3. Hukuk Dairesi 2020/225 E. , 2020/2093 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; .... Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği ve bağlı sağlık tesislerinin doğalgaz abonelikleri için davalı şirket ile üç ayrı abonelik sözleşmesi imzaladığını, toplam 455.329,15 TL nakdi ödeme yaptığını; davalı şirketçe yapılması gereken işlemlerin yapılmadığını, bu nedenlerle .... İcra Müdürlüğünün 2015/6032 Esas sayılı dosyası ile icra takibine başladıklarını, davalının borca itiraz ettiğini ve takibin durdurulmasına karar verildiğini, davalının itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek; davalının itirazının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacı kurum ile aralarında akdedilmiş üç ayrı abonelik sözleşmesi gereği alınan toplam 455.329,15.TL güvence teminat bedelinin davacının talebi ile 143.280,72.-TL"lik teminat mektubu ile değiştirildiğini, teminat mektubunun alınması sonrasında nakdi olarak verilmiş olan güvence bedelinin güncellenmiş şekilde iadesinin kuruma 20/05/2015 tarih ve 173 sayılı yazı ile EPDK"nın 3603 Sayılı Kurul Kararı uyarınca ödemenin mahsuplaşma şeklinde 6 aylık süreç içerisinde gerçekleşeceğinin bildirildiğini; şirket tarafından yapılan iş bu bildirim sonrasında davacı kurum tarafından 07/08/2015 ve aynı içerikli 14/08/2015 tarihli 173 ve 5576 sayılı yazıları ile "güvence bedelinin tüketimine karşılık düzenlenen faturalardan mahsup edileceği belirtilmiş ise de; muhasebe kayıtları açısından güvence bedelli ödeme harcama kalemi ile doğalgaz tüketim bedeli harcama kalemleri farklı olduğundan mahsuplaşma yapılması mümkün değildir "şeklinde cevap verdiği, bu beyan doğrultusunda yapılan şifai görüşmeler sonrası takibe konu edilmiş faturalar muhasebeleştirildiğini ve güvence teminat bedeline ilişkin olarak da iki adet abonelik için ilgili mevzuatta tanımlı yöntemle güncellenmiş olarak 31/01/2016 tarihinde
81.678,99.- TL ve 29/02/2016 tarihinde 152.287,40.- TL davacı kurum hesaplarına aktarıldığını, üçüncü abonelik için kalan güvence bedelinin ise Mart 2016 ayı içinde yine kurum hesaplarına aktarılacağının bildirildiğini; bu nedenlerle davanın reddi ile haksız takip sebebiyle kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece; davacının gider avansını yatırmadığından bahisle 6100 sayılı HMK.nın 114/1-g maddesi gereğince dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiş, Dairemizin 10.09.2018 T. ve 2016/20990 E. - 2018/8204 K. sayılı ilamıyla; Mahkemece, davacı vekiline dava şartı olarak belirlediği gider avansına yönelik gider gerektiren işlemleri kalem kalem açıklamak, her kalemin miktarını ayrı ayrı göstermek suretiyle kesin süre verilmesi ve kesin sürede yatırılmamasının sonuçlarını da açıkça yazması gerekirken, kesin süre verilmeden doğrudan gider avansı eksik olduğundan davanın dava şartı yokluğundan reddinin isabetli görülmediği gerekçesi ile, hüküm bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; Ağustos 2015 -Kasım 2015 arasındaki 9 adet tüketime ilişkin fatura tahakkuk ettirildiği, dosya kapsamına göre de faturaların tahakkukundan sonra 81.678,99TL güvence bedelinin 19.02.2016 tarihinde, 152.287,40 TL güvence bedelinin 01.03.2016 tarihinde davacı kuruma ödenmiş olduğu; davalı kurumun ödemediği 234.949,81TL güvence bedeli bulunduğu; fakat, dosya kapsamına ve davacının da kabulünde olduğu gibi bu güvence bedelinin Mart 2016 da iade edilmesinin gerekeceği, ancak takip konusu faturaların 2015 yılına ait tüketim faturaları olduğu ve bu faturaların davacının mahsup işlemini kabul etmemesi nedeni ile davalı kurum tarafından tanzim edildiği dikkate alındığında; davacının, mahsup işlemi yapılmadığını iddia ederek ödemiş bulunduğu fatura bedellerinin iadesini isteyemeyeceği; çünkü, zaten bir kısım güvence bedellerinin nakden geri alındığı, ödemesi yapılmayan güvence bedelinin de fatura tahakkuklarından sonraki dönemde ödenmesinin gerekeceği ve davacınında ödenmemiş olan güvence bedelinden bu faturaların mahsup edilmesine yönelik iddiasının da bulunmadığı gerekçesi ile, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, doğalgaz aboneliği nedeni ile ödenen güvence bedelinin istirdatına yönelik olarak başlatılan takibe vaki itirazın iptali davasıdır.
Mahkemece, davacı kurumun davalı şirketin fatura bedellerine yönelik olarak mahsup isteğini reddetmiş olduğu gerekçesi ile fatura bedellerine yönelik başlatılan takibe ilişkin itirazın iptali davasının reddine karar verilmiş ise de; davacı kurumun davalı şirketten güvence bedeli alacağı olduğu ve yargılama esnasında bu alacağın 81.678,99TL sinin 19.02.2016 tarihinde 158.287,40TL sinin 01.03.2016 tarihinde davacının hesabına yatırılmış olduğu, davalı şirket tarafından ödeme yapılması nedeniyle davanın konusuz kaldığı anlaşılmaktadır. Davacı kurumun başlatmış olduğu takip açısından alacağı kalmamakla birlikte, davanın açıldığı tarih itibari ile dava açmakta haklı olduğu ortadadır.
HMK"nun 331/1. maddesi uyarınca, konusuz kalan dava hakkında yargılamaya devam edilerek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğu tesbit edilmeli ve o tarafın yargılama giderlerine (bu bağlamda vekalet ücretine de) mahkum edilmesi gerekir.
Hal böyle olunca; ilk derece mahkemesince, yargılama sırasında ödeme yapılmış olması nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ve bu giderlere dahil olan vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, davanın reddi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’ nın 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK" nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK" nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.03.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.