22. Hukuk Dairesi 2017/27270 E. , 2020/3910 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
AVUKAT ...
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin iş sözleşmesinin davalı işverence haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile ödenmediğini iddia ettiği bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece; toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Taraflar arasında davacının fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücret alacaklarının bulunup bulunmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Çalışma düzenin ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ücretlerinin ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma, alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışma alacaklarının yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Aynı ilkeler ulusal bayram ve genel tatil ve hafta tatili ücret alacakları için de geçerlidir.
Somut olayda; Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı tanık anlatımlarına göre iş yerinde gece bekçisi olarak çalışan davacının günlük mesai süresinin 14 saat olduğu tespit edilmiş; İş Kanununun 69. maddesine göre gece çalışmalarının 7,5 saati aşamayacağı nazara alınarak davacının haftada 6,5 saat fazla çalışma yaptığı, ayda bir kez hafta tatillerinde ve dini bayramların ilk iki günü haricindeki ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı kabul edilip hesaplamalar yapılmıştır.
Ancak dinlenen davacı tanıklarının iş yerinde çalışan işçiler olmayıp davacının köylüsü veya tanıdığı kişiler oldukları anlaşılmakla, bu tanıkların iş yerindeki ve davacının çalışma düzenini bilmeleri mümkün bulunmamaktadır. Davalı tanıklarının ise davacı ile birlikte aynı iş yerinde çalışan bordro tanıkları oldukları tespit edilmektedir. Bu itibarla, kapatılan Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin emsal nitelikteki 2015/41516 Esas sayılı dava dosyası içeriği de dikkate alındığında, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının ispatı konusunda davalı tanıklarının anlatımları ile sonuca gidilmesi gerekirken, gerekçeli kararda belirtildiğinin aksine davacı tanıklarının beyanlarına itibar edilerek hüküm kurulması, yine aynı gerekçe ile ispatlanamayan hafta tatili ücret alacağı isteminin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
3-Taraflar arasında fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücretleri üzerinden indirim yapılması gerekip gerekmediği konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.
İşçinin fazla çalışma ve tatil alacaklarından indirim yapılması konusunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtayca son yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Bu indirim, dosyadaki delillerin durumu ve niteliğine göre yapılması gerekli uygun bir indirimdir. Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline, işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma ücreti miktarına göre takdir edilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davacı tanık anlatımlarına göre fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücret alacakları konusunda karar verilmiş; ancak, herhangi bir indirim yapılmaksızın söz konusu alacaklara hükmedilmiştir. Yukarıdaki bentteki açıklamalar ışığında, davalı tanık anlatımlarına dayalı olarak değerlendirme yapılarak hesaplama yapılan dönem açısından dosya kapsamına, davacının işyerinde yaptığı işin niteliğine, çalışma süresine ve hesaplanan fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti miktarına göre hesaplanan tutarlar üzerinden uygun bir indirim yapılarak söz konusu alacakların hüküm altına alınması gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; davacı tanık anlatımlarına göre hüküm altına alınan hafta tatili ücret alacağına makul oranda bir indirim uygulanmaması doğru olmamıştır.
4- Davacının hizmet süresinin tespiti diğer bir uyuşmazlık konusudur.
Somut olayda; Mahkemece, alınan bilirkişi raporundaki (a) seçeneği takdir edilerek davacının davalı nezdindeki işe başlangıç tarihi 07.05.2011 olarak kabul edilmiş ise de, hizmet döküm cetveline göre 20.04.2012 tarihinde davalı yanında işe girdiğinin bildirildiği görülmektedir. Kıdeme esas hizmet süresinin başlangıcının; dinlenen davalı tanık anlatımları, ihale evrakı içeriği ve Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre 20.04.2012 tarihi olarak baz alınması gerekirken, dosya kapsamına göre ispatlanamayan davacı iddiası doğrultusunda 07.05.2011 olarak kabul edilmesi de isabetsizdir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02.03.2020 gününde oybirliği ile karar verildi.