Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/8236
Karar No: 2020/525

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2019/8236 Esas 2020/525 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2019/8236 E.  ,  2020/525 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (İŞ) MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    YARGITAY KARARI

    A) Davacı isteminin özeti:
    Davacı vekili, müvekkilinin 01.06.1998 tarihinden, iş sözleşmesinin müvekkili tarafından emeklilik nedeniyle feshedildiği 05.07.2012 tarihine kadar davalıya ait işyerinde "şoför, bekçi, misafirlerin havaalanından karşılanması ve uğurlanması" görevinde çalıştığını, aylık 1.500,00 TL ücret ve buna ek olarak 250,00 TL gıda yardımı aldığını, konut kirasının da işveren tarafından karşılandığını, çalıştığı süre boyunca müvekkilinin yıllık izinlerini kullanamadığını, bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarını istemiştir.
    B)Davalı cevabının özeti:
    Davalı vekili, davacının hizmet akdine dayalı olarak çalışmadığını, müvekkilinin ikametgahında "ev hizmetlisi" olarak çalıştığını, çalışmasının da iş kanununa tabi olmadığını belirterek görevsizlik kararı verilmesini talep etmiş, devamla, davacının müvekkilinin ikametinde hizmetli olarak çalışırken elektrik, su ve benzeri ödemeleri yapmak üzere kendisine verilen paraları ödemeleri yapmak üzere kullanmadığını, zimmetine geçirdiğini ve müvekkiline haber vermeden işi bırakıp gittiğini, her ne kadar SGK belgesi delil olarak sunulmuş ise de, belgenin müvekkiline hitaben alınmadığını ve ulaştırılmadığını, ayrıca iş kanununa tabi bir çalışma söz konusu olmadığından kıdem tazminatı ödenmesinin de mümkün olmadığını, müvekkilinin davacının çalıştığı işyerine yalnızca yaz aylarında geldiğini, bunun dışında davacının aynı evin bir bölümünde ailesi ile birlikte yaşadığını, iş kanunu kapsamında izin hakkı bulunmamakla birlikte kış aylarında uzun süreler de izin kullandığını, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
    C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
    Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, Mahkeme’nin ilk kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi"nin 2015/33381 Esas sayılı kararı ile "... Davacının eşi olan davacı şahidi ... "İlk iki yıl eşim düzenli olarak yıllık izinlerini kullandı ancak sonradan yıllık izinlerimizi kullanamadık" şeklinde beyanda bulunmuştur. Davacının oğlu olan davacı şahidi "benim gördüğüm kadarıyla yıllık izin kullanamadı sadece 10 yıllık süreçte bekli iki kere kullanmıştır onda da bayrama denk getirilerek bir on gün kadar izin yapmış olabilirler" şeklinde beyanda bulunmuştur. Her ne kadar yıllık iznin kullandırıldığı işveren tarafından yazılı olarak ispatlanması gerekirse de Mahkeme tarafından tanıklara sorulmaması gereken bu husus tanıklara sorulmuş ve davacının eşi ve oğlu olan davacı tanıklarının yukardaki şekilde beyanları alınmıştır. Bu beyanlar karşısında, mahkemece davacı asıl duruşmaya bizzat celbedilerek oğlunun ve eşinin beyanları kendisine açıklatılıp neticesine göre halihazırda hüküm altına alınmış bulunan yıllık izin ücretinden mahsup yapılmayacağı değerlendirilmesi gerektiği..." gerekçesi ile bozulduğu, bozmaya uyulduğu, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda davacı asıl duruşmaya celp edildiği ve davacıdan oğlu ile eşinin beyanlarını açıklaması istendiği, davacı asıl duruşmada alınan beyanında; "Eşimin beyanları doğrudur. 1997 ve 1998 yıllarında yıllık izinlerimi kullandım. Ancak daha sonra kullanamadım. Oğlumun beyanlarına katılmıyorum. Oğlum o tarihte küçük yaşta olduğundan yanlış beyanda bulunmuştur. 1998 yılından sonra da sadece kurban bayramlarında davalı çiftliğe gelmediğinden kurban bayramı izni kullanıyordum. Bu da düzensizdi. Yıllık izinlerimi kullanmadım. O yıllarda sürekli davalının borçlu olduğu icra dosyaları olduğundan sürekli çiftlikte durmak zorunda kalıyordum çünkü icra müdürlüğünden personeller geliyordu" şeklinde beyanda bulunduğu, davacının davalıya ait işyerinde şoför, bekçi, misafirlerin havaalanından karşılanması ve uğurlanması işinde çalışırken emekli olarak işten ayrıldığını ve en son 1.500,00 TL ücret aldığını iddia ettiği, davalı ise davacının ev hizmetlisi olup iş kanunu kapsamında bir çalışması bulunmadığını, ücretin asgari ücret olduğunu, SGK belgesinin de kendilerine sunulmadığını, davacının işyerini terkettiğini savunduğu, tanık beyanları ile, davacının davalıya ait yazlık konuta bağlı eklentide eşi ve çocuğu ile kaldığı, evin bakım, onarım işlerini yaptığı ya da başkalarına yaptırdığı, bahçenin bakım işlerini yaptığı veya başkalarına yaptırdığı, davalıya ait zeytinliklerin bakım ve ürün toplanması işlerini yaptırdığı, alışveriş ve benzeri işlerle ilgilendiği, misafirler geldiğinde bazen davalıya ait araçla bazen de taksi vasıtasıyla bu misafirleri havaalanından karşıladığı veya havaalanına bıraktığı, buna karşılık davalının da sürekli bu konutta kalmadığı, tatil, bayram, yılbaşı gibi belli dönemlerde geldiği, çoğu zamanını İstanbulda geçirdiği, o halde, davacının yaptığı iş ağırlıklı olarak bekçiliktir ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin 4857 Sayılı Kanunun 4 maddesi kapsamında olmadığı, İş Mahkemelerinin görevli olduğu, davacının davalı işyerinde 01.06.1998-01.08.2011 tarihleri arasında 13 yıl 2 ay 1 gün hizmetinin bulunduğu, İş Kanununun 14/5 bendine göre işçinin emeklilik konusunda yaş hariç diğer kriterleri yerine getirmesi halinde kendi isteği ile işten ayrılması imkanının tanındığı, bu durumda sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayan işçinin yaş koşulu hariç emekliliğe dair diğer kriterleri tamamlaması üzerine çalışmasını sonlandırarak bu hususu işverene bildirmesi halinde kıdem tazminatına hak kazanabileceği, davacının da bu madde hükmü gereğince kıdem tazminatı talebinde bulunduğu, anılan yasa maddesindeki yasa koşullarını yerine getirdiğine, sigortalılık hizmet süresini ve prim ödeme gün sayısını doldurduğuna dair Balıkesir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü"nün 26.07.2011 tarihli yazısını temin ettiği, bu hali ile davacının emeklilik nedeni ile iş akdini feshettiği ve kıdem tazminatına hak kazandığı, her ne kadar davalı SGK belgesinin bir anlamı bulunmadığını, zira ... Gıda San. Tic. A.Ş."ye hitaben yazıldığını, müvekkiline hitaben yazılmadığını iddia etmiş ise de davacının son 13 yıldır davalı yanında çalışıp başka bir işveren nezdinde çalışmaması karşısında kurum tarafından yapılan bir maddi hata bulunduğu, davalının bu yöndeki savunmalarına itibar olunmadığı, dosya içerisine ibraz edilen belgeler incelendiğinde, davacının yıllık izin kullanmadığı, ağırlıklı olarak davacının bekçilik görev yapması gibi, davalının konutta bulunmadığı dönemlerde bu konutun güvenliğini sağlamak için konuttan ayrılmaması sonucunu doğurmaktadır. Davalı işveren de yıllık izinlerin işçiye kullandırıldığı hususunu ispatlayamadığı,davalı vekili yıllık izinlerin kullandırıldığı hususunda yemin teklif etmek istediklerini 01.06.2015 tarihli dilekçe ile ileri sürdüğü, HMK 129, 1/e maddesine göre, davalı, cevap dilekçesine, her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini yazdığı, delil bir ispat aracı olarak, ileri sürülen bir vakıanın doğruluğunu ispat etmeye yaradığı için, cevap dilekçesinde her bir vakıa bakımından o vakıayı ispata yarayan ispat araçlarının da belirtilmesinin önemli olduğu, uygulamada, tarafların iddia veya savunmada bulunurken yeterli araştırma yapmadan vakıalar ileri sürdükleri veya bunların delillerini ortaya koymadan dilekçeler verdikleri, özellikle taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu davalarda, Mahkeme’nin yargılamayı doğru yürütebilmesi ve makul bir sürede karar verebilmesi için, delillerin vakıalarla bağlantısı kurularak mahkeme önüne getirilmiş olması gerektiği, bunun da tarafların dayandıkları delilleri ve her bir delilin hangi vakıanın ispatı için kullanılacağını belirtmeleriyle mümkün olduğu, buna göre davacı, dava dilekçesinde; davalı ise cevap dilekçesinde delillerini, kural olarak, hasretmiş olacağı, yani cevap dilekçesinde ""delillerim şunlardan ibarettir"" diyen ve bu şekilde delillerini hasretmiş olan davalı, sonradan başka(yeni) delil gösteremeyeceği, böylece, davalı yemin dahil bütün delillerinin nelerden ibaret olduğunu cevap dilekçesinde göstereceği, cevap dilekçesindeki ""sair kanunî deliller"" deyiminin bir anlamı olmaz, cevap dilekçesinde sair deliller denilmiş olsa bile, (cevap dilekçesinde) açıkça yemin delili de yazılı değilse davalı, davacıya yemin teklif edemeyecektir, dolayısıyla mahkeme de davalıya yemin teklifine hakkı olduğunu hatırlatamayacağı (Prof. Dr. Baki Kuru, Prof. Dr. Ramazan Arslan, Prof. Dr. Ejder Yılmaz; Medeni Usul Hukuku, Ders Kitabı, 22. Baskı, Ankara, 2011, Sf: 295; aynı yönde Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine göre Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, Ankara, 2011, Sf:329, 504), tüm bu açıklamalardan sonra davalının talebi değerlendirildiğinde, davalı cevap dilekçesinde “sair delil” demiş ise de açıkça “yemin” deliline dayanmadığından artık yıllık izinlerin kullandırıldığı hususunu yemin delili ile dahi ispatlayamayacağı kabul edilmiş ve bu yönde talebin reddi gerektiği, davacı her ne kadar 1.500,00 TL ücret aldığını ileri sürse de davacı tanıklarından sadece eşi ve oğlu ücrete ilişkin beyanda bulunmuştur ve bu tanıkların davacı ile akraba olmaları, buna karşılık akrabalık bağı bulunmayan davalı tanıklarının ise davacının asgari ücret aldığı yönünde beyanda bulunmaları ve kayıtların da bu yönde tanık beyanını desteklemesi karşısında mahkememizce davacının ücretinin asgari ücret olduğu, ancak ücrete ek olarak konut yardımı da yapıldığı kanaatine varıldığı, davalı son olarak kıdem ve yıllık izin ücreti alacaklarının belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceğini belirterek kısmı dava açılamayacağını ileri sürdüğü, iş sözleşmesinin feshi nedeni ile davacının kıdem ve ihbar tazminat alacaklarını belirsiz alacak davası konusu ettiği, kısmi miktar belirtilmesi nedeni ile kısmi eda külli tespit niteliğinde olduğu, davacının ücretinin 1.500,00 TL olduğunu iddia etmesine rağmen, bordroda ücretin asgari ücret olarak gösterildiği, hesap raporunun buna göre belirlendiği, ücretin taraflar arasında ihtilaflı ve tartışmalı olması nedeni ile tazminatların belirsiz alacak niteliğinde kabul edilmesi gerektiği, o halde davacının kısmi eda külli tespit niteliğinde belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararı vardır. Belirsiz alacak davasının esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği, taleple bağlı kalınarak hüküm tesis edildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
    D)Temyiz:
    Karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    E)Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-Somut uyuşmazlıkta, yıllık izin ücreti bakımından;
    Davacı asıl bozma sonrasında alınan davacının oğlunun ve eşinin beyanları hakkındaki duruşmadaki beyanında “eşimin beyanları doğrudur. 1997 ve 1998 yıllarında yıllık izinlerimi kullandım. Ancak daha sonra kullanamadım. Oğlumun beyanlarına katılmıyorum. Oğlum o tarihte küçük yaşta olduğundan yanlış beyanda bulunmuştur. 1998 yılından sonra da sadece kurban bayramlarında davalı çiftliğe gelmediğinden kurban bayramı izni kullanıyordum. Bu da düzensizdi. Yıllık izinlerimi kullanmadım. O yıllarda sürekli davalının borçlu olduğu icra dosyaları olduğundan sürekli çiftlikte durmak zorunda kalıyordum çünkü icra müdürlüğünden personeller geliyordu” yönünde açıklamada bulunmuştur.
    Mahkeme, bozma ve davacının bu beyanı sonrasındaki eldeki kararında yıllık ücretli izin alacağının bozma öncesindeki gibi 6193,80 TL olduğunu tespit ederek taleple bağlı kısmi hüküm kurmuştur.
    Eldeki hükme esas bilirkişi raporunda yıllık ücretli izin alacağına esas hizmet süresi 01/06/1998-01/08/2011 tarihleri arasında 13 yıl 2 ay 1 gün kabul edilerek hesaplama yapılmıştır.
    Mahkeme tarafından kabul edilerek kesinleşen, dava dilekçesinde dahi ileri sürülen işe başlama tarihi 01/06/1998 tarihidir. Davacı asılın bozma sonrasındaki beyanında “1997 ve 1998 yıllarında yıllık izinlerimi kullandım” yönündeki beyanından neticeten 1475 sayılı Kanun’a göre 2 yıllık yıllık ücretli izin hakkını kullandığı anlaşılmaktadır. Davacının dava dilekçesi ile de kabul edilen ve kesinleşen işe başlama tarihinden önceki bir tarihi kapsar şekilde beyanda bulunması durumu değiştirmez.
    Açıklanan nedenler ile Mahkeme’nin davacının beyanına göre yıllık izin ücretinden düşüm yapılmaksızın karar verilmesi hatalıdır.
    Mahkeme tarafından yapılması gereken iş, davacının 1475 sayılı Kanun döneminde 12’şer günden 2 yıllık yıllık ücretli izin hakkını 24 gün olarak kullandığı kabul edilerek yıllık ücretli izin hakkını buna göre hesaplayıp hüküm kurmaktır.
    Ancak, bozma ile önceki karar ortadan kalktığından, bozmaya konu olsun olmasın dava konusu tüm talepler hakkında usuli müktesep haklar göz önüne alınarak yeniden HMK.nın 297.maddesine uygun şekilde hüküm kurulması gerektiği, yeni bir bozmaya sebebiyet vermemek üzere göz önüne alınmalıdır.
    F) Sonuç:
    Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebepden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16/01/2020 günü oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi