21. Hukuk Dairesi 2017/2945 E. , 2018/878 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
K A R A R
Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalı kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
A)Davacı İstemi:
Dava, sigorta başlangıç tarihinin 01.03.1982 tarihi olarak tespitine karar verilmesini istemine ilişkindir.
B)Davalı Cevabı:
Davalı ... vekili; davanın reddini istemiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
“Toplanan deliller, sicil dosyası, tanık anlatımları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek davacının sigortalı olarak gözüken iş yerinde çalışmaya başladığı tespit edilmiş, işe giriş bildirgesinin verildiği tarihinin sigorta başlangıç tarihi olarak tespitine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.” gerekçesiyle “Açılan davanın KABULÜ ile; Davacının sigorta başlangıç tarihinin 01/03/1982 tarihi olduğunun tespitine,” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu;
Davalı ... vekili; işe giriş bildirgesinin varlığının çalışmanın ispatı olmadığını, yetersiz araştırma yapıldığını, hizmet tespiti davaları ile ilgili tüm delillerin araştırılarak karar verilmesi gerektiğini, davalı işverenlere tebligat yapılmadığını ve taraf teşkilinin sağlanmadığını ileri sürmüştür.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesince ""Dosyada bulunan nüfus kayıtlarından, davacının doğum tarihinin 06.02.1969 olduğu, bildirgedeki işe giriş tarihi olan 01.03.1982 tarihinde 13 yaş 25 günlük olduğu, 18 yaşını 06.02.1987 tarihinde doldurduğu, işe giriş bildirgesinin 01.04.1981 tarihinden sonra düzenlenmiş olduğu, 506 sayılı Yasa"nın 60.maddesinde 01.04.1981 tarihinde yapılan değişiklik nedeniyle 18 yaşını tamamladığı tarihin sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği, ilk derece mahkemesinin bu durumu göz ardı ederek karar vermiş olduğu anlaşılmış; davalı tarafça ileri sürülen istinaf sebepleri arasında bu durum belirtilmemiş ise de, sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesi kamu düzenine ilişkin olduğundan bu durumun re’sen dikkate alınması gerektiği kanısına varılmış; ancak bu durumun yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden yerel mahkeme kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle yasaya aykırılığın giderilebileceği anlaşılmıştır.” gerekçesiyle
“1-Davalının istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-... 18. İş Mahkemesinin 2015/129 Esas 2016/399 Karar sayılı 02.11.2016 tarihli kararının ortadan kaldırılmasına,
3-Davanın kısmen kabulüne,
4-Davacı ..."in, ... sicil numaralı ...Sanayi isimli işyerinde 01.03.1982 tarihinde çalışmaya başladığının, 18 yaşını doldurduğu 06.02.1987 tarihinin davacının sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespitine,
5-Fazlaya ilişkin istemin reddine,” karar verilmiştir.
E)Temyiz:
Davalı Kurum vekili “Hakdüşürücü süre nedeniyle davanın reddi gerekir. Davalı işveren davaya dahil edilmeden taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulmuştur. Lehimize vekalet ücretine hükmedilmemiştir. Sadece işe giriş bildirgesinin varlığı çalışmanın ispatı değildir.” gerekçeleriyle temyiz yoluna başvurmuştur
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 108.maddesinin 1. fıkrasında; " Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihdir." hükmü düzenlenmiştir.
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin Yasa"nın belirlediği biçimde (506 sayılı Yasa"nın 2. maddesi ve 5510 sayılı Yasa"nın 4/a maddesi) eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön 506 sayılı Yasa"nın 6. maddesi ile 5510 sayılı Yasa"nın 7/a maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 1999/21-549-555, 2005/21-437-448 ve 2007/21-306-320 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması gerektiği ortadadır. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Bu tür davalar yalnızca bir günlük çalışmanın tespitinden ibaret olarak görülmemeli, bir günlük çalışmanın kabulü ile saptanacak sigortalılık başlangıcının sigortalıya sağlayacağı sigortalılık süresi ile birlikte kazandıracağı haklar dikkate alınmalı ve giriş bildirgesi ile birlikte eylemli çalışmanın bulunup bulunmadığı özellikle belirlenmeli, buna göre dönem bordrosunda yer alan ve davacının talep ettiği tarihte çalışması mevcut tanıklar ile gerektiğinde komşu işyerleri çalışanları olduğu kayıtlarla ya da kolluk yolu ile yaptırılacak araştırma ile belirlenen kimselerin beyanlarına başvurulmalı, sonucuna göre karar verilmelidir.
Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 06.02.1969 doğumlu davacının, bildirgedeki işe giriş tarihi olan 01.03.1982 tarihinde 13 yaşında olduğu, 01.03.1982 tarihinde 305138-32 sicil numaralı ... Sanayi işyerinde çalışmaya başladığına ilişkin resimli ve imzalı işe giriş bildirgesinin 17.03.1982 tarihinde Kuruma verildiği, ... kayıt numarası ile Kurum kayıtlarına işlendiği, işe giriş bildirgesindeki kayıtlarla davacının nüfus kayıtlarının birbiri ile uyumlu olduğu, davacının sigorta sicil numarasının işe giriş bildirgesindeki sicil numarası ile aynı olduğu, davacının hizmet cetveline göre ilk sigortalılığının 15.01.1987 tarihinde ... sicil numaralı işyerinden bildirildiği, 01.03.1982 tarihli işe giriş bildirgesinde yazılı iş yerinin 02.06.1980-30.06.1988 tarihleri arasında Kanun kapsamında bulunduğu, 25/07/2016 tarihli bilirkişi raporunda; adli tıp uzmanı bilirkişinin işe giriş bildirgesindeki imzayla toplanan belgeler arasında imza ve fotoğraf karşılaştırması yaptığı, imzanın küçük yaşta atıldığı, harflerin benzerlik taşımakla birlikte kesin olarak davacıya ait olduğunun söylenemeyeceği, fotoğrafın kendisine ait olduğunun kuvvetle muhtemel olduğu kanısına vardığı, bildirgenin Kurum kayıtlarına işlenmiş olması nedeniyle beş yıllık hak düşürücü sürenin söz konusu olmadığı, işyerinden 1982/1. dönem bordrosunun verildiği, ancak yerel mahkemece dosya içerisine alınmadığı,hiç tanık dinlenmediği, komşu işyerlerinde benzer işi yapan işlerle uğraşan işverenler veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanların araştırılması için zabıtaca araştırma yaptırılmadığı, Belediye, Kurum ve Vergi Dairesi"nden komşu işyerlerinde benzer işi yapan işlerle uğraşan işverenler veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarının sorulmadığı, eylemli çalışma olgusu yeterli ve gerekli bir araştırmayla sağlıklı bir biçimde belirlenmeden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş; 1982 yılına ait dönem bordrolarını Kurum"dan istemek, ulaşılabilen bordro tanıklarının beyanlarına başvurmak, bu mümkün olmadığı takdirde, Kurumdan, Belediye"den ve Vergi Dairesinden sorulmak suretiyle, ayrıca zabıta marifetiyle sağlıklı bir araştırma yaptırılarak komşu işyerlerinde benzer işi yapan işlerle uğraşan işverenler veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarını tespit etmek, sonrasında bu işyerlerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının kayıtlarını ...’dan getirtmek, çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, davacının sigorta sicil numarasının Kurumun hangi ünitesince verildiği ve hangi yılın ve ayın serilerinden olduğunu sormak, tespiti istenen dönem içerisinde Kurum müfettişlerince yapılan bir inceleme olup olmadığını sormak, davacının öğrenim ve okul durumunu araştırmak ve buna göre çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASI gerekmiştir.
G)Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nun 373/1. maddeleri uyarınca (KALDIRILMASINA), ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle (BOZULMASINA), dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 08/02/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.