20. Hukuk Dairesi 2014/6135 E. , 2014/10369 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 30/05/2006 havale tarihli dava dilekçesi ile 25.05.1991 tarih 2 numarada kayıtlı tapu kaydına dayanarak Karaman ... Köyü, ... Mevkiinde bulunan taşınmazın orman sınırları içine alındığını, taşınmazın ormanla ilgisinin bulunmadığını ileri sürerek, orman sınırları içinde bırakılan yerin tespitinin iptali adına tescili talebi ile dava açmıştır.
Mahkemece davanın reddine; dava konusu taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 01/12/2008 gün ve 2008/12639 - 16955 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli olmadığı, davanın orman tahdidine itiraz niteliğinde olup dayanak tapunun mahallinde uygulanmadığı, bu nedenle mahkemece, yöntemince eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı bir orman mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın niteliği belirlenmeli, davacının dayandığı tapu kaydı mahalli bilirkişiler eliyle mahallinde uygulanıp, çekişmeli taşınmazı kapsayıp kapsamadığı belirlenmeli, çekişmeli taşınmazı kapsadığı anlaşılır ise dayanak tapu kaydı değişebilir sınırları içerdiğinden, 3402 sayılı Kanunun 20/C ve 32/3. maddeleri gereğince yüzölçümüne değer verilerek kapsamı belirlenmeli; asıl taşınmazın kapsamı, orman veya ormandan açma değilse, miktar fazlasının sınırda bulunan eylemli ormandan açma yapılarak kazanıldığı kabul edilmeli; çekişmeli taşınmaz yönünden 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesindeki şartların oluşup oluşmadığı değerlendirilmeli ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine, 17/01/2013 tarihli fen bilirkişi rapor ve eki krokisinde (A) harfiyle işaretli yerin orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 02/07/2013 gün ve 2013/2534 - 7499 sayılı kararı ile ikinci kez bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece, bozma kararına uyulmasına rağmen, bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği, davacının dayandığı tapu kaydının usûlünce uygulanmadığı ve tapu kapsamının belirlenmediği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; aynı kök tapudan ifraz tapu kayıtlarının uygulanmasında, öncelikle, temel tapuya yöntemine uygun biçimde kapsam belirlenmesi, daha sonrada saptanan bu kapsam içerisinde ifraz edilen tapuların yerlerinin bulunması zorunludur. Başka bir anlatımla, temel tapunun sınırları arazi üzerinde bir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde tespit edilmeden, bu sınırların konumları ve niteliklerine göre temel tapuya bir kapsam tayin etmeden, ifraztapularının nereye ait olduklarının ve kapsamlarının, tam ve doğru olarak açıklığa kavuşturulmasına olanak yoktur.
İfraz tapu kayıtlarının temel tapunun kapsamı içerisindeki yerleri belirlenirken de, ifraz işlemi zemine uygulama olanağı bulunan bir haritaya bağlanmışsa, kapsamlarının Medenî Kanunun 719 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddeleri uyarınca haritalarına değer verilerek bulunacağı kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince böyle bir uygulama yapılmamıştır.
Mahkemece, davacının dayandığı Mayıs 1991 tarih 2 sıra numaralı tapu kaydı tüm geldi ve gitti kayıtları ile birlikte getirtilerek, kadastro sırasında revizyon görüp görmediği araştırılmalı, revizyon görmüş ise revizyon gördüğü kadastro parsellerine ait kadastro tespit tutanakları getirtilmeli ve bu tapu kaydına dayanılan ve çekişmeli taşınmaza komşu olan taşınmaza ilişkin açılmış bulunan başkaca dava bulunup bulunmadığı araştırılarak varsa bu dava dosyaları tespit edilmeli ve sonra önceki bilirkişiler dışında seçilecek bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, öncelikle dayanak tapu kaydının ifrazen oluştuğu kök tapu kaydı yöreyi bilen, elverdiğince yaşlı mahalli bilirkişiler eliyle mahalline uygulanarak kapsamı ve bu kapsam içinde dayanak Mayıs 1991 tarih 2 sıra numaralı tapu kaydının ait olduğu bölüm belirlenmeli, komşu parsel tutanakları ve dayanakları ile sınır denetimi yapılmalı, dayanılan tapu kaydının mahalline uyup uymadığı tespit edilerek, tapu kaydı mahalline uyuyor ise, tapu kaydının kapsadığı taşınmazı gösterir fenni bilirkişi tarafından düzenlenecek denetlemeye elverişli krokili rapor alınmalı, taşınmazın dosyada bulunan orman bilirkişi raporu ve rapora ekli memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki konumu dikkate alınarak tapu kaydının 4785 ve 5658 sayılı kanunlar kapsamında hukukî değerini yitirip yitirmediği araştırılmalı; tapu kaydının taşınmaza uymadığı belirlenir ise davanın reddine karar verilmelidir.
Ayrıca, kabule göre de, orman kadastrosuna itiraz davasında davanın reddi ile yetinilmesi gerekirken (A) harfi ile gösterilen bölümün orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmesi de yerinde değildir.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine, fen bilirkişi raporunda (A) harfiyle işaretli bölümün orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, altı aylık süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraza ilişkindir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın (A) harfiyle işaretli bölümünün orman sayılan yerlerden olduğu belirlenerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, davanın orman kadastrosuna itiraz olması nedeniyle ret ile yetinilmesi gerekirken, çekişmeli taşınmazın orman niteliğiyle tapuya tesciline karar verilmiş olması doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple; hüküm fıkrasında yer alan 2 numaralı bendin tamamen çıkarılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla H.U.M.K.’nın 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halindei iadesine 10/12/2014 günü oy birliğiyle karar verildi.