Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/2516
Karar No: 2020/2549
Karar Tarihi: 11.06.2020

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2017/2516 Esas 2020/2549 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2017/2516 E.  ,  2020/2549 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tazminat istekli dava sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ve kayyım vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-

    Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tazminat isteğine ilişkindir.
    Davacı vasisi, davacı eşi ...’ün akıl sağlığının yerinde olmadığını bildikleri halde, davalı kayınpederi . ... ile kızı ... ve onun eşi...’nin davacıyı kandırarak tapu dairesine götürüp başka bir işlem yaptıklarını söyleyerek 20 sayılı parseldeki 1 no’lu dairenin ...’a devrini sağladıklarını, daha sonra ...’ın taşınmazı durumu bilen diğer davalı ...’a sattığını ileri sürüp tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tescilini, olmadığı taktirde 30.000 TL’nin yasal faiziyle birlikte davalılar ..., ...ve ...’dan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
    Davalılar, taşınmazın esasen davalı ...’e ait olup davacının oturmasına izin verdiğini, davacı ile eşinin ayrılması üzerine satılığa çıkardığını, davalı ...’ın bedeli mukabilinde taşınmazı satın aldığını, davalı ...’ın tapu kaydına güvenen iyiniyetli 3. kişi olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine dair verilen karar Dairece, davacıya temsil kayyımı atanması ve onun huzurunda davanın sürdürülmesi gereğine işaret edilerek bozulmuş; mahkemece, bozma ilamına uyularak davacıya atanan temsil kayyımı huzuruyla dava görülmüş ve hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 212 ada 20 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın davacı adına kayıtlı iken 23.08.2004 tarihinde bizzat tamamını davalı ...’a, adı geçenin de 09.09.2004 tarihinde davalı ...’a satış yolu ile temlik ettiği, davacının ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı olarak iptal tescil, olmadığı taktirde tazminat isteğiyle eldeki davayı açtığı, yargılamanın seyri sırasında Bursa 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 12.04.2006 tarih 2005/1287 Esas 2006/664 Karar sayılı karar ile davacının TMK 405. maddesine göre kısıtlanmasına ve eşi Fehime’nin vasi olarak atanmasına karar verilip, vasinin yargılamaya katıldığı, Bursa 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/1287 Esas sayılı dosyası üzerinden verilen 16.04.2008 tarihli ek karar ile davacının eşi Fehime’nin vasiliğinin kaldırılmasına, davacının davalı babası ...in velayeti altında bırakılmasına karar verildiği, 20.02.2009 tarihli ek karar ile de ilk vasi Fehime’nin husumete izin talebinin reddedildiği; mahkemece, husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine dair verilen kararın Dairece, davalılardan Salih İbrahim’in aynı zamanda vesayet altındaki davacının vasisi olduğu, kısıtlı ile vasi arasında menfaat çatışması bulunduğu, böylesi bir durumda vesayet altındaki kişinin davada temsil kayyımı atanmak suretiyle davanın yürütülmesi gerekeceği, o halde mahkemece davacı ...’e bir temsil kayyımı atanmasının temin edilerek onun huzuru ile davanın görülmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek davanın husumet yönünden reddinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği; mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sırasında Bursa 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 16.01.2013 tarih 2012/343 Esas 2013/22 Karar sayılı kararı ile davacı ...’e ...’in temsil kayyımı olarak atanmasına karar verildiği, 24.02.2015 tarihli ek kararla da davacıyı eldeki davada temsil etmek üzere kayyıma yetki verildiği, temsil kayyımı huzuruyla görülen davada, davacının davalı babası Salih İbrahim’in bakım ve gözetimi altında olduğu, bu nedenle davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırma-malıdır. (Arslan, Ramazan; aktaran: Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, önsöz VII)
    Hukuk Genel Kurulu"nun 26.04.1992 gün ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E., 2001/458 K.sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir. (Rechts-schutzbedürfnis) Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır. Öte yandan, bu hukuksal yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması gerekir (Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, s.135)
    Mülga 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu"nun yürürlükte olduğu dönem içinde öğreti ve yargısal kararlar, dava açarken hukuki yararın bulunması gereğini, “dava şartı” olarak kabul etmiştir. Bu şart, “dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri” olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan “olumlu dava şartları” arasında sayılmaktadır. Nitekim, aynı görüş, Hukuk Genel Kurulu"nun 24.11.1982 gün ve 1982/7-1874 E.-914 K., 5.6.1996 gün ve 1996/18-337 E.-542 K.; 10.11.1999 gün ve 1999/1-937 E.-946 K.ve 25.05.2011 gün ve 2011/11186 E.-2011/352 K.sayılı kararlarında da, benimsenmiştir.
    01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nda öğreti ve yargısal kararların bu uygulaması aynen benimsenerek, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1.fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır. Bir davada, hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.
    Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olaya veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)"nin 6.maddesi ve 1982 Anayasası"nın 36. maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır. Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın, ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan sözedilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez. (Pekcanıtez, H./Atalay, O./ Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s.297)
    Somut olaya gelince, yukarda değinilen ilke ve olgular birlikte değerlendirildiğinde ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı olarak ayni hakkının zedelendiğini iddia eden davacının eldeki davayı ikame etmede hukuki yararının bulunduğu kuşkusuzdur.
    Hal böyle olunca, işin esasına girilerek, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
    Davacı ve kayyım vekilinin değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, dosya adli yardım talepli olduğundan temyiz edenlerden harç alınmasına yer olmadığına, 11.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.










    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi