3. Hukuk Dairesi 2013/12148 E. , 2013/14685 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen kişisel eşyanın iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların Üsküdar 3. Aile Mahkemesinin 2010/270 Esas, 2012/44 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, davacının müşterek evi terk ederken, çeyiz eşyasını ve düğünde takılan takıları almadığını belirterek, takı ve çeyiz eşyalarının öncelikle aynen iadesine, aynen iade mümkün değilse bedeli olan 35.000 TL"nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; ziynet eşyası ve çeyiz eşyalarının davacı tarafından müşterek haneden alındığını, davacının evi terk ederken tüm takı ve ev eşyalarını da götürdüğünü belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; ziynet eşyalarına ilişkin talebin reddine, çeyiz eşyalarına ilişkin talebin kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ziynet eşyaları ve çeyiz eşyalarının talebine ilişkindir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Türk Medeni Kanunu"nun 6.maddesi hükmü uyarınca, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Davacı, dava konusu edilen çeyiz eşyalarının kendisine ait olduğunu ve davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı ise davacının dilekçesinde belirttiği eşyaları davacının müşterek eve getirmediğini bildirerek, bu iddiaya karşı çıkmıştır.
Kural olarak; davacı kadın dava konusu eşyaların varlığını, kendisine ait olduğunu ve davalıda kaldığını ispat etmelidir.
Somut olayda; taraflar evlenince ayrı bir ev açılmadığı, tarafların davalının ailesi ile aynı evde yaşamaya başladıkları, tarafların 26.01.2012 tarihinde boşandıkları, boşanma davası açılmadan önce davacı ...... müşterek evlerini terk ettiği, boşanma davası devam ederken davacının çeyiz eşyalarını almak istediği, davalı tanıkları ... ve ..."ın anlatımlarına göre ise, çeyiz eşyalarının paketlenerek davacının gelip alması için kapının önüne konulduğu, ancak daha sonra bu eşyaların kimin tarafından alındığının görülmediği beyan edilmiştir.
Tanık beyanları dikkate alındığında, davalının davacıya ait çeyiz eşyalarını davacıya teslim etmediği anlaşılmaktadır. Davalının davacının eşyalarını iade yükümlülüğü bulunduğundan, bizzat davacıya teslim edilmesi gereken eşyaların paketlenerek kapının önüne bırakılması, davalıyı eşyaları iade yükümlülüğünden kurtarmamaktadır.
Mahkemece hüküm kurulurken, davacıya ait eşyaların tespitinde sadece davalı tanığı ... beyanı esas alınmış, davacı tanıkları ve diğer davalı tanık beyanları değerlendirilmemiştir.
Davacı tanıkları, davacı tarafından talep edilen eşyaların büyük çoğunluğunun davalının evine götürüldüğünü doğrulamaktadır. Bu hususlar dikkate alınmadan eksik inceleme ve delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucunda yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru görülmemiştir.
O halde mahkemece yapılacak iş; davacı ve davalı tanık beyanları birlikte değerlendirilerek davacının davalının evine götürmüş olduğu çeyiz eşyalarının tespit edilmesi olmalıdır.
Bundan ayrı olarak, mahkeme hükmünün 2. bendinde, eşyaların aynen iadesinin mümkün olmaması halinde bilirkişi .... tarafından düzenlenen 17.12.2012 tarihli raporda belirtilen bedellerin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388/5.maddesi; hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yükletilen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer, birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesini emredici kural olarak getirmiştir.
Mahkemece; dava dilekçesi, bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye gönderme yapılarak hüküm kurulamaz. Gerek tefhim edilen ve tutanakla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.