2. Hukuk Dairesi 2013/21772 E. , 2014/15075 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İstanbul 2. Aile Mahkemesi
TARİHİ :22.12.2011
NUMARASI :Esas no:2011/265 Karar no:2011/863
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalılardan Cradit Europe Bank N.V Türkiye Temsilciliği tarafından temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 01.07.2014 günü temyiz eden davalı Credit Europe Bank N.V Türkiye Temsilciliği vekili Av. .. ile Av.. ve karşı taraf davacı N.. S.. vekili Av. Gökhan İbas geldiler. Diğer davalılar M.. S.. ve arkadaşları gelmediler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesi gereğince, taşınmaz üzerinde hak sahibi olan eşin tasarrufu, diğer eşin açık rızasına bağlıdır. Bu rıza alınmadan taşınmaz üzerinde hak sahibi olan davalı, diğer davalı Credit Europe Bank N.V lehine, 11.09.2008 tarihinde ipotek tesis ettirmiştir. İpotek tesis tarihinde tapu kütüğünde taşınmazın "aile konutu” olduğuna ilişkin bir şerh bulunmadığına göre, lehine ipotek tesis edilen bankanın kazanımı iyiniyetli olması halinde korunur (TMK md. 1023). Zira, Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesi ile tapuya güven ilkesine bir istisna getirilmiş değildir Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. İyiniyetin varlığı asıl olduğuna göre, lehine ipotek tesis edilen bankanın kötüniyetli olduğunu kanıtlama yükümlülüğü bunu iddia edene düşer (TMK md. 6). Dosya içindeki belgelerden, lehine ipotek tesis edilen bankanın kötüniyetli olduğu kanıtlanamamıştır. Şu hale göre, tapuya güven ilkesini esas alan Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi koşulları işlem tarafı olan banka lehine gerçekleşmiştir. Öyleyse davanın reddi gerekirken yazılı gerekçe İle kabulü isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir (HGK’nun 24.04.2013 tarih, 2012/2-1567 esas. 2013/579 karar sayılı ilamı).
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi. 01.07.2014 (Salı)
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle basiretli davranmayarak kendisinden beklenen özeni göstermeyenin iyiniyet iddiasında bulunamayacağına (TMK md. 3/2), vakıa ve karinelerden bu iddiada bulunamayacak durumu belirmiş olanın, kötüniyetinin diğer tarafa ispat ettirilmesine de lüzum kalmayacağına (14.02.1951 tarihli 17/1 sayılı içt. bir. Kararı) göre, davalı bankanın işin esasına ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarını reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun ipoteğin kaldırılmasıyla ilgili bozma kararına katılmıyorum.
KARŞI OY YAZISI
Davacı, davalılardan eşi Meltem"in adına kayıtlı olup aile konutu olarak kullanılan taşınmaz üzerine üçüncü şahısların kullandığı krediye karşılık teminat olarak kendisinin rızası dışında ipotek tesis ettirdiğini ileri sürerek ipoteğin kaldırılmasını ve taşınmazın satışı için yapılan icra takibininde iptalini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü ile ipoteğin fekkine, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 397/2. maddesi gereğince tedbirin nihai kararın kesinleşmesine kadar devamına, bu ipotekle ilgili yapılan icra takibinin durdurulmasına ve satışın durdurulmasına” karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı temyizini açıkça sınırlandırdığını bildirmediğine göre hükmün tamamı yönünden temyiz edildiğinin kabul edilmesi gerekir. Mahkemece davanın kabulü yanında yukarıda belirtildiği gibi “Hukuk Muhakemeleri Kanununun 397/2. maddesi gereğince tedbirin nihai kararın kesinleşmesine kadar devamına, bu ipotekle ilgili yapılan icra takibinin durdurulmasına ve satışın durdurulmasına da” karar verilmiştir. İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibi, İcra İflas Kanununun 150. maddesi gereğince, ipoteğin iptali hakkında dava açılması halinde aynı yasanın 72. maddesi çerçevesinde durdurulabilir. İcra İflas Kanunun 72. maddesi borçluya icra takibinden sonra takip sırasında borçlu bulunmadığının ispatı için menfi tespit davası açma hakkı vermektedir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında da, kural olarak ihtiyati tedbir yoluyla takibin ve satışın durdurulmasına karar verilemez. Ancak borçlu, gecikmeden doğan zararı karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir. Görüldüğü gibi, bu halde bile satışın ve takibin tedbir yoluyla durdurulmasına İcra İflas Kanunu cevaz vermemiştir.
Tedbir kararının nihai hükümle birlikte temyizi mümkün bulunduğuna göre ipoteğe rızası gereken eşin talebi üzerine, takibin ve satış işlemlerinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesi doğru olmamıştır.
Hükmün bu sebeple de bozulması gerektiğini düşünüyorum.