14. Hukuk Dairesi 2014/6429 E. , 2014/12069 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/07/2013
NUMARASI : 2012/579-2013/452
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28.01.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil olmaz ise alacak istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 16.07.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Davacı, davalı ile 23.11.1992 tarihinde evlendiklerini, 2006 yılında anlaşmalı olarak boşandıklarını ancak kararı kesinleştirmeyerek birlikte yaşamaya devam ettiklerini, bu dönemde davacının yaptığı iş karşılığında davaya konu Ç.. İlçesi, A.. A.. Mahallesi, 396 Ada 1 parsel sayılı taşınmaza hak kazandığını, taşınmazın maliki olan A.. M.."in bu taşınmazı kendisine devredecekken o tarihteki ekonomik kriz ve mevcut borçları sebebiyle alacaklıları tarafından el konulmaması için davalı eşi adına devretmesini talep ettiğini bildirmiştir. A.. M.. tarafından taşınmazın 17.10.2008 tarihinde tapuda davalıya devredildiğini fakat davalının taşınmazı iade etmediği gibi satışa çıkardığını, taşınmazda hiçbir hakkı bulunmadığını, geçici olarak üzerine alıp daha sonra iade etmesi gerekirken kötüniyetli olarak bu davranış içine girdiğini ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile, adına tesciline, bu mümkün olmazsa değeri olan şimdilik 100.000,00 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Dosya kapsamına, toplanan delillere göre davacı iddialarını davalının elinden çıkmış yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı ile kanıtlayamamıştır. Ancak, dava dilekçesinde ve delil dilekçesinde “kanuni her türlü delil” demek suretiyle yemin deliline de dayanmış olduğundan bu hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken belirtilen hususun gözetilmemesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA; istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.10.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.