3. Hukuk Dairesi 2013/11161 E. , 2013/15012 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dilekçesinde; davalı şirket hakkında, "sayacın mühürleriyle oynamak suretiyle" 21.754,80 TL kaçak elektrik faturası tahakkuk ettirildiğini ve tebliğ edildiğini, 21.754,80 TL.lik faturanın son ödeme gününe kadar ödenmemesi üzerine Bakırköy 12.İcra Müdürlüğü"nün 2009/22972 E.sayılı dosyası ile icra takibinin başlatıldığını, borçlu davalının gönderilen ödeme emrine itiraz ettiğini, borçlunun borca sebep olan eyleminin kaçak elektrik tutanağından da anlaşılacağı üzere sayaç mühürlerine müdahale etmek şeklinde olduğunu ve bu eylem ile ilgili yönetmelikte de tarif edildiği üzere kaçak elektrik kullanmak fiilini oluşturmakta olduğunu, kaçak elektrik faturasının ilgili yasa ve EPDK kararlarına göre hesap edildiğini, kaçak elektrik faturasını ödemeyerek itiraz eden davalı borçlunun kötü niyetli olduğunu belirterek borçlu davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %40"dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iddialarının yerinde olmadığını, davacının bir takım bahaneler üreterek elektrik saatinin kulakları ile oynandığı ithamıyla kaçak elektrik kullanıldığı iddiasının, tahmini faturalar düzenlenmesinin hakkaniyet ile bağdaşmadığını, elektrik idaresi elemanlarının her ay elektrik tüketiminin hesaplanması için şirkete gittiğini ve elektrik saatini incelediğini, şirket elemanının son ay elektrik saatini incelediğinde saatin kulakları ile oynandığını bir an için fark etse bile ancak bir ay kaçak elektrik kullanımından fatura kesip elektrik saatini mühürlemesi gerektiğini, şirketin aylık elektrik tüketimi önceki ayların elektrik tüketimine emsal olarak bakıldığında 2004 yılı parası ile talep edilen 21.754,80 TL"nin bir ay kaçak elektrik kullanım parasının fahiş olarak gözüktüğünü belirterek, davanın reddi ile davacının %40 tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının davasının kısmen kabulü ile, İstanbul 1.İcra Müdürlüğünün 2009/30974 Takip sayılı dosyasına davalı tarafında yapılan itirazın 1.081,50 TL asıl alacak, 52,80 TL belediye tüketim vergisi, 204,17 TL KDV olmak üzere toplam 1.338,47 TL yönünden iptali ile takibin devamına, takibe, takip tarihinden itibaren Merkez Bankasının 3"er aylık dönemler halinde belirlediği avans faizinin uygulanmasına, kalan kısımlar yönünden ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda; mahkemece, dosya bilirkişi heyetine gönderilerek rapor alınmış, davacı tarafça bilirkişi raporuna itiraz edilmiş, mahkemece 08.11.2012 tarihli celsede, "bilirkişilerce rapor tanzim edilir iken normal tüketim miktarına göre hesaplama yapıldığı, ancak yönetmelik hükümleri uyarınca kaçak tüketim hesabı yapılmadığı, normal tüketim hesabı yapılırken de yönetmelik hükümlerinden farklı bir yöntem takip edildiği, ayrıca icra dosyasındaki işlemiş faiz yönünden de bir hesaplama yapılmadığı anlaşıldığından dosyanın farklı bir heyete tevdi ile hem normal tüketim üzerinden hem de kaçak tüketim üzerinden yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına", bilirkişiler için takdir edilen toplam 1.000 TL ücretin 2 haftalık kesin süre içerisinde davacı tarafça yatırılması, aksi takdirde bilirkişi raporuna karşı yapmış oldukları itirazdan vazgeçmiş sayılacakları yönünde ara karar oluşturulmuştur. Davacı tarafça 2 haftalık kesin süre içerisinde bilirkişi ücreti yatırılmamıştır. Kesin süre verilmiş olması sebebi ile davacı tarafın yeniden bilirkişi incelemesi yapılması talebi reddedilmiş ve davacı tarafça bilirkişi raporuna yapmış olduğu itirazdan vazgeçtiği sonucuna varılarak dosyada mevcut bilirkişli raporu doğrultusunda hüküm tesis edilmiştir.
Mahkemece, 08.11.2012 tarihli ara kararında, bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanan 19.04.2012 tarihli bilirkişi heyeti raporunun, kaçak tüketim hesabı yapılmadığı, normal tüketim hesabı yapılırken de yönetmelik hükümlerinden farklı bir yöntem takip edildiği, icra dosyasındaki işlemiş faiz yönünden de bir hesaplama yapılmadığı gerekçesi ile yöntem ve usul yanlışlığına işaret edilerek yeniden bilirkişi tetkiki yapılmasına karar verilmiştir. Davacı tarafından verilen kesin süreye rağmen, delil avansının yatırılmaması sebebiyle mahkemece davacı vekilinin bilirkişi raporuna yapmış olduğu itirazdan vazgeçmiş sayılmasına karar verilerek yanlışlığına işaret edilen bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm tesis edilmiştir.
Çözümü, hakim tarafından bilinemeyen, özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişiye başvurulur. 6100 sayılı HMK"nun 273. maddesinde yer alan düzenleme ile, bilirkişinin görev alanının nasıl belirleneceği ve bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararda, hangi hususlara yer verileceğine açıkça işaret edilmiştir. Bu çerçevede, mahkeme, tarafların da görüşünü almak suretiyle, inceleme konusunu, bilirkişinin cevaplandırması gereken soruları belirlemeli, bunlara görevlendirme yazısında açıkça işaret etmeli ve raporun verilme süresini de bu yazıda göstermelidir. HMK"nun 276. maddesinde, bilirkişinin, görevini bizzat yerine getirmesi yükümlülüğü düzenlenmiştir. Bilirkişi, mahkemece kendisine tevdi olunan görevi bizzat yerine getirmekle yükümlü olup, görevinin icrasını kısmen yahut tamamen başka bir kimseye bırakamaz. HMK"nun 279. maddesinde ise, bilirkişinin bilgisine başvurulan husus hakkındaki oy ve görüşünü nasıl açıklayacağı ile buna Kimin karar vereceği hüküm altına alınmıştır.
Bilirkişinin en temel yükümlülüğünü, bilgisine başvurulan konuda, süresi içinde oy ve görüşünü bildirme yükümlülüğü oluşturur. Bilirkişi raporunu, özellikle mahkemece belirlenen sınırlar dahilinde, tümüyle maddi vakıalara hasretmeli, kendisine yöneltilen somut soruları tek tek, bilimsel dayanaklarını da açık ve anlaşılır biçimde göstermek ve eksiksiz olarak cevaplandırmak suretiyle hazırlamalıdır. HMK"nun 281. maddesinin 1. fıkrasında yer alan düzenlemeyle, tarafların tatmin olmamaları halinde, bilirkişi raporuna itirazda bulunabilme olanaklarının varlığı güvence altına alınmıştır. Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. Aynı maddenin 2. fıkrasında; yer alan düzenleme ile, somut uyuşmazlığı karara bağlayacak mahkemenin, raporda, bir takım eksiklikler veya belirsizlik arz eden noktalar mevcutsa, bunların tamamlattırılmasını, yahut açıklığa kavuşturulmasını temin için, bilirkişiden yeni sorular tertip etmek suretiyle, ek rapor alabilmesine imkan sağlanmıştır. HMK"nun 282. maddesi, "Hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir." hükmünü ihtiva etmektedir.
Mahkemece, HMK"nun 282/2. maddesi gereğince, dosyanın bilirkişilere tevdii ile 08.11.2012 tarihli celsede verilen ara kararın 1. bendine göre anılan yanlışlıkla ilgili bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmesi gerekirken, belirtilen bu müessesenin uygulanmasına başvurulmadan yeniden ayrı bir bilirkişi raporu alınmasına karar verilmesi davaların ucuz, basit ve çabuk sonuçlandırılması prensibine uygun görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
Aynı zamanda; mahkemece "bilirkişiler için takdir edilen ücretin davacı tarafça iki haftalık kesin süre içerisinde yatırılmadığı takdirde davacı tarafın bilirkişi raporuna karşı yapmış olduğu itirazdan vazgeçmiş sayılmasına" şeklindeki kesin süre usul ve yasaya uygun değildir. Mahkemece, bilirkişi ücretinin kesin süre içerisinde yatırılmaması durumunda dosyadaki delillere göre karar verileceği şeklinde kesin süre verilmesi gerekirken hak kaybına ve yanlış yoruma neden olacak şekilde süre verilmesi uygun görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 31.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.