Esas No: 2015/1570
Karar No: 2017/1295
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/1570 Esas 2017/1295 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 3. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.03.2012 gün ve 2009/934 E., 2012/125 K. sayılı kararın davalılar vekilleri tarafından temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 21.12.2012 gün ve 2012/8903 E., 2012/29219 K. sayılı kararı ile;
(…Davacı vekili; müvekkilinin 17.08.2005 tarihinde çalışmaya başladığını, çalışmasının ilk başta davalılardan Karsan şirketinde olduğunu, daha sonra Akçalar Karsan"da temizlik ve bahçıvanlık işlerini yaptığını, davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunduğunu, iş sözleşmesinin 30.10.2008 tarihinde haklı bir sebep olmaksızın işverence feshedildiğini, ancak hak ettiği tazminat ve alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydıyla 200,00 TL kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, 100,00 TL ihbar tazminatı, ödenmeyen yıllık ücretli izin alacakları, 50,00 TL bayram ve genel tatil ücretleri ile hafta tatili ücreti olmak üzere toplam 700,00 TL alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 21.04.2011 tarihli dilekçesi ile talebini 9.079,00 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı Trenkvalder Şirketi vekili, davacının kılık kıyafet kurallarına uymaması ve amir ile üstlerine hakaret ve küfürler etmesi sebebiyle iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu"nun 25/ll-d ve h maddeleri gereğince haklı olarak feshedildiğini, bu sebeple tazminata hak kazanamadığını, bunun dışındaki ücretlerinin ise ödendiğini belirterek haksız ve yersiz açılan davanın reddini istemiştir.
Davalı Karsan Şirketi vekili, diğer davalı şirket ile aralarında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunmadığını, başka mahkemelerce de bu husususun tespit edilmiş olduğunu, iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini belirterek haksız ve yersiz açılan davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı her iki davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini iddia ederek ihbar ve kıdem tazminatı, işçilik alacaklarının ödetilmesini istemiş, davalılar ise davacının iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini, diğer talepleri yönünden herhangi bir alacağı bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davacının iş sözleşmesinin feshine ilişkin yazılı bildirim içeriğine göre, işyeri kurallarına uymadığı, hatırlatıldığı halde görevlerini yapmadığı, işyeri amirlerine hakaret ettiği nedenleriyle 4857 sayılı Kanun"un 25/II maddesi uyarınca feshedilmiştir. Davalı işveren feshin haklı sebebe dayandığını ispat bakımından 21.10.2008 ve 03.11.2008 tarihli tutanaklar ile tanık deliline dayanmıştır. Davacı hakkında düzenlenen tutanaklarda işyeri kurallarına uymadığı ve bu konuda yapılan uyarılara rağmen durumunu düzeltmediği gibi amirlerine küfrettiği belirtilmiştir. Yargılama sırasında dinlenen davalı tanıkları davacının amirlerine küfrettiğini bildirmişlerdir. Toplanan yazılı ve sözlü delillere göre davacının işyeri amirlerine küfrettiği sabittir. Bu durum işverene 4857 sayılı İş Kanunu"nun 25/II. maddesine göre iş sözleşmesini bildirimsiz olarak derhal fesih hakkı veren hallerden olmasına rağmen mahkemece dosya içeriğine uymayan gerekçe ile fesih sebebinin somut olgulara dayanmadığından bahsedilerek feshin haksız olduğu sonucuna varılması isabetli olmamıştır. Davacının iş sözleşmesinin işverence feshi haklı sebebe dayandığından ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir...)
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin 17.08.2005 - 30.10.2008 tarihleri arasında asıl işveren Karsan Otomotiv San. Tic. A.Ş. işyerinde diğer davalı alt işveren işçisi olarak temizlik ve bahçıvanlık hizmetlerini yerine getirdiğini, iş sözleşmesinin 30.10.2008 tarihinde haksız ve tazminatsız olarak feshedildiğini, bir gün sonra davalı şirkete noter ihtarı gönderdiğini, davalı şirketin ise bu ihtardan altı gün sonra çektiği ihtarla ve mizansen bir gerekçeyle müvekkilinin iş sözleşmesini feshettiğini bildirdiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin, fazla çalışma, genel tatil ve hafta tatili ücret alacaklarının davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Karsan Otomotiv San. Tic. A.Ş. vekili diğer davalı şirket ile müvekkili arasında asıl-alt işveren ilişkisi bulunmadığını, diğer davalı şirket yetkilileri ile yapılan görüşmede şirket yetkililerinin, davacının işyerindeki sigara içme yasağına uymadığını, üstelik sigara içerim çalışmam dediğini, işyerine talimatlara aykırı olarak sakal traşı olmadan ve bakımsız geldiğini, bu hususlarda yazılı savunmasının alınmak istendiğinde şirket yöneticilerine hakaret ve küfür ederek işyerini terk ettiğini, davacının iş sözleşmesinin sayılan bu nedenler uyarınca 4857 sayılı Kanunun 25/2. maddesi uyarınca ve haklı nedenle feshedildiğini belirttiklerini beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı Trenkvalder Vanlıoğlu Tem. Sos. Hizm. San. Tic. A.Ş. vekili davacı işçinin tüm uyarılara rağmen kılık-kıyafet kurallarına uymadığı, amirlerine karşı ettiği hakaret ve küfürler nedeniyle iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanununun 25/2-d-h bentleri uyarınca haklı nedenle feshedildiğinden kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisi bulunduğu, davacı hakkında tanzim edilen tutanakların genel ve soyut isnatlardan ibaret olduğu, davalı tanıklarının da fesih konusunda somut bilgileri olmayıp beyanlarının soyut olduğu, bunun dışında işyeri kayıtları arasında ibraz edilen 03.11.2008 tarihli tutanağın da olağan çalışma hayatına aykırı olduğu, zira olay tarihinden dört gün sonra tanzim edilen tutanağın gerçeği ne derece yansıtabileceğinin tartışmalı olduğu, bu nedenle fesih ile ilgili tutanaklara itibar edilmediği ve davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazandığı belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı ... Otomotiv San. Tic. A.Ş. vekili ile davalı ... Tem. Sos. Hizm. Tic. San. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine karar Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece “…Yüksek Yargıtay 22. Hukuk Dairesi Başkanlığı bozma ilamında, davalı işveren feshin haklı sebebe dayandığını ispat bakımından 21.10.2008 ve 03.11.2008 tarihli tutanaklar ile tanık deliline dayandığı, davacı hakkında düzenlenen tutanaklarda işyeri kurallarına uymadığı ve bu konuda yapılan uyarılara rağmen durumunu düzeltmediği gibi amirlerine küfrettiği hususuna yer verilmiştir. Her ne kadar yargılama sırasında dinlenen davalı tanıkları davacının amirlerine küfrettiğini bildirmişlerdir şeklinde bozma ilamında bir tespite yer verilmiş ise de, davalı tanığı ... beyanlarında davacının işten çıkarıldığını yaptığı araştırmada tespit ettiğini, zannettiği kadarıyla sigara ve sair davranışlarından dolayı birkaç kez uyarı cezası almış, daha sonra tartışma yaşanmış, taşeronun proje müdürü de tutanakla davacıyı işten çıkarmış, ancak bu kayıtlarda ilgili kendisinin somut olarak gördüğü ve tanık olduğu bir olay olmadığını beyan etmiştir. Yine davalı tanığı Yöntem Oktay, davacıyı şahsen tanımadığını, dava dolayısıyla adını öğrendiğini beyan etmiştir. Yani delil durumu, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi Başkanlığının bozma ilamında belirtildiği şekilde değildir. Bir başka anlatımla bozma ilamında belirtildiği gibi davalı tanıkları, davacının amirlerine küfrettiği şeklinde bir olgunun varlığı söz konusu değildir. Tutanaklarla ilgili mahkememizin yukarıda yaptığı değerlendirmeler de halen geçerliliğini korumaktadır.” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı ....Otomotiv San. Tic. A.Ş. vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda davacı işçinin iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı nedenle feshedilip edilmediği, burada varılacak sonuca göre davacı işçinin kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanıp kazanmadığı noktalarında toplanmaktadır.
İş sözleşmesini sona erdiren en önemli sebeplerden biri fesihtir. Fesih, sürekli (belirli ya da belirsiz süreli) bir iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesi ile sona erdiren, tek taraflı ve karşı tarafa ulaşması gerekli bozucu yenilik doğuran bir haktır. Dolayısıyla fesih karşı tarafa ulaştığı andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğuran, karşı tarafın kabulünü gerektirmeyen bir irade açıklamasıdır (Senyen Kaplan, E. Tuncay: Belirli Süreli İş Sözleşmesinin Haksız Feshinin Hüküm ve Sonuçları, Sicil İş Hukuku Dergisi, Yıl 2016, Sayı 36, s.23).
İş sözleşmesi işçi ile işveren arasında kurulan ve her iki tarafa borçlar yükleyen bir sözleşme olup işçi ile işveren arasında karşılıklı güvene dayanan kişisel ve sürekli bir ilişki yaratır. Bu nedenle işçi veya işveren taraflarından birinin, davranışı ile bu güveni sarsması halinde güveni sarsılan tarafın objektif iyiniyet kurallarına göre artık bu ilişkiyi sürdürmesinin kendisinden beklenemeyeceği durumlarda iş sözleşmesi ile bağlı kalamayacağı gerçeğinden hareket eden kanun koyucu yaptığı düzenleme ile taraflara iş sözleşmesini haklı nedenle tazminatsız fesih hakkı tanımıştır.
Hukukumuzda "olağanüstü fesih", "bildirimsiz fesih", "süresiz fesih", "önelsiz fesih", "derhal fesih", "muhik sebeple fesih" gibi terimlerle ifade edilen haklı nedenle fesih TBK. md. 435, İş K. md. 24 ve 25; Deniz İş K. md. 14, 16; Basın İş K. md. 11"de düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu nedenle, haklı nedenle fesih, kanunla tanınmış bir haktır. Bir tarafın, işte bu haklı nedenle fesih hakkına dayanarak, karşı tarafa yöneltilmesi gereken irade beyanıyla iş sözleşmesine, geçmişe etkili olmaksızın derhal son vermesi, haklı nedenle fesih olarak tanımlanmaktadır. Bu itibarla İş Kanunu, haklı nedenle fesih hakkını "Haklı nedenle derhal fesih" başlığı altında düzenlemektedir (Mollamahmutoğlu, H./ Astarlı, M. / Baysal, U.: İş Hukuku Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 6. Bası, Ankara 2014, s. 794).
4857 sayılı İş Kanunu’nda haklı nedenle fesih tanımı yapılmamış, ancak işçi ve işveren açısından haklı nedenler ayrı ayrı sayılmıştır (m.24,25). Buna göre iş sözleşmesinin işveren tarafından tazminatsız feshedilebilmesi için, feshe konu eylemin İş Kanununun 25/2. fıkrasında belirtilen ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri içerisinde yer almış olması gerekmektedir. Haklı nedenin ortaya çıkması ile iş sözleşmesi kendiliğinden sona ermez. Lehine haklı neden ortaya çıkan işverenin, iş sözleşmesini sonlandırma iradesinin işçiye ulaşması gerekmektedir. Bununla birlikte sonuçları itibariyle ağır olan haklı fesih hakkı kullanımı yasal olarak sınırlandırılmıştır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 26. maddesine göre iş sözleşmesinin ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak altı iş günü ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl geçtikten sonra kullanılamaz. Maddede belirtilen bu süreler hak düşürücü süre olup, re’sen gözetilmesi gerekmektedir.
Haklı neden bulunmasına rağmen lehine haklı neden ortaya çıkan taraf belirtilen süre içerisinde fesih iradesini kullanmazsa ya da bu süre aşıldıktan sonra fesih iradesini ortaya koyması durumunda fesih haksız hale geleceğinden işçinin kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanacağı açıktır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/2-d bendi ile “işçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması, işyerine sarhoş yahut uyuşturucu madde almış olarak gelmesi ya da işyerinde bu maddeleri kullanması”, h bendi ile de “işçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi” hususları işveren yönünden haklı fesih nedenleri olarak sıralanmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı işçinin 20.10.2008 ile 21.10.2008 tarihli tutanaklar ile “amirlerine karşı geldiği, verilen görevi yerine getirmediği ve amirlerine hakaret ettiği”, 23.10.2008 tarihli tutanak ile “iş saatinde sigara içerken görüldüğü ve gün içerisinde de sigara içeceğini iddia ettiği”, 30.10.2008 tarihli tutanak ile “sakal traşı olmadığı ve kılık-kıyafet yönetmeliğine uygun davranmadığı konularında uyarılan işçinin bu kurallara uymayacağını, verilen işleri yapmayacağını beyan ettiği, ayrıca işiniz s…mde değil verin tazminatımı yollayın bana bir b.k yapamazsınız dediği” şeklinde davacıya isnat edilen eylemlerin sıralandığı görülmüştür.
Davalı işverence 06.11.2008 tarihli fesih bildirimi ile davacı işçinin amirlerinin kılık kıyafet ve verilen görevleri yerine getirmesi ile ilgili uyarılarını dikkate almadığı, amirlerine karşı hakaret içeren sözler ve küfür sarfettiğinin tutulan tutanaklarla tespit edildiği, bu nedenle iş ahlakına ve iş disiplinine aykırı hareketleri nedeniyle iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği bildirilmiştir.
Dinlenen davacı tanıkları fesih ile ilgili olarak duyuma dayalı beyanda bulunmuş olup fesih hususunda somut bilgileri bulunmamaktadır.
Dinlenen davalı tanığı ... ise “…Davacının işten çıkarıldığını yaptığım araştırmada tespit ettim. Sanırım sigara ve sair davranışlarından dolayı birkaç kez uyarı cezası almış. Daha sonra bir tartışma yaşanmış, taşeronun proje müdürü de tutanakla davacıyı işten çıkarmış. Ancak bu kayıtlarla ilgili benim somut gördüğüm ve tanık olduğum bir olay yoktur, beyanlarım tutanaklardaki incelemelerime dayanmaktadır.”; diğer davalı tanığı ... ise “…Davacının kurallara uymadığı ve amirine küfür ettiğinden dolayı çıkarıldığını öğrendim.” şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Davacı işçinin 31.10.2008 tarihinde iş sözleşmesinin haklı neden olmaksızın sonlandırıldığı iddiası ile Bölge Çalışma Müdürlüğüne müracaatta bulunduğu, iş müfettişince yapılan inceleme sonucu tanzim edilen 26.12.2008 tarihli inceleme raporunda 20-21.10.2008, 23.10.2008 ve 30.10.2008 tarihli tutanaklar dikkate alınarak davalı işveren tarafından yapılan fesih işleminin haklı nedene dayandığı tespit edilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 92. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca teftişe yetkili iş müfettişleri tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir.
İş sözleşmesinin tazminatsız feshedildiğinin ispatı davalı işverende olup iş müfettişince tanzim edilen tutanak ve inceleme raporu ile dosyaya ibraz edilen 20-21.10.2008, 23.10.2008 ve 30.10.2008 tarihli tutanaklar karşısında davacının iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından anılan Kanun’un 25/2. maddesi uyarınca haklı nedenle feshedildiği sonucuna ulaşılmıştır.
Ne var ki, dosyaya 20-21.10.2008, 23.10.2008 ile 30.10.2008 tarihli tutanaklar ibraz edildiği halde, bozma kararında yer alan “…Davalı işveren feshin haklı sebebe dayandığını ispat bakımından 21.10.2008 ve 03.11.2008 tarihli tutanaklar ile tanık deliline dayanmıştır…” şeklindeki cümlesinde geçen “…21.10.2008 ve 03.11.2008 tarihli…” ibarelerinin maddi hataya dayandığı anlaşılmakla hükümden çıkarılarak yerine “…20-21-23.10.2008 ve 30.10.2008 tarihli…” ibarelerinin eklenmesine; davalı tanıklarının soyut, duyuma ve sonradan yapılan incelemelere dayalı beyanlarına rağmen “…Yargılama sırasında dinlenen davalı tanıkları davacının amirlerine küfrettiğini bildirmişlerdir.” ifadelerinin maddi hataya dayalı olarak bozma kararında yer aldığı sonucuna varılarak bozma kararından tamamen çıkarılması gerekmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında davalı tanıklarının beyanlarının soyut olup tutanak içeriklerini doğrulamaktan uzak olduğu, bu nedenle tutanakların sıhhatinden söz edilemeyeceği, Bölge Çalışma Müdürlüğünün incelemesinin tek taraflı tanzim edilen bu tutanaklara dayandığından bağlayıcı olmayacağı, davalı işverenin tutanak mümziilerini tanık olarak gösterip dinletmediği, bu nedenlerle davalı işverenin feshin haklı nedene dayandığını ispatlayamadığı, davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazandığından direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, kurul çoğunluğu tarafından bu görüş benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca “…21.10.2008 ve 03.11.2008 tarihli …” ibaresi çıkarılarak yerine “…20-21-23.10.2008 ve 30.10.2008 tarihli…” ibarelerinin eklenmesi ile “…Yargılama sırasında dinlenen davalı tanıkları davacının amirlerine küfrettiğini bildirmişlerdir.” ibaresinin bozma kararından tamamen çıkarılarak yukarıda yazılı değişik gerekçe ile direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : 1- Özel Daire bozma kararındaki maddi hataya dayalı "… 21.10.2008 ve 03.11.2008 tarihli…” ibaresi çıkarılarak yerine “…20-21-23.10.2008 ve 30.10.2008 tarihli…” ibarelerinin eklenmesi ile “…Yargılama sırasında dinlenen davalı tanıkları davacının amirlerine küfrettiğini bildirmişlerdir…” ibarelerinin bozma kararından ÇIKARILMASINA,
2- Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ile BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 08.11.2017 gününde yapılan ikinci oturumda oyçokluğu ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.