21. Hukuk Dairesi 2016/12824 E. , 2018/772 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitine, 06/02/2013 tarihinden itibaren maluliyet aylığı almaya hak kazandığına ve tespit tarihinden itibaren birikmiş emekli aylıkların ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Davacı, davalı işyerinde 14/01/1994-12/05/2005 tarihleri arasında 2003 yılı Şubat ayı haricinde en son çalıştığının 2000 TL ücretle çalıştığınının ve 06/02/2013 tarihi itibariyle Maluliyet aylığına hak kazandığının tespitini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesi gereğince; yönetmelikle tespit edilen belgeler işveren tarafından verilmeyen sigortalıların çalıştıkları hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde dava açacakları hükmü öngörülmüştür. Maddede belirtildiği üzere, yönetmelikle tespit edilen belgelerin verilmesi durumunda 5 yıllık hakdüşürücü süreden bahsedilemeyeceği açıktır. Yerleşik Yargıtay görüşü; birden ziyade işe giriş bildirgesi verilmesi halinde çıkış yok ise ilk işe giriş bildirgesi ile son işe giriş bildirgesinin verildiği tarihler arasında geçen çalışmaların hak düşürücü süreye uğramayacağı, çıkış varsa hak düşürücü sürenin her kesim çalışma için ayrı ayrı hesaplanacağı, çıkış tarihinden sonra işçinin aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesi veya hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağıdır.
İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanun"un 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği"nin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİYön.Madde16) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİYön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİY. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanun"un 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.
Maddede belirtildiği üzere yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden sözedilemeyeceği açıktır. Bir sigortalının askere gitmeden önce çalıştığı işyerini askerliğe müteakip girmesi durumunda hizmet akdi mecburi hizmet nedeniyle kesilmiş olduğundan artık hak düşürücü sürenin oluştuğundan bahsedilemez.
Davacının sigortalı çalışmalarının Kuruma kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2004 gün ve 2004/21-369 E, 2004/371 K. sayılı kararı )
Ayrıca çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi, mevsimlik çalışmanın bulunması ve bu çalışmanın yıllar itibariyle kesintisiz sürdüğünün kabulü halinde de çalışılmayan dönemde hizmet akdi askıda olduğundan hükme esas alınan 5 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak, mevsimlik çalışmanın sona erdiği yılın sonu esas alınması gerekir.
Somut olayda, davacının 01/08/1995-31/12/1995 tarihleri arasında geçen çalışmasının ... sicil sayılı işyerinden, 12/07/2003-31/07/2003 tarihleri arasında geçen çalışmasının ... sicil sayılı işyerinden, 12/05/2005-14/08/2005 tarihleri arasında geçen çalışmasının ise ... sicil sayılı işyerinden bildirildiği ancak bu işyerlerinin davalı şirkete veya davalı şirket ile organik bağı olan kişilere ait olup olmadığının araştırılmadığı, ihtilaf konusu sürenin tamamında çalışması bulunana bordro tanıkları veya komşu işyeri tanıkları dinlenilmeden tanıkların davacının 1996-2000 yılları arasında çalıştığını beyan etmeleri nedeniyle hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın reddi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, davacının 01/08/1995-31/12/1995 tarihleri arasında geçen çalışmasının bildirildiği ... sicil sayılı işyeri, 12/07/2003-31/07/2003 tarihleri arasındaki çalışmasının bildirildiği ... sicil sayılı işyeri, 12/05/2005-14/08/2005 tarihleri arasında geçen çalışmasının bildirildiği ... sicil sayılı işyerlerini araştırmak, işyerleri arasında organik bağ bulunup bulunmadığını belirlemek, davalı işyeri ile bu işyerleri arasında organik bağ bulunduğunun tespiti halinde hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceğini göz önüne almak, bu kapsamda davalı şirketin ne zaman kurulduğunu ve ortaklarının kimler olduğunu tespit etmek, gerekirse davacı adına bildirim yapan işvereni davaya dahil edip göstereceği delilleri dosya arasına almak ve hak düşürücü süreyi bu kapsamda değerlendirmek, hak düşürücü sürenin gerçekleşmediğinin anlaşılması halinde bordro tanıklarının ve ... ilgili İl Müdürlüğünden, gerekirse zabıta, vergi dairesi ve meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu iş yeri çalışanlarının; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, davacının çalışması ve ücreti hakkında usulünce araştırma yapmak, sonucuna göre maluliyet aylığına ilişkin tahsis talep dosyası da getirtilip maluliyet aylığı şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği usulünce araştırılarak karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine,
06/02/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.