8. Hukuk Dairesi 2010/4740 E. , 2011/2207 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali, Tescil ve Tescil
... ile Hazine ve Büyüknefes Köyü Tüzel Kişiliği ve ... aralarındaki tapu iptali, tescil ve tescil davasının reddine dair Yozgat Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 10.06.2010 gün ve 603/448 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde; mevkii ve sınırlarını açıkladığı 16 dönüm taşınmazın köy muhtarınca tanıklar huzurunda onaylanan satış senediyle vekil edeni tarafından satın alındığını, satın aldığı tarihten itibaren bu yeri kullandığını, 2003 yılında yapılan kadastro çalışmalarında 2350 m2 sini oğluna devrettiğini, kalan 13650 m2 lik kısmını ise tasarrufunda tuttuğunu, satın alınan bu taşınmazın bir kısmının kadastro çalışmaları sırasında mera içerisinde, bir bölümünün ise köy yolu olarak bırakıldığını, davalı Hacı ... oğlu ... adına tespit ve tescil edilen 136 ada 2 sayılı parsel içinde vekil edenine ait yaklaşık 6250 m2 taşınmaz kaldığını ve bu parselle birlikte tespit ve tescil edildiğini, davalı ... tarafından da durumun bilindiğini açıklayarak 136 ada 2 sayılı parsel içerisinde tespit ve tescil edilen 6250 m2"lik yer bakımından davalının tapu kaydının iptaline, köy yolu ve mera olarak belirlenen 6000 m2 de dahil olmak üzere toplam 12250 m2 lik yerle birlikte vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... yazılı beyanlarında ve yargılama sırasındaki açıklamalarında; dava konusu taşınmazı 2004 yılında yapılan açık arttırma ile Hazineden satın aldığını, davacının isteklerinin haksız ve yersiz olduğunu ve davacının istediği yerlerin mera ve yolda kaldığını belirterek açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ... tüzel kişiliğine yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesi tebliğ edilmesine rağmen yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, “yapılan keşifte davacının yer göstermesi üzerine kendisine ait herhangi bir yerin davalı ...’e ait 136 ada 2 sayılı parsel içerisinde kalmadığının belirlendiği gerekçesiyle, teknik bilirkişi ... ...’in 9.6.2010 tarihli rapor ve krokisinde A harfiyle gösterilen yerin mera olarak sınırlandırılan 102 ada 116, B ile işaretli bölümün yolda kalan kısım, C ile işaretli taşınmaz parçasının davacı tarafından kullanılmayan ve yine 102 ada 116 nolu mera parseli içerisinde kalan, D ile belirlenen bölümün ise yine davacı tarafından kullanılmayan ve yolda kalan yer olması nedeniyle bunlarla ilgili isteklerin reddine” karar verilmesi üzerine, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve harici satın alma hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan tapu iptali ve tescil, zilyetliğe dayalı tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, her ne kadar kendisine ait taşınmazın bir bölümünün davalı ... adına tapuda kayıtlı 136 ada 2 sayılı parsel içinde kaldığını belirterek iptal ve tescil isteğinde bulunmuş ise de, yapılan keşifte kendisine ait taşınmazların yerlerinin gösterilmesi üzerine, mahkeme heyetince yapılan keşif sonucu toplanan deliller ve davacının beyanı ile, davacıya ait herhangi bir taşınmaz bölümünün davalı ...’in adına kayıtlı parseli içerisinde kalmadığı saptanmıştır. Dava konusu yapılan ve teknik bilirkişi ... ...’in rapor ve krokisinde açıklanan C ve D harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümlerinin davacı tarafından kullanılmayan yerler olduğu, bu taşınmaz bölümleri üzerinde davacının aralıksız, çekişmesiz ve malik sıfatıyla 20 yıllık kazanmayı sağlayan zilyetliğinin bulunmadığı, keşif tutanağı kapsamı ve dosyadaki tüm bilgi ve belgelerle anlaşılmıştır. Bundan ayrı, aynı krokide B harfiyle gösterilen 473.18 m2 lik taşınmaz bölümü ise, paftasında gösterilen yolda kaldığı saptanmıştır. Taşınmaza komşu Kadir’e ait 136 ada 2 ve 102 ada 116 sayılı mera parselinin kadastro tespiti sırasıyla 2003 ve 2002 yıllarında yapılmıştır. Bu durum karşısında davacının tescilini istediği ve yolda kalan krokide B harfiyle belirlenen taşınmaz bölümünün de en erken 2002 veya 2003 yılında paftasında yol olarak gösterildiğinin kabulü gerekir. Kadastro tespitlerinin yapılmasıyla kadastrodan önceki zilyetlik kesintiye uğrar. Bu nedenle tespitten sonra yeniden başlayacak 20 yıllık kazanmayı sağlayan zilyetliğe eklenmez. Yargıtay ve Daire uygulaması da bu yöndedir. Şu halde, 2002 veya 2003 yılında paftasında yol olarak gösterilen B ile işaretli taşınmaz bakımından paftasında yol olarak gösterildiği tarihten davanın açıldığı 10.8.2009 tarihine kadar kazanmayı sağlayan 20 yıllık zilyetlik süresi dolmamıştır. Bu nedenlerle davacının 136 ada 2 sayılı parsel ile krokide B, C ve D harflerine yönelik temyiz itirazları yerinde bulunmadığından reddi ile bu taşınmazlara ilişkin hüküm fıkralarının ONANMASINA,
Davacı vekilinin krokide A harfi ile gösterilen taşınmaz bölümüne yönelik temyiz itirazına gelince; aynı şekilde krokide sarıya taralı A harfiyle işaretlenen 286.22 m2 lik taşınmaz bölümünün 102 ada 116 sayılı parsel ile sınırlandırılan mera parseli içinde kaldığı sabittir. Davacının bu yöne ilişkin isteği mera sınırlandırmasının kısmen iptaline yöneliktir. Yapılan incelemede dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların, taşınmazın bulunduğu köyde ikamet ettikleri anlaşılmıştır. Mera iddiası ya da savunması söz konusu olduğu taktirde Yüksek Yargıtay ve Daire uygulaması gereğince yerel bilirkişi ve tanıklar meradan yararı bulunmayan komşu köyler halkı arasında seçilerek dinlenmeleri sağlanır. Bu ilke hiç sapma göstermeksizin uygulanır. Tescili istenen ve A harfiyle açıklanan taşınmaz bölümü mera parseli içinde kaldığına göre, taşınmazın bulunduğu Büyüknefes köyüne ait kadim ve tahsisli mera kayıtlarının olup olmadığının İl ve İlçe Özel İdare Müdürlükleri ile Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, varsa bunlara ilişkin kayıtlar getirtilerek dosya arasına konulması, uyuşmazlığın meraya ilişkin olduğu gözetilerek yerel bilirkişilerin meradan yararı bulunmayan komşu köyler halkı arasından mahkemece, belirlenmesi, yine komşu köyler halkı arasından seçilecek tanıklarını bildirmeleri için de taraflara süre ve imkan tanınması, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 258. maddesi uyarınca keşif yerine davetiyeyle çağırılmaları, aynı Kanunun 259. maddesi uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşifte dinlenmeleri, tahsisli ve kadim meraya ait kayıt ve belgelerin teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, dava konusu taşınmazın tahsisli veya kadim mera kayıtları kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi, bu kayıt ve belgeler kapsamında kalmadığının anlaşılması halinde kadim mera araştırmasının yapılması, dava konusu ve tescili istenen taşınmaz bölümünün kadim meradan açılmak suretiyle elde edilen yerlerden olup olmadığının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, kabulü halinde mera bütünlüğünün bozulup bozulmadığının değerlendirilmesi, daha önce götürülmeyen başka bir ziraat mühendisi aracılığıyla taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı birlikte incelenerek dava konusu yerin kadim mera kapsamında sayılacak yerlerden olup olmadığı yönünde uzman ziraat yüksek mühendisinden mahkemenin, tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık rapor alınması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün A harfiyle işaretlenen bölümü bakımından açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 17,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 1,25 TL’nın temyiz eden davacıdan alınmasına 14.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.