3. Hukuk Dairesi 2013/11971 E. , 2013/15697 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
VEK.AV. ...
Taraflar arasında görülen kişisel eşyanın iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 1998 yılında evlendiklerini, davalının 22.04.2010 günü müvekkili aleyhine boşanma davası açtığını, boşanma davasının derdest olduğunu, düğünde müvekkiline takılan; gerdanlık, bileklik ve küpeden oluşan bir set, 3 adet bilezik, 1 adet fantezi bilezik, 2 adet beşi bir yerde, 11 adet küçüğün büyüğü altın, 22 adet küçük altın, 2 adet hediyelik bileziğin davalıda kaldığını belirterek; ziynet eşyalarının aynen iadesini, bunun mümkün olmaması halinde, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müşterek haneden ayrılırken, ziynet eşyalarını yanında götürdüğünü, tarafların ayrı yaşamaya başlamasından sonra, davacının müvekkilinden çeyiz eşyalarının iadesini talep ettiğini, müvekkilinin de ne zaman isterse eşyaları alabileceğini ifade etmesi üzerine, davacının 19.06.2007 günü eşyaları teslim aldığını, teslim tutanağın altına el yazısıyla evden ayrılırken götürdüğü ziynet eşyalarını yazıp, imzaladığını savunarak; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü cihetine gidilerek, altın set, 3 adet 22 ayar altın bilezik, 1 adet 22 ayar fantezi model altın bilezik, 2 adet 22 ayar beşi bir yerde darphane altını,7 adet 50" lik darphane altını, 4 adet 25" lik darphane altını,1 adet 14 ayar altın bileziğin davalıdan alınarak davacıya aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde, ziynet eşyalarının bedelleri toplamı olan (taleple bağlı kalmak kaydıyla) 1.000,00 TL"nin dava tarihi olan 24.09.2010 gününden itibaren uygulanacak yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, davacının fazlaya ilişkin talep hakkının saklı tutulmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; ziynet eşyalarının iadesi, bunun mümkün olmaması halinde bedelinin tahsili istemine ilişkindir
....
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden kimseye düşer. Hayatın olağan akışına göre olağan olan, ziynet eşyasının kadının üzerinde olması ya da evde saklanmasıdır. Ziynet eşyalarının, davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.
Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, ya da evde kaldığını kadının ispatlaması gerekir.
Somut olayda davacı; ziynet eşyalarının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı da; davacının ziynet eşyalarını yanına alarak, 2006 yılında müşterek haneyi terk ettiğini, çeyiz eşyalarını da 19.06.2007 günü tutanakla teslim aldığını, tutağın altına el yazısıyla ziynetlerini yanında götürdüğünü yazıp, imzaladığını savunmuştur.
Gerçekten de 19.07.2007 tarihli eşya teslim tutanağının tetkikinden; davacının tutanağın altına el yazısı ile; "Ben giderken, mavi taşlı setimi, 7 adet 22 ayar bileziğimi, günlük zincir setimi ve incimi yanımda götürdüm" ibaresini yazıp, imzaladığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili de tutanaktaki yazı ve imzanın müvekkiline ait olduğunu kabul etmiştir.
Bu durumda davacının, tutanakta yanında götürdüğünü ikrar ettiği ziynet eşyalarının dışında kalan ziynet eşyalarının sayı ve niteliği ile bunları yanında götürmediğini ispatlaması gerekmektedir.
Dosya kapsamından; davacının iddiasını ispatlamak için tanık olarak anne ve babasını dinlettiği, davacının babasının beyanında; kızının davalıdan ayrılıp yanlarına geldiği sırada yanında torununa takılan çeyrek altınlar dışında hiçbir ziynet eşyasının bulunmadığını, davalının düğünden sonra mevcut aracını satıp minibüs aldığını, bu sırada kızına ait tüm ziynet eşyalarını bozdurduğunu beyan ettiği, davacının annesinin ise; kızının davalıdan ayrıldığı sırada yanında, 7 adet 22 ayar bilezik, 1 adet 14 ayar bilezik ve kolye takımının bulunduğunu, diğer ziynet eşyalarının davalı tarafından bozdurulup, araba aldığını beyan ettiği görülmüştür.
Tanıkların beyanları arasında çelişki bulunduğu açık olup, davacı iddialarını tanık beyanlarıyla kanıtlayamamıştır.
Mahkemece, davacının dava dilekçesinde “sair tüm deliller” demek suretiyle yemin deliline dayandığı anlaşıldığından; davacı tarafa, davalıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılmış, ancak davacı vekili 29.11.2012 tarihli celsede yemin tekliflerinin bulunmadığını imzalı beyan etmiştir.
....
Hal böyle olunca mahkemece; ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.