20. Hukuk Dairesi 2014/6810 E. , 2014/9686 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Kulp Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 18/06/2014
NUMARASI : 2011/121-2014/104
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı E.. T.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, mevki ve sınırları açıklanan taşınmazın babasından mirasen intikal ettiğini, uzun yıllar ekip biçtiğini, davalının hakkı olmadığı halde bu yere elattığını ileri sürerek, davalının taşınmaza elatmasının önlenmesine karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26.04.2010 tarih ve 2010/1238 -2066 karar sayılı ilâmı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilâmında özetle; “Dava konusu taşınmaz hakkında, davanın açılmasından sonra kadastro tutanağı düzenlenerek, .. ada .. ve .. ada .. sayılı parseller olmuş, tutanaklar kesinleşmemiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 27/1. maddesi hükmüne göre, "mahalli hukuk mahkemelerinde görülmekte olan kadastro ile ilgili ve henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmaz mala ilişkin davalar hakkında o taşınmaz mal için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevi sona erer ve davalara ait dosyalar kadastro mahkemesine devrolunur.", aynı Kanunun 26/son maddesi hükmüne göre de, "kadastro mahkemesinin yetkisi her taşınmaz mal hakkında kadastro tutanağı düzenlendiği günde başlar." açıklanan kanun hükümleri uyarınca; uyuşmazlık hakkında görevsizlik kararı verilmek suretiyle dava dosyasının görevli Kulp Kadastro Mahkemesine gönderilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esasının incelenerek hüküm kurulmuş olması doğru değildir” denilmiştir.
Asliye Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dosya kadastro mahkemesine gönderilmiş, kadastro mahkemesinde yapılan yargılama sırasında Hazine ve Orman Yönetimi davaya dahil edildikten sonra davacının davasının reddine, dava konusu A. Köyü .. ada . parsel ve .. ada .. parsel sayılı taşınmazların tespit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesi ile davacının davasının reddine, dava konusu .. ada .. ve .. ada .. parsel sayılı taşınmazların orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmişse de; yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulmuştur. Şöyle ki; kadastro müdürlüğünün 25.01.2010 tarihli yazısı ile davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde dava ettiği yerler hakkında .. ada . ve .. ada ..nolu kadastro tutanağı düzenlendiği bildirilmiş, yazı eki krokide davalı alanlar bu parsel numaraları ile gösterilmiş ve Yargıtay 8. Hukuk Dairesince bu yazı dikkate alınarak taşınmazlar hakkında .. ada .. ve .. ada .. parsel sayılı taşınmazların Asliye Hukuk Mahkemesinde dava edilen alanlar olduğu belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Oysa; daha sonra kadastro müdürlüğü tarafından dosya arasına gönderilen 17.01.2014 tarihli müzekkere ekinde yer alan dava konusu alanları gösteren krokide davalı taşınmazların olduğu alan, .. ada.. nolu orman parseli ile 255 ada 1 nolu parsel olarak belirtilmiştir. Bu bilgi karışıklığına rağmen mahkemece, dava konusu taşınmazların hangi taşınmazlar olduğu netleştirilmeden .. ada .. ve .. ada . nolu parsellere ilişkin hüküm kurulmuştur.
Kadastro sırasında .. ada .. nolu parsel için düzenlenen kadastro tutanak suretinden, .. ada.. sayılı parselin asliye hukuk mahkemesinin 2006/63 esas sayılı dava dosyasında (temyize konu dosyanın kadastro mahkemesinden önce genel mahkemedeki esas numarasıdır) davalı olduğundan bahsedilerek taşınmazın malik ve nitelik hanesinin boş bırakıldığı, tutanağın kadastro mahkemesine devredildiği belirtildiğine ve 17.01.2014 tarihli müzekkere ekinde yer alan krokide bozma ilâmına esas alınan krokide .. ada .. no ile gösterilen taşınmaz yerinde .. ada .. no yazdığına göre, aslında dava edilen taşınmazların .. ada . parselle birlikte .. ada .. parseller olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Mahkemece bu husus gözetilmeden hüküm kurulmuştur.
Temyize konu dava genel mahkemeden görevsizlik kararı ile aktarılan dava olup; her ne kadar kadastro sırasında dava konusu taşınmazlardan . ada .. parsel için kadastro tespiti yapılmış ise de; yapılan bu tespitin yok hükmünde olduğu, tutanakların malik ve nitelik hanesinin açık olarak gönderildiği mahkemece kabul edilmeli, 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi gereğince hâkim tarafından re"sen lüzum görülen tüm deliller toplanarak dava sonuçlandırılmalıdır.
Ayrıca, re"sen araştırma yapma ilkesinin geçerli olduğu bu davada, kadastro mahkemesince yeniden inceleme ve araştırma yapılmamış, bir çok celsede keşif ara kararı kurulmuş olmasına rağmen, keşif yapılmadan ve hangi nedenle keşif ara kararından dönüldüğünden bahsedilmeden genel mahkemede yapılan keşif sonucu düzenlenen raporlara dayanılarak hüküm kurulmuştur. Genel mahkemede yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporları ise hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki; fen bilirkişi krokisinde keşfin yapıldığı tarihte henüz kadastro çalışmaları yapılmamış olduğundan dava konusu taşınmazlar 1 ve 2 nolu taşınmazlar olarak gösterilmiş, kadastro sonucu düzenlenen pafta ile bu kroki çakıştırılmadığından mahkemece dava konusu taşınmazların hangi taşınmazlar olduğu belirlenmeden hüküm kurulmuştur. Ziraat bilirkişi raporu; dava konusu taşınmazın niteliği, üzerinde bulunan bitki örtüsü, ağaçların cinsi, sayısı ve yaşı, taşınmazların imar - ihyasının tamamlanmış olup olmadığı hususlarında yeterli bilgiler içermemektedir. Orman bilirkişi raporu ekindeki memleket hartasında yapılan gösterimde ise dava konusu taşınmaz, etrafındaki taşınmazları da gösterecek şekilde çakıştırma yapılmadan düzenlenmiş, ayrıca, memleket haritasının dayanağı hava fotoğrafında dava konusu taşınmazın konumu da gösterilmemiştir.
O halde mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı, tarafların dayandığı tapu kayıtları ile tesisinden itibaren tüm geldi ve gitti kayıtları ilgili yerlerden getirtildikten ve tapu kayıtlarının revizyon görüp görmediği sorulduktan sonra, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, davalı olduğu tespit edilen taşınmazların kadastro tutanak asılları dosya arasına alınmalı, bu tutanaklar arasında kesinleşerek tapuya kaydedilenler varsa yapılan bu tespitin yok hükmünde olduğu kabul edilmeli ve taşınmazın davalı olduğuna ilişkin şerh verdirilmelidir
Açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, çekişmeli taşınmazların öncesi itibari ile orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kaydı varsa tedavülleriyle birlikte yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi
eliyle yerine uygulanmalı, bilirkişi ve tanıklardan kayıttaki her sınır hakkında ayrıntılı ve inandırıcı bilgi alınmalı, uygulamada tapu kaydının revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar varsa özellikle gözönünde tutulmalı, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tesbit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, bu yolla dava konusu taşınmazların dayanılan tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı, dayanılan tapu kaydının dayanağı harita varsa, kapsamının haritasına göre belirleneceği düşünülmeli; uygulamada geniş kapsamlı kadastro paftasının ölçeği ile tapu kaydının dayanağı haritanın ölçekleri eşitlenerek haritalar çakıştırılarak yerine uygulanmalı, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, yerel bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye imkan verecek ve yargı denetimine açık olacak şekilde ölçekli ve ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, tapu kaydının mahalline uyduğu saptandığı takdirde, çekişmeli taşınmazın orman bilirkişi raporu ve rapora ekli memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki konumu dikkate alınarak tapu kaydının 4785 ve 5658 sayılı kanunlar kapsamında hukukî değerini yitirip yitirmediği değerlendirilmeli, dayanak tapu kaydı şayet değişebilir sınırları içeriyorsa, tapu kaydının miktarı ile geçerli sayılması gerektiği düşünülerek, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Dayanılan tapu kaydının dava konusu taşınmaza uymadığının saptanması halinde, bu sefer olağanüstü zilyetlikle kazanma koşullarının davalı yararına oluşup oluşmadığı araştırılmalıdır. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar (gerçek kişiler) yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, (murisler) yönünden de tapu ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri nazara alınarak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı E.. T.."ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 20/11/2014 günü oy birliği ile karar verildi.