3. Hukuk Dairesi 2013/12229 E. , 2013/14856 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı derneğin... Sanayi Bölgesi"nde fabrikası, arsası bulunan şahıs ve firmaların yasal faaliyetlerini geniş ve rahat bir ortamda sürdürülebilmeleri amacıyla kurulduğunu, davalı şahsın dernek üyesi olmadığı, diğer üyeler gibi katkı payı, dernek aidatı ve dernek giriş bedeli ödemediği gibi böyle bir zorunluluğunun da bulunmadığını, ancak bu sanayi bölgesinde arsası bulunmakla dernek tarafından yapılan işlem ve harcamalar sayesinde taşınmazının ekonomik değerinde artış oluştuğunu ve hiç para ödemeden bu imkanlara kendiliğinden kavuşmuş olduğunu, davalının arsasının hiç bir bedel ödemeden değerlenmesinin sanayi bölgeleri yasası ve borçlar kanunu gereği sebepsiz zenginleşme durumu oluşturduğunu, davalının, parselinde meydana gelen ekonomik değer artışını davacı dernek yönetimine ödemek zorunda olduğundan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ihtar tarihi olan 27/04/2010 tarihi itibariyle yürütülecek yasal faizi ile birlikte parselinde meydana gelen 10.500,00 TL artışın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacı tarafın sebepsiz zenginleşme iddialarının ise tamamen asılsız olup müvekkilinin taşınmaz üzerinde fabrikası bulunmadığını ve davacı tarafça yapıldığı söylenen kanalizasyon ve diğer imalatlardan yararlanmasının söz konusu olmadığını, davacı tarafın yaptığı işlemlerle müvekkili taşınmazına yarardan çok zarar verdiğini ve değerini düşürdüğünü, açılan davada talep edilen bedelin yersiz olup davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının davalı dernek üyesi olmasa dahi, davacı derneğin yaptığı alt yapı hizmetlerinden arsası dolayısıyla istifade ettiği, yapılan hizmetlerin faydalı ve zorunlu olduğu, davalının sebesiz zenginleştiği ve davacı derneğin de vekaletsiz işgörme hükümleri gereği yaptığı zaruri ve faydalı işlemlerin bedelini talep etmesinin mümkün olduğu, bu miktarın da yöntemine uygun olarak alınan 12.02.2013 tarihli bilirkişi heyeti raporunda 12.699,40 TL olarak belirlendiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 10.500,00 TL. alacak bedelinin 28.06.2010 dava tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Dava, davacının taşınmazının da bulunduğu... Organize Sanayi Bölgesi"nde yapılan zorunlu ve faydalı altyapı hizmetleri nedeniyle davalının arsasındaki ekonomik değer artışının sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği tahsili talebine ilişkindir.
Mahkemece, hüküm kurulurken hem vekaletsiz işgörme hem de sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılmaktadır.
Borçlar Kanunu"nun 61.maddesinin 1.cümlesine göre, haklı bir neden olmaksızın başkasının zararına zenginleşen kimse, onu geri vermek zorundadır.
Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
Borçlar Kanunu"nun konuya ilişkin 61 ve devamı maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Vekaletsiz iş görmeyi düzenleyen BK.nun 411.maddesi uyarınca, başkası namına tasurrufta bulunan kimse her türlü ihmal ve ihtiyatsızlıktan mesuldür. Aynı yasanın 414.maddesine göre kendi menfaati için yapılmamış olsa bile iş sahibi yapılan işten hasıl olan faydaları temellük hakkını haizdir. Temellük ettiği faydalara göre, işi yapan kimsenin masrafını tazmin ve yapmış olduğu taahhütlerden onu tahlis eder.
Somut olayda,... Sanayi Bölgesi"nde taşınmazı bulunan kişilerin oluşturduğu... Sanayici ve İşadamları Derneği"nin kurulduğu, derneğin tüzüğünde üyelerinin menfaatlerinin ve sanayi bölgesinde bulunan taşınmazlarının her türlü imar, alt yapı ve diğer hizmetlerinin görülmesinin amaçlandığı, bu amaçla dernek yönetim kurulunun aldığı kararlar doğrultusunda çalışmalar yaptığı, ... Büyükşehir Belediyesi su ve kanalizasyon idaresi genel müdürlüğünden... Sanayi Bölgesi için alt yapı bağlantı projesi, atık su ve yağmur suyu projesi yapıldığı ve belediyeye sunulduğu, belediye tarafından altyap hizmetlerinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı dernek davalıya ait bulunan ... İlçesi,... Köyü, 110 ada 8 nolu parselin 4.560,00 m2 yüzölçümlü arsanın, yapılan bu altyapı hizmetleri nedeniyle davalının arsasının hiçbir bedel ödenmeden değerlendiğini ileri sürmekte ve davalının arsasındaki ekonomik değer artışını talep etmektedir.
Mahkemece yargılama sırasında keşif yapılmış ve bilirkişi raporları alınmıştır.
Mali Müşavir ve İnşaat Mühendisi Bilirkişi tarafından düzenlenen 13.06.2011 tarihli kök raporda; davalının taşınmazının yapılan altyapı hizmetleri nedeniyle hizmet öncesi bedelinin yaklaşık 20,25 TL/m2 iken, yapılan hizmet sonrası m2 bedelinin yaklaşık 200 TL/m2 ye ulaştığı, davalının ödemekle yükümlü olduğu bedelin 20.520,00 TL olduğu belirtilmiştir.
Davalı vekilinin, davalının dernek üyesi olmadığını ve davalıya ait arsanın boş olduğunu ve davalının yapılan altyapı hizmetlerinden yararlanmadığını ileri sürerek bilirkişi raporuna itiraz ettiği, bu itiraz üzerine bilirkişi tarafından düzenlenen 26.01.2012 tarihli Ek Raporda; davalının dernek üyesi olmadığı, davalının parselinin boş olduğu, altyapı katılım hizmetlerinden faydalanan parsellerin kıymetlerinde hizmetlerin ifasından sonra 8-10 kat artış olduğu, davalıya ait parselin tasdikli projesine uygun altyapı tesislerinden istifade ettirildiği, davacının davalı adına yapılması gereken masrafları zorunlu olarak yapmak zorunda kaldığı, bu hizmetlerin ifasında davalının parselini ayırmanın mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Ek Rapora yapılan itiraz üzerine Emekli Kadastro Müdürü, Serbest Muhasebeci-Mali Müşavir ve Avukat tarafından düzenlenen 02.10.2012 tarihli Bilirkişi Raporu ile, davacının yaptırmış olduğu imalatın toplam bedelinin 1.298.184,58 TL olduğu, davalının dernek üyesi olmadığı ve imalattan m2 alanına göre sorumlu olacağı miktarın 13.520,00 TL olacağı yönünde görüş bildirilmiştir.
Taraflarca daha önce yapılan keşfin yetersiz olduğunun ileri sürülmesi üzerine, 16.01.2013 tarihinde mahkemece yeniden keşif yapılmış ve bilirkişi raporu alınmıştır.
Keşif sonrası düzenlenen İnşaat Mühendisi, Emekli Kadasto Müdürü, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Avukat tarafından düzenlenen 12.02.2013 tarihli Bilirkişi Raporu ile, davalı parselin önüne yol yapıldığı, içme suyu ve kanalizasyon hizmetlerinin getirildiği, davacının yaptırmış olduğu toplam imalat bedelinin 1.298.184,58 TL olduğu, davalının sorumlu olduğu miktarın 12.699,40 TL olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca yapılan imalatların gerekli imalat olduğu ve taşınmazın değerini iyileştirici olduğu, davalının fiilen alt yapı hizmetlerinden yararlanmadığı, fabrika binası yapılması halinde yararlanacağı ve bu nedenle davalının ödeme yükümlülüğü bulunduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Somut olayda; tüm dosya kapsamı, bilirkişi raporları bir bütün halinde değerlendirildiğinde, davalının davacı dernek üyesi olmadığı, arsasının boş olduğu, üzerinde fabrika bulunmadığı, davacı tarafından yaptırılan alt yapı hizmetlerinden davalının şuan için yararlanamadığı ancak fabrika yapılması halinde yararlanabileceği, bu hizmetler nedeniyle davalının arsasının m2 değerinin artmış olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece hüküm kurulurken, hem vekaletsiz işgörme hem de sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılmasına rağmen, davacının vekaletsiz iş görmeye ilişkin eylemi nedeniyle, davalının davacı aleyhine sebepsiz zenginleşmesinin gerçekleşme şekli, yasal dayanakları ve unsurları da belirtilerek gerekçelendirilmemiş ve bu husus mahkemece tartışılmamıştır.
HUMK."nun 388/3.maddesi (HMK"nun 297.maddesi) ve Anayasa"nın 141/III.maddesi hükümlerine göre kararın gerekçesiz olması mutlak bozma nedenidir. Kararda bulunması gereken gerekçe sayesinde taraflar hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da HUMK"nun 428.maddesi (HMK"nun 362.maddesi) uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında, ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilir. Başka bir deyişle, Yargıtay denetimi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir.
Ayrıca, davacının talebi, davalının arsasında meydana gelen ekonomik değer artışına ilişkindir. Ancak mahkemece hükmedilen miktar yapılan alt yapı hizmetleri nedeniyle davalının ödemesi gereken miktara ilişkindir. Davacının talebi ile mahkemece olayın hukuki nitelendirmesi ve kurmuş olduğu hüküm birbirinden farklıdır.
6100 sayılı HMK. nun 26.maddesinin 1.fıkrasında; “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü yer almaktadır.
Yasanın bu açık hükmünden de anlaşılacağı üzere hakim, iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup talepten fazlasına veya başkasına hükmedemez.
Yukarıda belirtilen nedenlerle mahkeme kararının gerekçesinin yetersiz olması ve talepten farklı hüküm kurulması sonucu, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş olup, bu hususlar bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.