3. Hukuk Dairesi 2013/12740 E. , 2013/15218 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davada; nafaka alacaklısının yoksulluğunun ortadan kalktığı gerekçesi ile nafakanın kaldırılması, ıslah dilekçesinde ise nafaka miktarının indirilmesi talep edilmiş, mahkemece; babasının ölümü neticesinde davalıya yetim maaşı bağlandığı, kayısı bahçesinin miras kaldığı, mahkeme kararı ile davacı adına olan tapu kaydının iptal edilerek davalı adına tescil edildiği, tüm bu olaylar neticesinde davalının zenginleştiği, yoksulluğunun ortadan kalktığı kanaati ile nafakanın kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; yoksulluk nafakasının kaldırılması, bu talep kabul görmez ise indirilmesi istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu"nun 176/3. maddesi gereğince; irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden, alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılılabilir.
Anılan maddede yoksulluğun hukuksal kavramı tanımlanmamıştır, ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edileceği belirtilmiştir.
TMK"nın 176/4. maddesinde ise; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın azaltılmasına karar verilebileceği düzenlenmiştir.
....
Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek tespit edilir.Yoksulluk nafakası ahlaki ve sosyal düşüncelere dayandığından bilimsel öğretide; evlilik birliği içinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devam ettiği belirtilmektedir. Asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması; yoksulluk nafakasının kaldırılmasını olanaklı kılan bir olgu olarak kabul edilemez.
Tüm bu bilgiler ışığında somut olaya baktığımızda; tarafların 1993 yılında evlenip; 2007 yılında anlaşmalı boşandıkları, anlaşma protokolünün 4. maddesinde davacının aylık 700,00 TL yoksulluk nafakası ödeyeceğinin kararlaştırıldığı,..... 07.10.2010 tarihli ilamı ile nafakanın aylık 850,00 TL"ye çıkarıldığı, protokolünün 5. maddesinde; davalıya yeni bir ev alınıncaya kadar davacı adına kayıtlı dairenin satış vaadine konu olacağının belirtildiği, evin alınmaması üzerine davalının, satış vaadi sözleşmesine dayanarak 02.04.2010 günü davacı aleyhine tapu iptal ve tescil davası açtığı, mahkemece; davanın kabulü cihetine gidildiği anlaşılmakta olup, taşınmaz tescilinin de nafaka gibi boşanma protokolünden doğduğu görülmektedir.
Diğer taraftan; nafakanın artırımına dair karardan sonra 17.11.2010 günü davalının babasının ölümü üzerine, 01.12.2010 gününden itibaren davalıya aylık 780.00 TL yetim aylığı bağlandığı ayrıca 3 kardeşi ile birlikte 2 adet kayısı bahçesinin miras kaldığı, bu bahçelerden birinde davalının murisinin yarım hissesinin bulunduğu da tespit edilmiştir.
Tarafların sosyal ve ekonomik durumuna dair yapılan araştırma neticesinde; 1966 doğumlu davalı ..."in,..... sınıf öğrencisi olduğu, tek başına yaşadığı, aylık 600,00 TL kira ödediği, davacı ..."in ise; avukat olup, aylık gelirinin yaklaşık 2.500,00-3.500,00 TL arasında olduğu, davacının 2009 yılında yeniden evlendiği, annesi, babası ve eşi ile birlikte ikamet ettiği, kira ödemediği anlaşılmaktadır.
Buna göre; babasının ölümünden sonra davalının mali durumunda olumlu yönde değişikler olduğu açıktır, ancak bu değişiklikler, yoksulluk nafakasının tamamen kaldırılmasını gerektirecek düzeyde değildir.
Hal böyle olunca mahkemece; nafakanın indirilmesi hususu değerlendirilerek TMK"nın 4. maddesinde düzenlenen hakkaniyet ilkesi de nazara alınarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.