Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/2401
Karar No: 2021/5084
Karar Tarihi: 18.05.2021

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/2401 Esas 2021/5084 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2021/2401 E.  ,  2021/5084 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı; davalı ile aralarında düzenlenen 06/06/2007 tarihli harici taşınmaz satış sözleşmesi uyarınca, davalıya ait taşınmazın zemin katındaki daireyi 27.500 TL bedel karşılığında satın aldığını, kaba inşaatı tamamlanmış olarak kendisine teslim edilen daireyi oturabilir hale getirmek için çeşitli imalatlar yaptırdığını; davalının satışa konu dairenin tapusunu çıkartamaması nedeniyle, bahse konu daire karşılığında aynı binada bulunan 3. kattaki bağımsız bölümün tapusunu üzerine aldığını, ancak banka borçları nedeniyle tapu devri yapılan taşınmaz üzerine haciz konulduğunu, kredi çekip banka borcunu kapatması üzerine haczin kaldırıldığını ve tapunun davalıya 16/07/2014 tarihinde devredildiğini, akabinde davalı tarafından fiilen oturduğu sözleşmeye konu daireden 23/09/2014 tarihli ihtarname ile tahliyesinin istenildiğini, davalının haksız ve kötüniyetli olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, taşınmaz satış bedeli olarak ödediği 27.500 TL’nin 06/06/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, ayrıca taşınmaz için yaptırdığı imalatların bedelinin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca ulaştığı tutardan şimdilik 100 TL’nin ve 20.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiş; 22/12/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile imalat bedeli yönünden talebini 70.687,50 TL’ye yükseltmiş, ayrıca satış bedelinin öncelikle denkleştirici adalet ilkesi uyarınca hesaplanmasını, olmadığı takdirde ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi olan 21.165 TL ile birlikte tahsilini istemiştir.
    Davalı; sözleşmeye konu zemin kat dairenin 27.500 TL bedel karşılığında inşaat haliyle alım satımı hususunda davacıyla anlaştıklarını, davacının satış bedelinin 15.000 TL’sini ödediğini, bakiye kalan 12.500 TL’yi ise ödeyemediği için taşınmazın tapuda devrinin yapılamadığını; davacının taşınmaza yapacağı masrafları karşılayabilmek amacıyla kredi çekmek zorunda kaldığını, bu nedenle krediye teminat olarak gösterilmek ve kredi borcu bittikten sonra kendisine devredilmek üzere, yine kendisine ait aynı binada 3. katta bulunan daireyi tapuda satış göstererek davacıya devrettiğini, ancak davacının kredi borçlarını ödeyememesi üzerine haciz konulan dairesinin satılacak olması nedeniyle eşinin kredi çekerek bankaya olan borcu ödediğini, sonrasında davacının tapuyu kendisine devrettiğini, gerek kredinin kapatılması gerekse icra ve tapu harçları nedeniyle davacıdan 38.000 TL alacağının bulunduğunu, davacının borcunu ödemesi halinde taşınmazı devredeceğini savunarak davanın reddini istemiş, 17/02/2016 tarihli dilekçe ile takas-mahsup hakkının dikkate alınmasını talep etmiştir.
    Mahkemece; resmi şekilde yapılmayan taşınmaz satışının geçerli olmaması nedeniyle davacının ödediği bedeli davalıdan talep edebileceği, 15.000 TL"lik ödemenin davalı tarafça da kabul edildiği, 12.500 TL"lik ödemenin ise ödeme nedeni de belirtilen banka dekontu ile ispatlandığı, davacı tarafça yapılan masrafların dairenin maliki olmayan davalıdan istenemeyeceği, takas mahsup def"inin karşılıklılık unsuru bulunmaması nedeniyle dikkate alınamayacağı davaya konu sözleşmeye aykırılığın manevi tazminat gerektirecek nitelik ve ağırlıkta bulunmadığı gerekçesiyle, alacak isteminin kısmen kabulü ile 27.500 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine, Dairece verilen 18/12/2018 tarihli ve 2017/1053 E. 2018/12894 K. sayılı kararla;
    (... Uyuşmazlık konusu olayda olduğu gibi, dava tarihinden çok önce yapılan ve davacı tarafından kullanılarak yararlanılan giderler nedeniyle, sebepsiz zenginleşme borçlusu olan davalının bu giderlerin yapıldığı tarihte ekonomik açıdan zenginleştiği, yapanın ise o anda fakirleştiği kabul edilemez. Sebepsiz zenginleşme nedeniyle iade isteminde bulunabilmek için bir tarafın mal varlığının diğer tarafın mal varlığı aleyhine çoğalması gerekir. Bu azalma ve çoğalmanın, dava konusu dairenin davacı tarafından davalıya teslim edildiği tarihte gerçekleştiğinin kabulü zorunludur.
    Somut olayda; davacının, dava konusu dairede halen oturduğu yapılan keşifle belirlenmiştir.
    Buna göre, davacı; dava konusu daireyi davalıya iade etmeden yaptığı masrafları talep edemez.
    O halde, mahkemece davacının imalat bedeli isteminin açıklanan bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. Ne var ki, sonucu itibariyle doğru bulunan hükümdeki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği...)gerekçesiyle, kararın gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanmasına karar verilmiştir.
    Onama ilamına karşı davacı tarafça kararın düzeltilmesi istenilmiş olup, Dairece verilen 26/11/2019 tarihli ve 2019/1742 E. 2019/9306 K. sayılı kararla, yukarıda belirtilen gerekçeye ilaveten;
    (...Somut olay incelendiğinde; davacı tarafından, 06/06/2007 tarihli sözleşme ile dava konusu taşınmaz için ödenen paranın sözleşme tarihinden itibaren işlemiş yasal faizi ile tahsili (ıslah dilekçesi ile de, satış bedelinin öncelikle denkleştirici adalet ilkesi uyarınca hesaplanmasının, olmadığı takdirde ödeme tarihinden işleyecek faizi ile iadesi yinelenmiştir) talep edildiğine göre; bu talebin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince ve denkleştirici adalet ilkesinin esas alınması suretiyle tahsili istemine ilişkin olduğu kabul edilmelidir. Başka bir deyişle; davacı tarafça ödenen paranın ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde ödeme yapılması amaçlanmıştır.
    Hal böyle olunca, satış bedeli olarak kabul edilen değerin, çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs) ortalamaları alınmak suretiyle ifanın imkansız hale geldiği tarihde ulaşacağı alım gücünün belirlenmesi için konusunda uzman bilirkişiden taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor aldırılması ve bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle, Dairece verilen onama kararının kaldırılarak kararın bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozmaya uyan mahkemece; 02/03/2020 tarihli bilirkişi heyet raporu hükme esas alınarak, davacı tarafından davalıya ödendiği kabul edilen 27.500 TL taşınmaz satış bedelinin, çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle, ifanın imkansız hale geldiği dava tarihi itibariyle ulaşacağı alım gücünün 55.540,70 TL olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 27.500 TL’nin dava tarihi olan 30/12/2014 tarihinden, 28.040,70 TL’nin ise ıslah tarihi 22/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    1) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre; davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2) Somut olayda; taraflar arasında haricen düzenlenen taşınmaz satış sözleşmesi uyarınca, davacı tarafından davalıya satış bedeli olarak 27.500 TL’nin ödendiği sabit olup, tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi şekilde yapılmadığından TMK"nın 706, TBK"nın 237. (BK"nın 213), Tapu Kanunu’nun 26. ve Noterlik Kanunu’nun 60. maddeleri gereği hukuken geçersizdir. Bu durumda taraflar sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre karşılıklı olarak verdiklerini iade ile yükümlüdürler. Esasen bu husus yerel mahkeme gerekçesinde de belirtilmiştir. Ancak, davaya konu taşınmazın halen davacının zilyetliğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca , mahkemece; davaya konu taşınmaz satış sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle davacının davalıya ödediği satış bedelini geri isteyebileceği, ancak davacının halen zilyetliğinde bulunan taşınmazı iade etmeden faiz talep edemeyeceği gözetilerek, satış bedeli olarak ödenen 27.500 TL’nin denkleştirici adalet ilkesine göre güncellenen değeri 55.540,70 TL’nin, taşınmazın davalıya iade edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
    Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK"nın 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının birinci bendinin çıkarılarak yerine , " 1- Davanın kısmen kabulü ile 55.540,70 TL alacağın, davaya konu taşınmazın davalıya iade edildiği tarihten itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,” ifadesinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya, 889,20 TL fazla alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.Başkan





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi