22. Hukuk Dairesi 2014/36057 E. , 2015/1145 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin haksız olarak sona erdiğini ileri sürerek, davalıdan kıdem, ihbar tazminatı, fazla mesai yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil ile hafat tatili alacağının tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bilirkişi raporundaki hesaplama doğrultusunda kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, hafta tatili ücreti alacağı ve genel tatil ücreti alacağının reddine; fazla mesai ve yıllık ücretli izin alacaklarının kabulüne dair verilen karar Dairemizin 20.11.2013 tarihli 2012-28120 esas, 2013-25632 sayılı kararı ile ıslaha karşı süresinde zamanaşımı defi ileri sürülmesine rağmen fazla mesai alacağı hesaında dikkate alınmaması yönüyle bozulmakla tarafların diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
Mahkemece bu kez bilirkişi incelemesi ile fazla mesai alacağı zamanaşımı defi de dikkate alınarak belirlenmiş ve kısmen kabul şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karar, davacı ve davalı vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-İşin esasının incelenmesine geçilmeden önce, davaya konu kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunup bulunmadığı hususu öncelikle irdelenmelidir.
Hemen belirtmek gerekir ki; mahkemece davada verilen davanın kabulüne ilişkin kısa karar, bir davayı sona erdiren temyizi mümkün olan (nihai) son kararlardandır. Bu kararla mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur.
Bu aşamada yapılması zorunlu iş, gerekçeli kararı kısa karar doğrultusunda ve kanuni gerekçeleriyle birlikte mahkemenin yazmasından ibarettir. Artık bu karardan dönme (rücu) olanaklı olmadığı gibi, kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde kararda yer alması gerekir. (Yargıtay İçtihadları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1991/7 esas; ve 1992/4 karar sayılı ve 10.04.1992 günlü kararı)
Esasen ilamın tefhim edilen karara uygun yazılması ve gerekçe taşıması Kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olup, bu kurala yasa koyucu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)"nun 294. ve 298. maddeleriyle varlık kazandırmıştır.
Gerçekten de HMK"nın 294. ve 298. maddeleri kamu düzeni amacıyla konulmuş, emredici hükümlerdendir. Bu maddeler hükmünce kararların alenen tefhim edilmesi gerekir. Yine Anayasamızın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı 141. maddesinin 3. fıkrasında; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Aynı kural Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 294. maddesinde de tekrarlanmış; Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinde ise “kararın tefhimi hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur.” HMK"nın 298/2 maddesinde de “gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Davanın reddine veya kabulüne dair karar tefhim edilikten sonra bundan dönülerek yeni ve bundan farklı bir hüküm kurulamayacağı gibi, gerekçeli kararın kısa karara uygun yazılması ve kısa kararla çelişik olmaması da gerekir. Aksinin kabulü mahkemelere güveni sarsacağı gibi Anayasa ve kanunlarda yer alan açık kurallara aykırılık oluşturur. Somut olayda, mahkemece gerekçeli kararda davacının 406,00 TL fazla mesai alacağına hak kazandığı belirtilmesine rağmen, kısa kararda fazla mesai alacağı 1.460,00 TL olarak belirlenmiştir. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunduğu açık olmakla böylece belirtilen Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297., 298. ve 321. maddelerine aykırı davranılması hükmün bu sebeple bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 26.01.2015 gününde oy birliği ile karar verildi.