3. Hukuk Dairesi 2020/252 E. , 2020/2098 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı kurum tarafından kendisi aleyhine 06/04/2013 tarih 90447 seri no’lu kaçak tespit tutanağı ile işlem yapıldığını ve 62.405,00TL borç tahakkuk ettirildiğini; kaçak elektrik kullanmadığını ileri sürerek; davalı kuruma 62.405,00TL borcu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; dava konusu kaçak tespit tutanağıyla, davacıya ait trafoda yapılan kontrollerde abonesiz ve sayaçlı kaçak olarak enerji kullandığının tespit edildiğini; bu nedenle, davacının kaçak kullandığının tespit edildiğini, dolayısıyla EPDK müşteri hizmetleri yönetmeliği ve EPDK kurul kararları doğrultusunda kaçak tahakkuku yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile davacının, davalı kuruma 06/04/2013 tarih 090447 seri no’lu kaçak tutanağı nedeniyle 2.080,05TL borcu olduğunun, 60.324,95 TL borcu olmadığının tespitine karar verilmiş; hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Dairemizin 17.09.2018 T. 2016/21412 E. - 2018/8576 K. sayılı ilamıyla; “...hükme esas alınan bilirkişi asıl ve ek raporları davaya konu uyuşmazlığın çözümü noktasında hükme esas alınabilecek nicelik ve nitelikte olmadığından söz konusu raporlara dayalı olarak hüküm kurulamayacağı ve bilirkişi tarafından yapılacak hesaplamada, kaçak tahakkuku noktasında kayıp - kaçak, dağıtım, iletim ve psh bedeli hariç fonsuz birim fiyat üzerinden değerlendirme yapılması, ek tahakkuk hesabında normal tüketim hesabı yapılarak sonuca ulaşılması, buna göre kayıp kaçak, dağıtım, iletim ve psh bedeli dahil giydirilmiş birim fiyatı üzerinden belirleme yapılması gerektiğinin de gözetilerek alanında uzman ayrı bir 3’lü bilirkişi
heyetinden davaya konu edilen kaçak elektrik tüketim bedellerinden davacının davalıya borçlu olup olmadığının tespiti noktasında kaçak tutanak tarihinde yürürlükte olan yukarıda ifade edilen yönetmelik ve kurul kararına göre hesaplamayı içerir, Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor alınması, alınacak raporda kayıp - kaçak vb. bedeller ile ilgili ikinci bentte belirtilen hesaplama yöntemine de uyulması ve mahkemece de alınacak bu rapora göre sonucuna uygun hüküm tesisi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile, hüküm bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulü ile; davacının, davalı kuruma 6/4/2013 Tarih 090447 seri nolu kaçak tutanağı nedeniyle 5.590,58TL borcu olduğunun, 56.814,42TL borcu olmadığının tespitine karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dava, kaçak elektrik kullanımından kaynaklı borca yönelik borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları usul hukukunun temel ilkelerindendir ve dava şartıdır. (6100 sayılı HMK m.114,1/d )
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 50. maddesi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 8 ve 28. maddelerine göre, her gerçek kişi, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahiptir ve taraf ehliyeti, çocuğun sağ olarak bütünüyle doğduğu anda başlar, ölümle sona erer. Bu nedenle, ölmüş kişinin taraf ehliyeti yoktur.
Dava tarihinden önce ölmüş kişiye karşı dava açılamaz ve açılmış olan bir dava, o kişinin mirasçılarına tebligat yapılmak suretiyle , mirasçılara karşı sürdürülemeyeceği gibi, dava tarihinden önce ölmüş kişi adına da dava açılamaz.
Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. (4721 sayılı TMK m.28/1) Bu nedenle, davaya ölen tarafa karşı veya onun tarafından devam edilmesine imkan yoktur. Ölen tarafın mirasçılarına karşı veya onun mirasçıları tarafından davaya devam edilip edilmeyeceğinin tespiti için, bir ayrım yapmak gerekir. (KURU, Baki, Prof. Dr. ; ARSLAN, Ramazan, Prof., Dr.; YILMAZ, Ejder, Prof., Dr.; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK"ya Göre Yeniden Yazılmış, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 221)
Yalnız öleni ilgilendiren, yani mirasçılarına geçmeyen haklara ilişkin davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalır; bu davalara ölen tarafın mirasçılarına karşı (veya mirasçıları tarafından) devam edilmesine imkan yoktur.
Yalnız ölen tarafı ilgilendirmeyen, yani mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların mal varlığı haklarını etkileyen davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. Bu davalara, ölen tarafın mirasçılarına karşı (veya mirasçıları tarafından) devam edilir. Bunlar malvarlığı haklarına ilişkin davalardır. Bu halde, ölen tarafın mirasçıları, davayı mecburi dava arkadaşı olarak hep birlikte takip ederler.
Taraflardan birinin ölümü halinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hakim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir. (6100 sayılı HMK m. 55)
Öte yandan; yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen tarafın ehliyeti sona ereceğinden, ölen tarafın vekili varsa ölüm ile vekalet ilişkisi de kural olarak sona erer. (TBK m.43/1 , 513/1) Vekilin davaya devam etmesi mümkün olmayıp, sadece bu kişinin mirasçıları tarafından davaya devam edilebilir.
Somut olayda; davacıya ait nüfus kaydından, davacının yargılama sırasında 20.09.2015 tarihinde öldüğü, mirasçılarının yargılama aşamasında davaya dahil edilmeksizin, ölmeden evvel verilen vekaletnameye istinaden davacı vekili ile davaya devam edilip, işin esasına girilerek yazılı şekilde, ölü kişi hakkında hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında re"sen göz önünde bulundurulmalıdır.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, öncelikle yargılama sırasında vefat eden davacının mirasçılık belgesi getirtilerek, mirasçılarına usulüne uygun tebligat yapılıp, mirası reddetmeyen mirasçılarının mecburi dava arkadaşı olarak yöntemince davaya katılımı sağlanmak, mirasçılar davayı birlikte takip etmekten kaçınırlarsa terekeye temsilci tayin ettirmek suretiyle, taraf teşkili sağlandıktan sonra, hasıl olacak sonuca göre esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken; taraf teşkili sağlanmaksızın, ölü kişi hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelemesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu davalı yönünden açık olmak üzere, 05.03.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.