3. Hukuk Dairesi 2020/426 E. , 2020/2102 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı davalı şirketin, düzenlediği faturalar ile kendisinden hukuka aykırı olarak kayıp-kaçak bedeli adı altında fazladan ücret tahsil ettiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, şimdilik 37.202,00 TL bedelin işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; 11.02.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 45.238,49 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davalı şirketin, kayıp-kaçak bedelini elektrik abonesi olan davacıdan tahsil etmesinin yasal dayanağı bulunmadığı gerekçe gösterilerek, davanın ıslah ile birlikte kabulü ile, 37.202,00-TL"ye dava tarihinden, 8.036,49-TL"ye ıslah tarihi olan 11/02/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte olmak üzere toplam 45.238,49-TL"nin davalı taraftan alınarak davacı tarafa ödenmesine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmiştir. Dairemiz, 07/06/2017 T. 2016/20118 E. - 2017/9315 K. ilamında; “...Hal böyle olunca, karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişikliklerinin, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalar da) uygulanması gereken hükümler içerdiğinden, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"nun 17., geçici 19. ile 20. maddelerinin, somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının yerel mahkemece tartışılıp değerlendirildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekmektedir. Bozma nedenlerine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.” gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; açılan davada 6719 sayılı yasa gereği karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak bedellerinin istirdatı istemine ilişkindir.
Yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan tarafa, eş söyleyişle aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HMK m. 326/I). Bu cümleden olarak, davayı kazanan taraf, davayı bir vekil aracılığı ile takip etmişse, haksız çıkan taraf, yargılama gideri olarak vekalet ücreti ödemeye de mahkum edilir (HMK m. 323/1-ğ).
Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki, bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.).
Somut olayda; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Bu itibarla, dava açıldığı tarihte, yapılan yasa değişikliği henüz ortada bulunmadığından, dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
O halde, mahkemece; dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağından cihetle; davacı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Ancak, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği ve "hakimin takdir yetkisi kapsamında" kalmadığından; hükmün düzeltilerek onanması HMUK’un 438/7 maddesi gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün 5. paragrafının hükümden çıkarılarak yerine 5. paragrafa "Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca 2.725,00TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” ifadelerinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.03.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.