Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/1519
Karar No: 2020/2679
Karar Tarihi: 15.06.2020

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2017/1519 Esas 2020/2679 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2017/1519 E.  ,  2020/2679 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
    KARAR-
    Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakan babaanneleri ...’ın 317 ve 2083 parsel sayılı taşınmazlarını davalı oğullarına mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak temlik ettiğini, devirlerden başka bir dava nedeniyle haberdar olduklarını, ayrıca temlik tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz de olmadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına tesciline karar verilmesini istemişler, bozma ilamı sonrasında taleplerini miras paylarına hasretmişlerdir.
    Davalılar, babaları öldükten sonra mirasbırakan annelerinin dava dışı kardeşleri İbrahim ve kendileri ile birlikte yaşadığını, annelerinin bir geliri olmadığını, taşınmazı 1966 yılında kardeşleri İbrahim ile birlikte aldıklarını, ancak aile büyüğü diye anneleri adına tescil ettirdiklerini, daha sonra annelerinin taşınmazı gerçek sahipleri olan kendilerine devrettiğini, ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/95 esas sayılı davasını açtıkları için kötü niyetli olarak eldeki davanın açıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlar, aşamada ...in ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiştir.Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece “.... Hal böyle olunca, öncelikle davaya katılmayan mirasçıların olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK"nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi, böylece davanın görülebilirlik koşulunun yerine getirilmesi; daha sonra, tarafların bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa miras bırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kayıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumu"na gönderilmesi (2659 Sayılı Yasanın 7. ve 16.maddeleri gereğince), akit tarihinde miras bırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde muvazaa iddiası üzerinde durulması, muvazaa hususunda inceleme yapılırken, davalıların çekişme konusu taşınmazı satın aldıkları, ancak aile büyüğü olarak muris adına tescil edildiği iddiasında bulunmalarına rağmen 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bu türlü iddiaların yazılı belge ile kanıtlanmasının zorunlu olduğu da gözetilmek suretiyle, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’nin 317 ve 323 parsel sayılı taşınmazlarını 09.09.1977 tarihinde oğulları ..., ..., ... ve ...’e satış suretiyle temlik ettiği, İbrahim’in 317 parsel sayılı taşınmazdaki ¼ payını 17.08.1992 tarihinde ...’a devrettiği, mirasbırakanın 02.11.1991 tarihinde öldüğü geriye mirasçı olarak çocukları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve kendisinden sonra ölen oğlu ...’in çocukları ..., ..., ... ve ...’nin kaldığı, dava devam ederken ...’in de 31.10.2016 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi ... ile çocukları ..., ..., ..., ... ve ...nin kaldığı, 317 ve 323 parsel sayılı taşınmazların imar, ifraz ve tevhit işlemleri sonucunda çeşitli taşınmazların oluştuğu, Adli Tıp Kurumunun eldeki veriler ile mirasbırakan ...’nin temlik tarihindeki fiil ehliyetinin tespitinin mümkün olmadığını bildirdiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK"nin 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.Somut olayda, mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamı dikkate alınarak davalıların inançlı işlem savunmasını yazılı delil ile ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Eldeki dava, niteliği gereği taraflarca getirilme ilkesine tabi olup ispat külfeti de davacı tarafa düşmektedir. Dava, inançlı işlem hukuksal sebebine değil muris muvazaası hukuksal sebebine dayanmaktadır. Davacıların, muris muvazaası iddialarını her türlü delil ile ispatlamaları mümkün iken savunma açısından bu ilkeden ayrılarak aynı davada savunmanın yazılı delil ile ispatının istenilmesi silahların eşitliği ilkesine de aykırı düşmektedir.Öte yandan, dinlenilen davacı tanıkları da mirasbırakanın diğer çocukları ile arasında mal kaçırmasını gerektirir bir problemi olduğu şeklinde beyanda bulunmadıkları gibi muvazaanın varlığına ilişkin bir beyanda da bulunmamışlardır. Dolayısıyla, davacılar temlikin muvazaalı olduğu iddiasını kanıtlayamamıştır.Hal böyle olunca, davacıların iddialarını HMK’nin 190. ve TMK’nin 6. maddeleri uyarınca kanıtlayamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
    Davalılar vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.06.2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
    -KARŞI OY-
    Dava; ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir.
    Davacıların dava konusu 317 ve 2083 parsel sayılı taşınmazların davalı oğullarına mirasbırakan tarafından muvazaalı olarak temlik edildiği iddiasına davalılar taşınmazları 1966 yılında kardeşleriyle beraber aldıklarını aile büyüğü diye anneleri adına tescil ettiklerini, daha sonra taşınmazların gerçek sahipleri olan kendilerine devredildiğini savunmuşlardır.Davanın reddine dair verilen karar Dairece 14.06.2012 tarihinde bozulmuş bozma ilamında "... muvazaa konusunda inceleme yapılırken, davalılara çekişme konusu taşınmazı satın aldıkları, ancak aile büyüğü olarak muris adına tescil edildiği iddiasında bulunmalarına rağmen 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bu türlü iddiaların yazılı belge ile kanıtlanmasının zorunlu olduğu da gözetilmek suretiyle, varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi..." gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği gibi: mahkemenin Yargıtay"ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğar. Yani, bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonucunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana gelir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılmaz ve bozma nedenidir. Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince muamele yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve bu durum usuli muktesep hakdır.
    Bu müessese usul hukukunun dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile ilgilidir. Buna göre Yargıtayın bozma kararına uymuş olan mahkeme bu uyma kararı ile bağlıdır. (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Eldeki, davada bozma kararına uyulmuş ve bozma ilamı doğrultusunda gerekçeli araştırma ve inceleme yapılmış olmakla davacılar yararına usuli kazanılmış hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz. Bozmayı yapan daire hukuki görüş değiştirse ya da delil değerlendirmesinin yanlış olduğunu sonradan benimsese dahi maddi hatadan söz edilemez ve usuli kazanılmış hak gözardı edilemez.Dosya içeriği toplanan deliller yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; muris ..."nin aynı evde yaşadığı davalıları diğer çocuklarından daha üstün tutarak mal kaçırmak amacıyla dava konusu taşınmazları temlik ettiği, davalılardan ..."ın 1966 yılında 18, ..."in de 20 yaşında oldukları hususları da dikkate alındığında davalıların savunmalarını yazılı belge, delil başlangıcı veya yemin yoluyla kanıtlayamadıkları hususları da gözetildiğinde mahkemenin kabül kararı doğrudur. Davanın kabulüne dair verilen karar onanmalıdır. Çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.














    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi