20. Hukuk Dairesi 2014/6383 E. , 2014/8593 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/04/2012
NUMARASI : 2010/21-2012/337
Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 16/04/2012 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı H.. U.. tarafından istenilmekle, tayin olunan 28.05.2013 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı H. U. ile davalı H.. H.. vekili Av. . geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı H.. U.., 22/05/2006 tarihli dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Kestel Kasabası Merkez Mahallesi Göçerkavak Mevkiinde bulunan taşınmazın, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescili iddiasıyla dava açmış; mahkemenin 14/10/2008 gün ve 2006/479 - 511 sayılı davanın kabulüne, fen bilirkişi krokisinde (C2) ile gösterilen 2.748,96 m2 yüzölçümündeki taşınmaz hakkındaki davanın kabulü ile davacı adına tapuya tesciline, aynı krokide (C1) ile gösterilen 76,39 m2 yüzölçümündeki bölümün taşlık niteliğiyle H.. H.. adına tapuya tesciline ilişkin kararı davalı H.. H..nin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 25/06/2009 gün ve 2009/8661 - 10721 sayılı kararı ile; "Yapılan araştırmanın yetersiz olduğu, aynı gün temyiz incelemesi yapılan dava dosyalarında aynı yere ilişkin tescil davalarının ayrı ayrı görüldüğü, kesinleşmiş orman tahditine ilişkin tutanak ve haritaların getirtilip yöntemince uygulanmadığı, genel kadastro paftasındaki yerinin belirlenmediği, bu nedenle yeniden yapılacak keşifte, kesinleşmiş orman kadastro tutanak ve haritaları ile eski ve yeni tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları yöntemince uygulanarak çekişmeli taşınmazın orman sınır hattına göre konumunun belirlenmesi, yapılan araştırma ile orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, çekişmeli parselin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilecek yerlerden olup olmadığının araştırılması, bu cümleden ziraat uzmanı bilirkişiden rapor alınması, taşınmazın öncesinin ne olduğu, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlayıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulması, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesindeki kısıtlamaların araştırılması" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan araştırma sonunda bu kez davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tapuya tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1984 yılında yapılıp, 27/04/1986 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. 1987 yılında yapılan 6831 sayılı Kanunun 2/B uygulaması 25/05/1989 tarihinde kesinleşmiştir. Genel arazi kadastrosu 1960 yılında yapılıp kesinleşmiş, çekişmeli parsel bu işlemde taşlık ve çalılık olarak tapulama dışı bırakılmıştır.
Mahkemece, orman ve zilyedlik araştırmasına ilişkin bozma kararına uyularak karar verilmiş ise de, bozma kararı gerekleri tam olarak yerine getirilmemiş ve delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmüştür.
Şöyle ki; mahkemece taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosunun 25.05.1989 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın hem eski tarihli (1962) hem de 1989 tarihli memleket haritasında yeşil alanda kaldığı, orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten, dava tarihi olan 22.05.2006 tarihine kadar zilyedlikle kazanma koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa, yörede yapılan ilk orman kadastrosu 27.04.1986 tarihinde kesinleşmiş olup, taşınmaz bu çalışmada orman sınırı dışında bırakılmış, sonradan 1988 yılında yapılan çalışmada da durumunda bir değişiklik olmamıştır.
Bunun yanı sıra, bozma kararından sonra hazırlanan raporda çekişmeli taşınmaz, 1963 ve 1989 tarihli memleket haritalarında yeşil alanda gösterilmiş, eski tarihli harita rapora ekli olmadığından ve bu hali ile rapor denetlenemediğinden dairenin geri çevirme kararı ile dava tarihine en yakın tarihli memleket haritası kullanılarak ek rapor hazırlanması istenmiş, bunun üzerine dosyaya getirtilen ek raporda bu kez dava tarihinden de sonra hazırlanmış ve uyuşmazlığın çözümüne etkisi olmayan 2011 tarihli memleket haritası kullanıldığı anlaşılmış, taşınmaz üzerinde 26 yaşlarında meyva ağaçları bulunduğu halde, mahkemece 1989 tarihli haritadaki yeşil rengin bu ağaçlardan kaynaklanıp kaynaklanmadığı tartışılmadan; orman bilirkişi raporunda taşınmazın eğimi % 6, ziraat uzmanı raporunda ise % 13-15 olarak gösterildiği halde bu çelişkiler giderilmeden ve gerçek eğim durumu belirlenmeden karar verilmiştir. Ayrıca, çekişmeli taşınmaza yakın komşu durumunda olan .sayılı parsel V.U. adına; 2254, 2246 ve 2247 sayılı parseller M.U. adına mahkeme kararı ile tescil edilmiş olup, son üçü Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleşmiş, mahkemece bu dava dosyalarından da yararlanılmamıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ve ihya olarak kabul edilemez) ve imar - ihyanın tamamlandığı tarihten, davanın açıldığı güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar - ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ve dava tarihinden 15 - 20 yıl önce çekilen hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen orijinal renkli memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.
O halde; mahkemece üç uzman orman bilirkişi, bir ziraat uzmanı, bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak keşifte, yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ve dava tarihinden 15 - 20 yıl önce çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler dava konusu taşınmazlar ile çevresine uygulanıp, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, özellikle yeni tarihli haritadaki yeşil rengin halen üzerinde mevcut bitki örtüsünden kaynaklanıp kaynaklanmadığı belirlenmeli, gerektiğinde komşu parsellere ait kesinleşen dava dosyaları da getirtilmeli, teraslama öncesi gerçek eğim durumu eğim ölçer ile bilimsel metodlarla saptanmalı, halen çalılık, kayalık ve yüksek eğimli bölümler varsa ölçülerek ayrılmalı, bundan sonra elde edilecek tüm delillere göre karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 21.10.2014 günü oy birliğiyle karar verildi.