Hukuk Genel Kurulu 2017/797 E. , 2017/1297 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 04.03.2014 gün ve 2013/567 E., 2014/149 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ile davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 08.04.2015 gün ve 2014/24928 E.,2015/7353 K. sayılı kararı ile;
(…Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazın arazi niteliğinde kabulü ile gelir metoduna göre değer biçilmesinde, tespit edilen bedelin ödenmesine ve dava konusu taşınmazın baraj gölü olarak tapudan terkinine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davacı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.
Davalı vekilinin temyizine gelince;
Dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan nar ağaçlarının dava dosyasındaki fotoğraflar ve keşif zaptında yazılı mahkeme gözlemine göre tel örgü ile çevrili damlama sulama sistemli düzenli dikilmiş 2-3 yaşlarında olduğu anlaşıldığından maktu adet bedel ile bakım bedellerinin İl Tarım Müdürlüğü"nden geirtilerek (getirtilerek) bilirkişi raporunun denetlendikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği düşünülmeden, fidan bedellerinin kararda yazılı gerekçelerle red edilmesi,
Doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili istemine ilişkindir.
Davacı idare vekili davalıya ait taşımazın, Ilısu Barajı ve HES Baraj Gölü alanında kalması nedeniyle kamulaştırmasına karar verildiğini, kamulaştırılacak taşınmazın değerinin belirlenmesi amacıyla uzlaşma komisyonu kurulduğunu ve mülk sahibinin kamulaştırmaya konu taşınmazı pazarlıkla satmak hususunda iradesini bildirmek ve uzlaşma komisyonu ile pazarlık görüşmeleri yapmak üzere davet edildiğini, ancak mülk sahibinin pazarlık görüşmesine katılmadığını, bu nedenle de kamulaştırma işleminin satın alma usulü ile gerçekleşmediğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili bilirkişi raporlarında aleyhe olan hususları kabul etmediklerini savunmuştur.
Yerel mahkemece kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında taşınmazın dava açıldığı tarihteki durumunun ve değerinin dikkate alınması gerektiği, bir yapının ömrünün asgari 50-60 yıl olduğu düşünüldüğünde taşınmaz malikinin iki üç sene içerisinde sular altında kalacağını bildiği bir yer için fazla bedel almak amacıyla böyle bir yola başvurmuş olabileceği, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 25. maddesinde 6495 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle kamu yararı kararının ilan süresinin bitiminden itibaren, kamulaştırılacak taşınmazlar üzerine yapılan sabit tesisler ile dikilen ağaçların bedelinin kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmayacağının ve taşınmazlardaki bu sınırlamanın ilan tarihinin bitiminden itibaren beş yılı geçemeyeceği hükmünün eklendiği, idare tarafından baraj inşaatına başlanmasından sonra gerçek kamulaştırma bedelinden çok daha fazla bedel almak amacıyla suiniyetli binalar yapıldığı ve suiniyetli fidanlar dikildiği, bu evlerin ve fidanların kamulaştırma bedellerinin kamulaştırma projesinin rantabilitesini olumsuz yönde etkilediği kanun koyucunun mülkiyet hakkına yaptığı sınırlamanın haricinde kalan kullanımla ilgili olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 1. maddesi uyarınca başta Kanunun genel hükümleri olmak üzere anılan Kanunun 4. maddesiyle birlikte değerlendirme yapma görevinin bulunduğu, mahkeme tarafından da bu doğrultuda değerlendirme yapıldığı, mülkiyet hakkının hak sahibine bu hak elinden çıkana kadar her türlü tasarruf imkanını sunduğu düşünülse dahi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 2. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı dahil olmak üzere herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı, dürüstlük kuralının hak sahibinin hakkını kullanırken veya borçlarını yerine getirirken dürüst, makul, ve orta zekalı bir insandan beklenen hareket tarzına göre davranması olarak tanımlanabileceği, kamulaştırma işlemlerinin kamu yararı gözetilerek ve toplumun tamamının ya da en azından o bölgede yaşayanların yararı düşünülerek yapıldığının ve kamulaştırma işlemleri sırasında yapılan harcamaların milli servet niteliğinde olduğunun unutulmamasının gerektiği, Türkiye İstatistik Kurumunun resmî verilerine göre 31.12.2013 tarihi itibariyle Yazlıca Köyünün nüfusunun 24, Yokuşbağları Köyünün nüfusunun ise 267 olduğu, ancak yapılan yeni yapılara ve yapıların büyüklüğüne bakıldığında köylerde mevcut nüfusun birkaç kat fazlasının yaşamasının gerektiği izleniminin oluştuğu, bu durumun bile başlı başına iyiniyetli olunmadığı kanaatini desteklediği, öyle ki bazı yeni evlerde üst kata çıkmak için merdiven bulunmadığının, bazı evlerde musluklar olduğu halde su tesisatının olmadığının, evlerin iç cephe boyalarının yapılmadığının, tarlaların ortasına içi duvarsız ve sütunsuz çok geniş yapıların inşa edildiğinin gözlemlendiği, netice itibariyle özel hukuktan kaynaklanan hiçbir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılamayacağı, dürüstlük kuralının amacının, bireyin hatalı tutum ve davranışlarından toplumun geri kalanını korumak olduğu, hâkimin, değerlendirilmesi söz konusu olan davranışın dürüstlük kuralına uygun olup olmadığına karar verirken toplumun genel anlayış ve değer yargılarını göz önünde tutmasının gerektiği, kişisel haksız menfaatlerin, belli bir hakka dayanan toplumsal menfaatlerden üstün olamayacağı, aksi takdirde toplumun refahının, bireylerin hiçbir hukuki temele dayanmayan kötü niyetli tutumları nedeniyle zarar göreceği, 2709 sayılı T.C. Anayasası’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkının toplum yararına aykırı olarak kullanılamayacağının düzenlendiği, dolayısıyla gerek keşif esnasındaki mahkeme gözlemi ve çekilen fotoğraflar, gerekse de bilirkişi raporlarındaki nitelendirmeler dikkate alınarak çok yeni nitelikteki (5 yıl ve altı yaşlardaki) yapı ve fidanların değerinin kamulaştırma bedelinin hesabında dikkate alınmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle bu kısımlar çıkarıldıktan sonra belirlenen bedel üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı idare vekili ve davalılar vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece mülkiyet hakkının Anayasa"nın 35., İHAS"nin 1 nolu Protokolünün 1. ve TMK"nın 683. maddesinde düzenlendiğini ve sahibine mülkiyet konusunu kullanma, ondan yararlanma ve üzerinde tasarruf etme gibi en geniş hakları tanıdığını, kamulaştırmanın ise belirli şartlar altında idareye özel mülkiyet konusu taşınmaza bedeli karşılığında el atma imkanı veren idari bir yetki olduğu, yine kamulaştırma işleminin kanuna aykırı olması durumunda kamulaştırmadan etkilenecek kişilerin işlemin iptalini isteme hakkının bulunduğu, TMK"nın 2. maddesinde hakkın dürüstlükle kullanılması gerektiği ve hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzeni tarafından korunamayacağına dair düzenlemeye yer verildiği, davalıların, hakkında kamulaştırma kararı alınan ve kamulaştırma işleminin iptali yönünde herhangi bir dava da açılmadığı için kısa süre sonra el atılacağı kesin olan taşınmaza, idari tespit sırasında bulunmayan ancak dava açılmasından kısa süre önce dikildiği belli olan taşınmaz üzerinde nar fidanlarının bulunmasının olağan bir tarım faaliyeti olmadığı ve bu eylemin taşınmazın kamulaştırma bedelini arttırma amaçlı bir tasarruf niteliğinde bulunduğu, mahkemenin ilk kararında davalıların dürüstlük kuralına aykırı davranarak haksız kazanç elde etme amacıyla taşınmaz üzerine fidan diktikleri, bu eylemin ise TMK’nın 2. maddesi uyarınca kanun tarafından korunamayacağı ilkesi gereğince yeni fidan bedelinin kamulaştırma bedeline dahil edilmeden taşınmaz bedelinin tespit edildiği belirtildiği halde, Özel Dairece bozma kararında bu gerekçesiyle ilgili bir değerlendirme yapılmadığı, oysa her hak gibi mülkiyet hakkının da dürüstlükle kullanılması gerektiğine ve hakkın açıkça kötüye kullanılmasının korunmayacağına ilişkin TMK’nın 2. maddesindeki düzenleme uyarınca mahkeme tarafından verilen kararın Kamulaştırma Kanunu ile Medeni Kanun"un 2. maddesindeki düzenlemenin amacına uygun olduğu belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı, davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemiyle açılan eldeki davada taşınmaz üzerinde bulunan ağaçların değerinin ve bakım bedelinin kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ışığında somut olay incelendiğinde; her ne kadar kamulaştırma işlemlerinin başladığı sırada hazırlanan kıymet taktir komisyonu raporunda dava konusu taşınmaz üzerinde ağaç bulunmadığı belirtilmiş ise de, 29.08.2013 tarihli yapılan keşif sırasında mahkeme tarafından yapılan gözlemde taşınmazın üzerinde 2x4 metre aralıklarla dikilmiş 2-3 yaşlarında nar fidanlarının olduğunun gözlemlendiğinin keşif zaptına yazıldığı, fotoğrafların da bu gözlemi doğruladığı anlaşılmıştır.
Kamulaştırma Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde, taşınmazın mülkiyetinin idareye geçmesinin, mahkemece verilen tescil kararı ile olacağı açıkça düzenlenmiştir. Tescilin medeni hukuktaki anlamı mülkiyetin el değiştirmesidir. Tescil kararının verilmesinden önce taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkı davalı malike ait olup, malik mülkiyet hakkından doğan tasarruf yetkisini Kanunun tanıdığı sınırlar içerisinde kullanabilir. Taşınmaz üzerine yapı yapılması ya da taşınmazda tarımsal faaliyette bulunulması veyahut ağaç dikilmesi bu tasarruf yetkisinin kapsamı içerisindedir.
Bu durumda Kamulaştırma Kanunu’nun 25. maddesinin ikinci fıkrası hükmünün somut olayda uygulama yeri olmadığı da dikkate alınarak, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan ağaçlar ve bakım değeri için bozma kararında belirtilen hususlar değerlendirilmek suretiyle bedele hükmedilmesi gerekir.
Buna göre tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekilinin ve davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 08.11.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.