086

    Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
    12.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5718 sayılı yasanın 52/1. maddesi “ kararın tenfiz edilmesinde hukuki yararı bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilir.” hükmünü içermektedir.Tanıma ve tenfiz talebinde bulunan idarenin yabancı ilamın tarafı olan davalı kadına boşandığı eşinden dolayı maaş bağlama talebi karşısında davacı idarenin hukuki yararının mevcut olduğu sabittir. Mahkemece tanınması istenilen yabancı mahkeme ilamında taraf olan ölen kişinin mirasçıları da davaya dahil edilip gösterdikleri takdirde delillerin toplanması yabancı mahkeme ilamının ülke makamlarınca usulen onanmış aslı veya ilamı veren yargı organı tarafından onanmış örneği ve onanmış tercümesi de celbedilip deliller hep birlikte değerlendirip sonucu itibarıyla karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi. 16.09.2009 çar.
    KARŞI OY YAZISI
    A.K. ile Ş. K. 1.12.1952 tarihinde evlenmişlerdir. Davalı Ş. K. tarafından Almanya’da Lindau Sulh Hukuk Mahkemesinde boşanma davası açılmış olup 11.7.2002 tarihinde verilen boşanma kararı 19.8.2002 tarihinde kesinleşmiştir. Yabancı mahkeme kararının tanınması konusunda gerek kadın gerekse erkek tarafından dava açılması mümkün iken ( Aysel ÇELİKEL / Bahadır ERDEM, Milletlerarası Özel Hukuk, İstanbul-2007, s. 622-624) hiçbir zaman “eşler tarafından” bir tanıma davası açılmamıştır.
    Evlilik birliği sürerken A.K. 6.2.2006 tarihinde ölmüştür. Türk hukukuna göre A. K. “evli olarak öldüğünden” sağ eşi davalı Ş.K. mirasçı sıfatını kendiliğinden almıştır.(Ömer Uğur GENÇCAN, Miras Hukuku, Ankara-2008, s. 211)
    Ölüm tarihine kadar taraflar arasında Türk Hukukuna göre “geçerli bir evlilik” olduğu ve ölüm ile sağ eşin 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre mirasçılık sıfatını “kendiliğinden” aldığı (Halil AKKANAT, Ölümün Özel Hukuk İlişkilerine Etkisi, İstanbul-2004, s. 65) konusunda bir çekişme bulunmamaktadır.
    Evlilik birliği sürerken Ali Kahraman 6.2.2006 tarihinde öldüğünde 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun diye bir kanun da yoktur (Günseli ÖZTEKİN GELGEL/ Bahadır ERDEM, 27.11.2007 Tarih ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun, s.7)
    Her şey yolundadır. Ortada hiçbir sorun yoktur.
    Günlerden bir gün 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun 12 Aralık 2007 tarihli ve 26728 Sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
    A.K. 6.2.2006 tarihinde “ölümünden sonra” 12 Aralık 2007 tarihinde yürürlüğe giren 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun m. 52 hükmü ile yabancı mahkeme boşanma kararının tenfiz edilmesinde hukukî yararı bulunan herkesin tenfiz isteminde bulunabileceği düzenlemesi getirilmiştir.
    Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı A. K.mirasçısı sağ eş Ş.K. karşı 12.8.2008 tarihinde açtığı dava ile Almanya’da Lindau Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen boşanma kararının “tanınması ve tenfizini” istemiştir.
    Yerel mahkemece Almanya’da Lindau Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen boşanma kararının kesinleşmesinden sonra A.K.ölmesi ve davacının sıfat yokluğu sebebiyle açılan davanın reddine karar verilmiştir.
    Hüküm davacı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından temyiz edilmiştir.
    Değerli çoğunluk davacının 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun m. 52 hükmüne göre dava açabileceği düşüncesindedir.
    A. K. 6.2.2006 tarihinde ölümüyle Türk hukukuna göre evlilik “ölümle” son bulmuştur. Son bulmuş evlilikler hakkında da tanıma davası açılabilir mi? Başka bir anlatımla evlilik ölümle son bulduktan ortada hukuken geçerli bir evlilik bulunmamasına rağmen sanki taraflar halen evli imiş gibi tanıma davası açılabilir mi? Tanıma davası açılırsa verilecek tanıma kararı Türk kamu düzenine açıkça aykırılık teşkil etmez mi?
    Bu olguların ayrı ayrı değerlendirilerek tartışılması zorunludur.
    A- HUKUKİ YARARI BULUNAN HERKES HER ZAMAN DAVA AÇABİLİR Mİ?
    5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun m. 52 hükmü ile yabancı mahkeme boşanma kararının tenfiz edilmesinde hukukî yararı bulunan herkesin “her zaman” tenfiz isteminde bulunabilmesi olanaklı mıdır?
    Düşüncemize göre tanıma davasının incelenebilmesinde ön koşul, tarafların “sürmekte olan bir evliliğinin” bulunuyor olmamasıdır. Başka bir anlatımla evlilik birliği gerek “boşanma” gerek “iptal” gerekse “ölümle” sonlanmış ise artık tanıma isteminde bulunulamaz.
    Eşler Lindau.Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen boşanma kararının tanıması yerine Türkiye’de başka bir dava ile boşanmış olsalar başka bir anlatımla eşler arasındaki evlilik “ölümle” değil de “boşanma kararı” ile son bulsa idi Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı hukukî yararını öne sürerek tanıma davası açabilir miydi?
    Tenfizi istenilen yabancı mahkeme kararı Türk mahkemesinden verilen başka bir karar ile “bağdaşmayacak” nitelikte olması ret sebebi midir? Evet ret sebebidir. (Aysel ÇELİKEL / Bahadır ERDEM, Milletlerarası Özel Hukuk, İstanbul-2009, s. 610, Cemile DEMİR GÖKYAYLA, Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizinde Kamu Düzeni, Ankara-2001, s.260)
    Tanıma ya da tenfiz davası devam ederken Türk mahkemelerinde görülmekte olan boşanma davası kabul ile sonuçlanmış ve evlilik birliği boşanma kararı ile sonlanmışsa sürmekte olan tanıma ya da tenfiz davasına devam edilebilir mi? Hayır, devam edilemez. (ÇELİKEL/ERDEM, s. 611) Zira devam edilmesi durumunda “kesin hüküm teşkil eden Türk mahkemesinin kararları” ile çelişen bir hüküm verilmesi mümkündür. (ÇELİKEL/ERDEM, s. 611) Kaldı ki yabancı mahkeme kararının bir Türk mahkemesi kararı ile bağdaşmaması halinin tenfizin reddi sebebi olacağı Türkiye’nin tarafı olduğu tanıma ve tenfize ilişkin uluslar arası sözleşmelerce bile kabul edilmiştir. (ÇELİKEL/ERDEM, s. 611)
    Evlilik “boşanma kararı” ile sonlandığında bağdaşmaz olan yabancı mahkeme kararı neden evlilik birliği “ölümle” sonlandığında bağdaşır olmaktadır/sayılmaktadır? Bu olgu yaman bir çelişkinin göstergesi değil midir?
    Türk mahkemesinden verilen mirasçılık kararlarını yok mu sayacağız? Türk hukukuna göre ve o tarihteki hukuk kurallarına göre Türk mahkemesinden verilen kararlar yabancı bir mahkeme kararı yüzünden içi boşalır duruma mı gelecektir?
    Nitekim Dairem 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesinden “sonra” aldığı 2008/20236 esas ve 2009/4433 karar sayılı kararı ile tarafların Türk mahkemelerinde boşanma kararı almış olmaları halinde başka bir anlatımla evlilik birliğinin “boşanmayla sonlanması durumunda” artık tanıma isteminde bulunulamayacağını haklı olarak “oybirliği ile” kararlaştırmıştır.
    Görüldüğü üzere eşler arasındaki evlilik “ölümle” değil de “boşanma kararı” ile son bulsa idi Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı hukukî yararını öne sürerek tanıma davası açamamaktadır. Ölümün evlilik birliğini sonlandıran sebep olması karşısında Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının evlilik birliği ölüm ile sonlandıktan sonra hukukî yararını öne sürerek tanıma davası açması da düşünülemez. Aksi düşünce evlilik birliğini sonlandıran sebepler arasında hukuki temele dayanmayan/dayandırılamayan yapay bir ayrıma yol açar.
    B-TÜRK HUKUKUNDA YER ALAN DOĞRUDAN UYGULANAN KURALLARA AYKIRILIK VAR MIDIR?
    Bilindiği üzere TKM m. 517 f. I hükmüne göre miras ölüm ile açılır.
    Mirasın açılması ve mirasçılık sıfatının kazanılması aynı anda gerçekleşir. Bu neticenin gerçekleşmesi mirasın kabulü ya da mirasçılık sıfatının resmi bir makam tarafından onaylanmasını gerektirmez. Mirasçı, miras açıldığı anda “kendiliğinden” bu sıfatı alır. (AKKANAT, s. 42)
    Oysa 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun m. 52 hükmüne göre yabancı ilâmın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının “kesinleştiği andan” itibaren hüküm ifade eder.
    Değerli çoğunluğun düşüncesi kabul edildiğinde yabancı mahkemenin boşanma kararının tanınmasına karar verildiğine göre davalının evlilik birliği Lindau Sulh Hukuk Mahkemesinde verilen boşanma kararının kesinleştiği 19.8.2002 sonlanmış olmakla bu tarih itibariyle mirasçılık sıfatını kaybetmiş olacaktır.
    Oysa 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre kocasının 6.2.2006 tarihinde ölümüyle mirasçılık sıfatını doğrudan ve kendiliğinden kazanan bir mirasçının mirasçılık sıfatı daha sonra çıkan bir kanun (5718 sayılı Kanun) ile ortadan kaldırılabilir mi? Bilinmelidir ki yabancı mahkeme kararının Türk Hukukunda yer alan “doğrudan uygulanan” kurallara aykırı olması aynı zamanda “kamu düzenine aykırı” olduğu anlamına gelir. (DEMİR GÖKYAYLA, s.280)
    C-GEÇMİŞE ETKİLİ OLMAMA KURALINA AYKIRILIK VAR MIDIR?
    4722 sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun m. 1 f. I hükmüne göre Türk Medenî Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayların hukukî sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır.
    Önceki kanun zamanında kazanılmış haklar yeni kanun karşısında saklı tutulmaktadır. (Serap HELVACI/Fulya ERLÜLE, Medeni Hukuk, İstanbul-2007, s. 17) Başka bir anlatımla 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre sona ermiş evlilikler, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanuna göre de sona ermiş sayılır. (Aydın ZEVKLİLER/Ayşe HAVUTÇU/Damla GÜRPINAR, Medeni Hukuk, Temel Bilgiler, Ankara-2008,s. 33)
    Ortada geçerli bir evlilik varmış gibi hüküm kurulması geçmişe etkili olmama kuralına da aykırıdır.
    D- USUL HÜKÜMLERİNE AYKIRILIK VAR MIDIR?
    4721 sayılı Türk Medenî Kanunu m. 181 hükmüne göre boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler. Boşanma davası devam ederken, ölen davacının mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve davalının kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.
    Evlilik birliği ölüm ile sonlandığında davacı mirasçıları boşanma davasına devam ederek “davalının boşanmaya sebep olacak ağırlıkta kusurunu kanıtlarsa” davalı eş mirasçı olamayacaktır. Başka bir anlatımla boşanma kararı verilemeyecektir. Sadece ölüm ile kazanılan mirasçılık sonlanacaktır. Boşanmaya sebep olacak ağırlıkta davalının kusurunu kanıtlanamazsa davalı eş mirasçı olacaktır.
    Türk mahkemesinden TMK m. 181 hükmüne göre verilip “davalının” kusurlu olduğuna ilişkin kesinleşen boşanma kusur gerekçesi varken ve bu karardan önce davacı öldüğü için evlilik birliği sonlanmış olduğu halde daha sonra Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı yabancı mahkemeden yıllar önce verilen boşanma kararının tanınmasını isterse ne olacaktır?
    Tanınmasına karar verilecek yabancı mahkeme kararındaki “davacının” kusuru sebebiyle oluşan (TMK m. 166 f. II) boşanma gerekçesi ile Türk mahkemesinden TMK m. 181 hükmüne göre verilen “davalının” kusurunu belirleyen boşanma gerekçesi nasıl bağdaştırılacaktır?
    Türk mahkemesi TMK m. 181 hükmüne göre davalıyı ağır kusurlu bulmuş iken yabancı mahkeme davacıyı ağır kusurlu bulmuşsa ne yapılacaktır? Türk mahkemesinin TMK m. 181 hükmüne göre verilip kesinleşen kusur gerekçesi yok mu sayılacaktır?
    Davacının ölümüyle sonlanan boşanma davasını sadece kusur açısından sürdürebilen ve boşanma davası yönünden “sürdüremeyen” davacı mirasçılarına “ölümle sonlanan evliliğe rağmen” daha sonra tanıma davası açarak üstelik boşanma hükmünün sonuçlarını yıllar önceye çekme hakkı vermek TMK m. 181 hükmünü anlamsız, içi boş, dolanılabilir bir hüküm haline getirmeyecek midir?
    SONUÇ
    Lindau Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen boşanma kararının 19.8.2002 tarihinde kesinleşmesinden sonra “bugüne kadar” tanıma davası açılmadığı için Türk Hukuku davalıyı evli/sağ eş kabul edip;
    -Ceza davalarında ölüm tarihine kadar eş sıfatı olduğu için cezasını artırıp(TCK m. 82/d),
    -Kendisinden nafaka istenildiğinde alıp ölüm tarihine kadar ölen kocasına verip (TMK m. 197),
    -Eşinin ölümüyle mirasçılık sıfatını doğrudan ve kendiliğinden kazandığı için terekenin ödenmemiş borçlarını ödettirip(TMK m. 640 f. I),
    -Sıra ölüm aylığı bağlanmasına gelince onu sağ eş kabul etmemek ne kadar savunulabilir?
    Yukarıda açıkladığım gerekçelerle değerli çoğunluğun farklı görüşene katılma olanağım yoktur.

     

     

     

     



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi