8. Hukuk Dairesi 2018/3523 E. , 2019/4629 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili, vekil edeninin 10/02/1995 tarihinden itibaren 123 ada 4 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, davalı şirketin bu taşınmazı 1995 yılından beri geçerli bir hukuki sebebe dayanmaksızın işgal ederek kullandığını, bunun karşılığında herhangi bir bedel ödemediğini bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalacak şekilde 20.000,00 TL ecrimisile hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili yasal süre içinde sunulmamış olan cevap dilekçesinde, ecrimisil alacaklarının 5 yıllık zaman aşımına tabi olduğunu, davacının 2006 yılından önceki alacaklarının zaman aşımına uğradığını, taşınmazın tarafların ortak miras bırakanı "a ait olması nedeni ile Uşak 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/205 Esas sayısı ile muris muvazasına dayalı "tapu iptali ve tescil" davası açıldığını ayrıca taşınmaz üzerinde bulunan fabrika binasının da müvekkili şirket tarafından yapıldığını, bu konuda açılan davanın da halen derdest olduğunu, bu davaların sonuçlarının beklenmesi gerektiğini, aksi kanaatte olunacaksa, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup; hüküm, davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ecrimisil istemine ilişkindir.
Somut olayda; davalı şirketin ortakları ve davacı kardeştirler ve dava konusu taşınmaza ilişkin davalılar tarafından, davacıya karşı açılmış olan muris muvazaasına dayalı tapu iptal tescil davası bulunmaktadır.
Murisin, mirasçılardan mal kaçırmak maksadıyla yaptığı muvazaaya dayalı devir ve temlikler geçersiz olduğundan, davaya konu taşınmazları o şekilde iktisap eden davalının bu taşınmazları işgali iyiniyetli sayılamaz ve dolayısıyla kendisinden mal kaçırılan mirasçı davacı, murisin (ölüm) tarihinden (zamanaşımı def’i durumunda sürenin 5 yıl olduğu dikkate alınarak) başlayarak dava tarihine kadar geçen süre için ecrimisil isteyebilir. Açıklanan bu sebep ile; açılmış olan tapu iptal tescil davası, eldeki davanın sonucunu etkileyeceğinden, o davanın kesinleşmesi beklenerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de;
1.Dava 02.02.2011 tarihinde açılmış, dava dilekçesi davalıya 09.02.2011 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı taraf cevap dilekçesini 01.04.2011 tarihinde sunmuş, süresinde olmayan bu cevap dilekçesinde zamanaşımı def"inde bulunmuş, davacı taraf ise süresinde verdiği cevaba cevap dilekçesinde zamanaşımı def"inin süresinde ileri sürülmediğini bu sebeple dikkate alınmaması gerektiğini belirtmiştir. Ancak, mahkemece zamanaşımı def"i süresinde yapılmadığı ve bu hususun derhal davacı tarafından ileri sürüldüğü gözetilmeden, süresinde yapılmayan zamanaşımı define değer verilmemesi gerekirken zamanaşımı definin süresinde kabul edilerek hüküm kurulması hatalıdır.
2.Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere; ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır.
Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 25.02.2004 tarihli ve 2004/1-120-96 sayılı kararı).
25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay"ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Hemen belirtelim ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve 6100 sayılı HMK"nin 266. vd. maddelerine uygun olmalıdır.
İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.
Somut olayda; iki kez bilirkişi raporu alınmış, birinci raporda emsal taşınmaz olmadan hesaplama yapılmak sureti ile 5 yıl için toplam ecrimisil değeri 35.813 TL, ikinci raporda emsal taşınmaz dikkate alınarak hesaplama yapılması ancak; Tüfe oranlarının ecrimisil istenen ilk dönem değeri belirlenip, ileriye doğru uygulanması yerine, dava tarihinden geriye doğru uygulanması ve sonuç olarak da 5 yıl için 126.935 toplam ecrimisil hesaplanması ve Mahkemece raporlar arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulması, yukarıda açıklanan ilke ışığında doğru görülmemiştir.
3.Bilindiği üzere; taleple bağlılık ilkesini düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesi; “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır." şeklindedir.
Oysa somut olayda; davacı tarafından, dava dilekçesinde 2006 yılı için 19.500 TL, 2007-2008-2009 ve 2010 yılları için 100"er TL talep edilmiş daha sonra ise bu talep sadece 2007 ve 2008 yıllarına ilişkin istemini ıslah ederek toplamda 52.700 TL"ye yükseltilmiştir. Ancak mahkemece 2009 ve 2010 yılları için talebi aşarak bu yıllara ilişkin bilirkişi raporunda belirlenen miktarlara hükmedilmiştir ki; bu da, az yukarıda açıklanan ilke ışığında doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 06/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.