16. Hukuk Dairesi 2013/9236 E. , 2014/9734 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında 266 ada 121 parsel sayılı 30.681,61 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz; tapu kayıtları ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davacılar ve davalı ile dava dışı ...,...,... ve Şehmus Küçükaslan adlarına tespit edilmiştir. 31.07.2008 tarihinde kısmen imar uygulamasına tabi tutularak davalı adına dava konusu 647 ada 3 sayılı imar parseli oluşturulmuştur. Davacılar ..., ..., ...; yasal süresi içinde, davalının eski tapu kaydının 121 sayılı kadastral parsele ait olmadığı, bu parselin diğer tespit maliklerinin tapulu taşınmazlarının birleştirilmesiyle tespit ve tescil edildiği iddiasıyla dava açmışlardır. Yargılama sırasında davalıya 3561 sayılı Yasa gereğince ... Mal Müdürü kayyum olarak atanmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ve çekişmeli 647 ada 3 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile 1/3 payının davacı ... adına, 1/3 payının davacı ... mirasçısı ... adına, 1/3 hissesinin ise davacı ... mirasçıları adına verasete iştirak şeklinde tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı kayyımı ...Mal Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, “dava konusu taşınmazın evveliyatının davacılara ait olup, taşınmaz üzerinde yaklaşık 20-25 yıldır kesintisiz olarak fiilen zilyet bulundukları, çekişmeli 647 ada 3 sayılı 31.07.2008 tarihinde oluşturulan imar parselinin davalı kişi ya da kişiler ile ilgisinin bulunmadığı, bu kişi ya da kişilere ait olmadığı” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; tapu kayıtlarının kapsamı ve hukuki değerini koruyup korumadığı yönünden yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Hemen belirtilmelidir ki; dava konusu 647 ada 3 sayılı imar parselinin, 266 ada 121 sayılı kadastral parselin imar uygulamasına tabi tutulması sonucu oluşturulduğu ve 31.07.2008 tarihinde davalı ... adına kayıtlı olduğu; 266 ada 121 parsel sayılı taşınmazın ise, 18.10.1968 tarih ve 19 sıra nolu tapu kaydına dayalı olarak davacılar adına, Mayıs 1926 tarih 2 sıra nolu tapu kaydına dayalı olarak davalı ... adına, 05.11.1962 tarih ve 2 sıra ve 21.06.1976 tarih ve 30 sıra nolu tapu kayıtlarına dayalı olarak dava dışı kişiler adlarına tespit ve tescil edildiği; ./...
ulanan bu tapu kayıtlarının hepsinin aynı kök tapudan (13 Nisan 337 tarih ve 13 sıra nolu tapu kaydından) geldikleri; başka bir ifadeyle, 13 Nisan 337 tarih ve 13 sıra nolu tapu kaydının pay olarak tedavül kayıtları oldukları dosya kapsamıyla sabit olup, aksi yöndeki iddia ve değerlendirme doğru değildir. Ne var ki, somut olayda; tapu kayıtlarının kapsamı ile davalı tapusunun hukuki değerini koruyup korumadığının belirlenmesi gerektiği de tartışmasızdır. Ancak; mahkemece yapılan keşifte tapu kayıtları uygulanmamış, kapsamları belirlenmemiş, davalı tapusunun hukuki kıymetini koruyup korumadığı üzerinde durulmamış ve taşınmazın dava tarihi itibariyle değeri dahi saptanmamıştır. Bilindiği üzere, mahkemelerin görev konusunu düzenleyen dava tarihinde yürürlükte bulunan HUMK"nın 1.maddesi gereğince, görev, dava olunan şeyin değerine göre belirtilmiş ise, görevli mahkemenin tespitinde davanın açıldığı gündeki değerin esas tutulması gerekir. Hemen belirtilmelidir ki, görev kamu düzeni ile ilgili olup, mahkemece davanın her aşamasında re"sen gözetilmesi gereken bir usul kuralıdır. Görevin dava olunan şeyin değerine göre belirlendiği durumlarda mahkemenin görevli olup olmadığının belirlenmesi dava değerinin keşfen saptanması ile mümkündür. Esasen, harca esas dava değeri ise keşfen belirlenen değerdir ve belirlenen bu değer üzerinden Harçlar Kanunu"nun 26., 27., 28., 30., ve 32. maddelerinin öngördüğü şekilde işlemlerin yerine getirilmesi ve gerekli olan harcın alınması gerekir. Harçlar Kanunu harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. 492 sayılı Kanun"un 32. maddesinde ise yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmış 30. madde hükmünde de "muhakeme sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa yalnız o celse için muhakemeye devam olunur; takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. HUMK"nın 409. maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır." düzenlemesine yer verilmiştir. Hal böyle olunca, Mahkemece, uzman bilirkişiler aracılığıyla mahallinde keşif yapılarak çekişmeli taşınmazın dava tarihi itibariyle değerinin belirlenmesi, dava konusu yerin değeri itibariyle harç ikmali gerekiyorsa harcın tamamlattırılması ve tespit edilecek değere göre görev hususunun değerlendirilmesi, Mahkemenin görevli olması halinde; yerinde tapu kaydı uygulaması yapılarak, tapu kayıtlarının kapsamı açıkça ortaya konulmak ve davalı tapusunun hukuki değerini koruyup korumadığı araştırılıp, incelenerek kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmak suretiyle işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsiz olup, davalı kayyım vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA,
11.07.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.