17. Hukuk Dairesi 2018/869 E. , 2020/4189 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... ve ... vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin davalı ...’dan alacaklı olduğunu alacağına istinaden Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2012/5107 sayılı dosya ile icra takibi yapıldığını, davalıların kötü niyetli olarak ve alacaklılardan mal kaçırmak gayesi ile hareket ettiklerini, borçlunun aciz içinde olduğu ve alacağın tahsilinin imkansız olduğunun tespit edildiğini, davalı borçlunun adına kayıtlı olan ... İlçesi, ... mahallesi 25325 ada, 5 parselde bulunan 10 numaralı meskenin 04.12.2008 tarihinde düşük bedel ile davalı ...’a, onun tarafından 07.12.2011 tarihinde davalı borçlunun eski eşi olan ...’a, onun tarafından 30.05.2012 tarihinde ... e devredildiğinin tespit edildiğini, beyanla, davalılar arasındaki tasarrufların iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalılar davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre davalı ..."ın eşinin davalı ... Kapan"ın eşinin kardeşi olduğu, taşınmazın ..."a devredildikten sonra davalı ..."ın taşınmazda oturmaya devam ettiğinin tanık beyanından anlaşıldığı, taşınmazın devir tarihleri ve satış senetlerinde gösterilen bedeller ile taşınmazın gerçek bedelleri dikkate alındığında, davalılar arasında bağlantı bulunduğu ve taşınmazın davalılar arasında devir edilmesinin davacının alacağının tahsilini engellemeye ve mal kaçırma amacına yönelik ve muvazaalı olduğu, ancak taşınmazın en son devrinin iyi niyetli 3.kişiye yapılması nedeniyle davacının davalılardan tazminat istemekte haklı olduğu ve her bir davalının taşınmazı elinden çıkardığı tarih itibariyle gerçek bedelinden davacıya karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları gerekçesi ile davanın 260.000,00 TL üzerinden kısmen kabulü ile takip konusu alacak ve fer"ileriyle sınırlı olarak ve diğer mahkemelerde açılan davalarla tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davalı ..."ın 180.000,00 TL, davalı ..."ın 250.000,00 TL, davalı ..."in 260.000,00 TL den sorumlu olacak şekilde davalılardan tahsiline davacıya verilmesine, fazla istemin reddine, karar verilmiş; hüküm davalı ... ve ... vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
İİK"nun 284. maddesine göre "İptal davası açma hakkı, batıl tasarrufun vukuu tarihinden itibaren beş sene geçmekle düşer" madde belirtilen beş yıllık süre hak düşürücü süre niteliğinde olup mahkemece resen dikkate alınması gerekmektedir.
Davacının, dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre davanın niteliği itibarıyla İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak tasarrufun iptali davası açtığı anlaşılmıştır.
Dava konusu taşınmaz davalı borçlu ... tarafından ilk olarak 04.12.2008 tarihinde davalı ..."a satılmıştır. Dava ise görevsiz mahkemede 12.03.2014 tarihinde beş yıllık hakdüşürücü süreden sonra açılmıştır.
Bu halde mahkemece, davanın İİK"nun 284.maddesi gereğince hakdüşürücü süreden reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile işin esasına girilerek yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi isabetli değildir.
2-Bozma neden ve şekline göre davalı ... ve ... vekili ve davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kabule göre; mahkemece Borçlar Kanunu 19 a göre değerlendirme yapılarak karar verilmiştir. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK"nin 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılırken, muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK’nin 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Dosya içerisinde yer alan belgelere göre dava konusu gayrımenkul dava tarihinden önce 09.11.2012 tarihinde dava dışı ...’a devredildiği anlaşılmıştır. Genel hükümlere tabi olan BK 19 a dayalı davalarda son malikin de davada taraf gösterilmesi gerekmektedir. Son malik olan dava dışı ...’ın taraf gösterilerek davaya devam edilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
Yine kabule göre; genel hükümlere tabii olan davalarda, hangi şartlarda talebin tazminata döneceği de belirlenmiş olup, genel hükümlere göre değerlendirme yapılmaksızın karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... ve ... vekili ve davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... ve ... vekili ve davalı ... vekili vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar ..., ... ve ..."e geri verilmesine 01/07/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.