10. Hukuk Dairesi 2014/21557 E. , 2015/1393 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, hizmet tespitine ilişkindir.
Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okundu. Temyiz konusu hükme ilişkin dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu"nun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, 01.01.1990-31.01.2000 tarihleri arasında bildirilen süreler dışında sürekli ve kesintisiz çalışmalarının tespitini istemiş, Mahkemece; tanık beyanlarının davacı iddialarını desteklemesine karşın, kamu kurumu niteliğindeki davalı idare kayıtlarının esas olduğu, bu kayıtların aksinin ispat edilemediği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu bulunduğu açıktır. 506 sayılı Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve feragat edilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi karşısında, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğunun gözetilmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, Mahkemece, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun ilgili hükümleri de esas alınmak suretiyle kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için mutlak koşul niteliğindeki hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı özel bir duyarlılık ve özenle ortaya konulmalıdır.
Davaya konu somut olayda; davacı, davalılardan ...ne ait işyerinde 01.01.1990-31.01.2000 döneminde kesintisiz çalıştığını, sonrasında ise kesintili
çalışarak 15.11.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı aldığını belirterek, 01.01.1990-31.01.2000 döneminde bildirilen süreler hariç kesintisiz çalışmalarının tespitini istemiştir. Davacının, davalı ..... işyerinden 20.11.1985-15.11.1990 tarihleri arasında, 1985/3. döneminde 40 gün, 1986 yılında 349 gün ve 1987, 1988 ve 1989 yıllarında her yıl 360 gün olmak üzere tam süreli, 1990/1. döneminde 88 gün, 1990/2. döneminde 114 gün, 1990/3. döneminde 60 gün bildirimi ile 01.03.1990 tarihinden itibaren 30 gün ücretsiz izin kullanmak istediğine ilişkin imzalı dilekçesinin bulunduğu ve 15.11.1990 tarihi itibariyle çıkışının yapıldığı, 25.06.1993 tarihinden itibaren ise, davalı Genel Müdürlüğün iki farklı sicil numaralı işyerinden, birden fazla imzalı işe giriş bildirgesi ile kesintili bildirimlerinin bulunduğu, 1991 ve 1992 yıllarında ise hiç bildirim yapılmadığı, 07.10.2003-30.04.2004 tarihleri arasında dava dışı farklı işyerinden bildirim yapıldığı, tüm tanıkların dava konusu dönemde kesintisiz çalışma iddiasını doğruladıkları anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından, davacı adının yer aldığı bildirim bulunmayan dönemlere ilişkin nöbet çizelgeleri, tutarlı tanık beyanları ile imzalı ücretsiz izin kullanıldığına ilişkin belgelerin varlığı karşısında, yapılan inceleme ve araştırma ile toplanan kanıtlar karar vermeye elverişli bulunmamıştır.
İncelenen dava dosyasında; çalışmanın geçtiği işyerinin, resmi bir işyeri olması ve kamu kuruluşlarında çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin belgelere dayandırılması asıl olduğundan, mahkemece, çalışmanın geçtiği iddia edilen 01.01.1990-31.01.2000 dönemine ilişkin işveren nezdindeki puantaj kayıtlı istihkak bordroları ile nöbet çizelgelerinin tamamı ile konuya ilişkin tüm belgeler eksiksiz (okunaklı ve denetime elverişli şekilde) olarak getirtilip, anılan belge ve bordrolardan sigortalının imzasını içerenlerden, imza aidiyeti yönünden çekişme bulunmayanlar ile, hata, hile, ikrah halleriyle sakatlığı iddia ve kanıtlanamayan belgelerin içeriklerinde gösterilen gün kadar çalışmanın karinesini teşkil edeceği göz önüne alınmalı, şayet, işveren kayıt ibraz edemiyorsa, bunun sebebi sorularak ve fiili imkansızlık varsa, davacı ile birlikte çalışan bordro tanıkları ile şef, sayman, amir ve işletme müdürü dinlenilerek, 1991-1992 yıllarında bildirim yapılmadığı ve davacının 1992 yılında davalı Genel Müdürlüğe karşı açtığı ve feragatle sonuçlanan (Ankara 1. İş Mahkemesi"nin 1992/1585 E.-1994/1240 K. sayılı dosyası) davası da araştırılmak suretiyle, varsa, tarafların göstereceği tüm deliller toplanarak, Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin hangi nedenle bildirim dışı kaldığı yeterince araştırma konusu yapılmalı ve ortaya çıkacak sonuca göre karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan maddî ve hukukî olgular dikkate alınmaksızın, mahkemece, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek hâlinde davacıya iadesine, 27.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.