8. Hukuk Dairesi 2010/2879 E. , 2011/806 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
İsmetullah ..., müdahil davacılar ... ve müşterekleri ile Hazine ve Kaşak Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının reddine dair Mutki Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 09.02.2010 gün ve 54/3 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi tereke temsilcisi ve müdahil davacılar taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... ..., Mutki Kadastro Mahkemesine verdiği dava dilekçesinde; Mutki, Kaşak Köyü, Germik mevkiinde bulunan 100.000 m2"lik taşınmazın sahibi olduğunu, kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın tespit dışı bırakıldığını, babasından kaldığını, emek ve mesai sarfı yaparak kullandığını belirterek taşınmazın adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, açılan davayı kabul etmediklerini bildirmiştir.
Davalı ... Müdürlüğüne dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
19.09.2006 havale tarihli dilekçeleriyle davaya müdahil olarak katılan ... ..., ..., ... ve ... katılma dilekçelerinde; davacı ... ... tarafından dava konusu yapılan Kaşak Köyü, Germik mevkiinde bulunan 100 dönümlük sulu arazinin tamamının davacı ... ...’a ait olmadığını, kendilerinin de taşınmaz üzerinde hakları bulunduğunu ve müdahilliklerine karar verilmesini istemişlerdir.
Yargılamanın 13.04.2007 günlü oturumunda; davacı, eski beyanlarını tekrarladığını, 100 dönüm kadar yeri dava ettiğinin doğru olduğunu, tescil harici bırakıldığını, ayrıca daha sonra bildirdiği 165 ada 2 nolu parselin bundan ayrı bir yer olduğunu, ancak bu parseli de dava ettiğini belirtmiştir.
Mutki Kadastro Mahkemesince, 13.04.2007 gün ve 2006/1 Esas, 2007/87 Karar sayılı kararıyla dava dilekçesinin görev yönünden reddine, dosyanın görevli ve yetkili Mutki Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, 165 ada 2 nolu parselin kadastro tutanağında belirtildiği gibi tespit ve tesciline karar verilmesi ve görevsizlik kararının 29.05.2007 tarihinde kesinleşmesi ile HUMK.nun 193/3.fıkrasında öngörülen on günlük hak düşürücü süre içerisinde dosyanın görevli Mutki Asliye Hukuk Mahkemesine aktarıldığı belirlenmiştir.
../..
2010/2879 - 2011/806
-2-
Mutki Asliye Hukuk Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında; davacı ... Mahkemesindeki beyanlarını tekrarlamış, tespit harici bırakılan yer ile 165 ada 2 nolu parselin dava konusu olduğunu bildirmiştir. Mahkemece verilen süre üzerine müdahil davacıların 11.10.2007 tarihinde gerekli dava harcını yatırdıkları saptanmıştır. Dava konusu taşınmazın davacıyla müdahil davacıların babaları ... ...’dan kaldığının anlaşılması üzerine, Bitlis Sulh Hukuk Mahkemesinin 27.06.2008 gün ve 2008/1 Esas, 2008/143 Karar sayılı kararıyla; ... ...’ın terekesine müdahil davacı ve mirasçı 1965 doğumlu ...’ın temsilci atandığı belirlenmiştir. Muris ... ...’a ait Bitlis Sulh Hukuk Mahkemesinin 01.11.2007 gün 2007/264 Esas ve 2007/253 Karar sayılı veraset belgesine göre; mirasçılarının, eşi .. ..., çocukları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...ve Safiye ... oldukları görülmüştür. Yargılamanın 30.10.2007 günlü tutanağına göre, müdahil davacı ve tereke temsilcisi ..., dava konusu tespit dışı bırakılan taşınmazların ... ... mirasçıları adına tesciline, Hazine adına tapuda kayıtlı bulunan 165 ada 2 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile aynı şekilde ... ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir. Saptanan bu durum karşısında, taşınmazları ... ...’ın tüm mirasçıları adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istediklerinin kabulü gerekir. ... ... veraset belgesine göre 16.01.2002 tarihinde öldüğüne göre, terekesi TMK.nun 701 ve 702.maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. Dava üçüncü kişi durumunda bulunan Hazine ve köy tüzel kişiliğine karşı açıldığına, taşınmazın ... ...’a ait olduğu ve tüm mirasçılarının tereke temsilcisi ... tarafından temsil edildiğine göre, dava koşulu bakımından herhangi bir eksikliğin bulunmadığı saptanmıştır.
Mutki Asliye Hukuk Mahkemesince, yapılan yargılama sonunda; davacıların 1997-2005 yılları arasında dava konusu taşınmazı kullanmadıkları, bu süreç içerisinde dava konusu yeri iradi olarak terk ettikleri gerekçesiyle asli müdahillerin davalarının esastan, Kadastro Müdürlüğüne karşı açılan davaların ise husumet yokluğu nedeniyle reddine, davacı ... ... tarafından açılan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi üzerine; hüküm, tereke temsilcisi ve müdahil davacı ... ile diğer müdahiller ..., Felemez ... ve ... tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle hüküm kurulmuş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Yukarıda açık bir biçimde belirtildiği üzere, miras bırakan ... ...’ın terekesine müdahil davacı ... temsilci olarak atanmış ve dava başlangıçtan beri tereke temsilcisi tarafından yürütülmektedir. Bu bakımdan tereke temsilcisi aynı zamanda davacı ... ...’ın da temsilcisi olduğuna ve terekeye dahil taşınmazlar elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bulunduğuna göre davacı ... ..’ın davasının açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru değildir. Hatta elbirliği mülkiyetine ilişkin davalarda taraf teşkili sağlandıktan sonra bir tek mirasçının davayı takip etmesi yeterli olup, diğer mirasçıların davayı takip etmesine de gerek bulunmamaktadır. Bu ilke elbirliği mülkiyetinin bir gereğidir. Davacıların 1997 yılında kadastro tespitinin yapıldığı 2005 yılına kadar taşınmazı kullanmamaları iradi terk olarak kabulü mümkün değildir. Kullanmadıkları süre oldukça kısa bir süre olup, aynı zamanda zorunlu sebeplerle ve iradeleri dışında davacıların köyden ayrıldıkları dosya kapsamıyla sabittir. Bu bakımdan da iradi terkten söz edilemez. Dava konusu taşınmaz ortak miras bırakandan kaldığına ve tespit dışı kalan yer olduğuna göre TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesinde öngörülen tüm koşulların araştırılıp belirlenmesi zorunludur. Bu nedenle dava konusu yapılan taşınmaz ya da taşınmazların hangi tarihte ve ne niteliğiyle tespit dışı bırakıldığının Kadastro Müdürlüğünden, tüm mirasçılar ve miras bırakan miktar araştırılmasının yapılması, belgesizden taşınmaz edinip edinmediklerinin Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı tescil davaları açıp açmadıklarının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanak ve ekleriyle tapu kayıtlarının Tapu sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı açılmış tescil davalarına ait dosyaların ise bulundukları mahkemelerden getirtilerek dosya arasına konulması, müdahiller dava dilekçelerinde dava konusu taşınmazın sulanan yerlerden olduğunu bildirmişler ise de, mahkemece bu konuda herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadığı gözetilerek 19.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5403 sayılı Kanunun 3/j maddesiyle değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/2.fıkrası uyarınca kuru sulu araştırmasının yapılması, miktarlar yönünden aynı maddenin 1.fıkrasının gözönünde tutulması, iddia ve savunma doğrultusunda tüm delillerin toplanması, tarafların tanıklarını ve delillerini bildirmeleri için kendilerine süre ve imkan tanınması, ondan sonra oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Tereke temsilcisinin 165 ada 2 parsele yönelik temyiz itirazlarına gelince: gerek Kadastro Mahkemesinde ve gerekse Asliye Hukuk Mahkemesinde 165 ada 2 nolu parselle ilgili yöntemine uygun bir biçimde açılmış bir dava ve istek bulunmamaktadır. Buna karşın Mutki Kadastro Mahkemesi 13.04.2007 gün ve 2006/1 Esas, 2007/87 Karar sayılı kararıyla 165 ada 2 nolu parsel hakkında tespit gibi tescile karar verilmiş ve bu hüküm taraflarca temyiz edilmeyerek 29.05.2007 tarihinde kesinleşmiştir. Şu halde, dava konusu yapılmayan ve kaldıki yanılgı sonucu da olsa verilen ve temyiz edilmeyerek kesinleşen bir taşınmazın yeniden temyiz konusu yapılması açısından tereke temsilcisi ve müdahil davacıların hukuki yararı bulunmamaktadır. Mahkeme hükmü ile kesinleşen bir taşınmaz hakkında yeniden hüküm kurulması yok hükmünde olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle tereke temsilcisiyle müdahil davacıların temyiz isteklerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Davacılar, tereke temsilcisi ve müdahil davacıların tespit dışı bırakılan taşınmazlara yönelik temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün buna ilişkin bölümünün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, adı geçenlerin 165 ada 2 sayılı parsele yönelik temyiz isteklerinin ise açıklanan nedenlerle REDDİNE ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 17.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.