8. Hukuk Dairesi 2010/5641 E. , 2011/2636 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ve... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 04.03.2010 gün ve 480/97 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar vekili, miras yoluyla intikal, taksim ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak 117 ada 249 parsel kapsamında kalan 25.000 m2 ve 112 ada 172 parsel kapsamında kalan 5.000 m2 yüzölçüme sahip iki parça taşınmazın tapu kayıtlarının iptaliyle 1/2 oranında vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, kazanma koşullarının davacılar yararına gerçekleştiği görüşünden hareketle davanın kabulüne, 117 ada 249 parselden ifraz yoluyla oluşan 117 ada 289 parsel kapsamında kalan ve teknik bilirkişi raporunda A harfiyle gösterilen 12.116,05 m2 yüzölçüme sahip taşınmaz bölümünün tapu kaydının iptaliyle 1/2 oranında davacılar adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Ham toprak niteliğindeki 880.102 m2 yüzölçümlü dava konusu 117 ada 249 parsel, Devletin hüküm ve tasarruf altında bulunan yerlerden olduğu açıklanarak 3402 sayılı Kanunun 18.maddesi uyarınca 20.03.2000 tarihinde belgesizden Hazine adına tespit edilmiş, tutanağın 23.11.2001 tarihinde kesinleşmesi üzerine Hazine adına tapu kaydı oluşmuş, baraj kamulaştırması nedeniyle ifrazen dava konusu 117 ada 289 parsel oluşmuştur.
Dava; TMK. nun 713/1, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17.maddeleri uyarınca iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme karar verilmeye yeterli değildir. Dava konusu taşınmazlar, ham toprak niteliğinde Hazine adına tespit edilmiştir. Böyle bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar, ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının 20.03.2000 tespit tarihinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için tespit tarihinden itibaren 20 – 25 yıl öncesine ait (1975 – 1980 ve ayrıca 1980-1985 yılları arası) stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi gerekir. Stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülmesi, taşınmazın sınırlarının belirlenebilmesi ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Mahkemece, uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli bulunan hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.
Diğer yandan; ziraatçı uzman bilirkişi raporunda taşınmazın bir bölümünün mera niteliğinde olduğunu, üzerinde mera bitki örtüsü kalıntıları bulunduğunu açıklamıştır. O halde, uyuşmazlık dava konusu taşınmazın niteliğinin belirlenmesi ile ilgilidir. Başka bir ifade ile dava konusu taşınmazın öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması gerekir. Dava konusu yerin öncesinin veya hâlihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. HGK’nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir.
Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl Özel İdaresi’nden sorulması, varsa mera norm kararı, tahsis tutanağı ile paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4753 SK.nun 8.maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmesi gerekmektedir.
Mahkemece; taşınmazın çevresinde bulunan 265, 277 ve 278 parsellere ait tapu kayıtları, kadastro tutanakları ile varsa dayanak belgeleri (kadastro tespitleri sırasında uygulanan tapu ve vergi kayıtları) ile dava konusu parsel baraj kamulaştırması nedeniyle ifraz gördüğü ve sınırında Yamula Barajı bulunduğu anlaşıldığından Elektrik İşleri Etüt İdaresi tarafından yapılan baraj kamulaştırmasına ilişkin harita ve belgelerin bulundukları yerden eksiksiz olarak getirtilmesi, kadastro fen elemanı, ziraat, jeolog, jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşacak uzman bilirkişiler kurulu marifetiyle dava tarihine göre 20 – 25 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği, meradan elde edilen yerlerden olup olmadığı ve baraj kamulaştırma sahasında kalıp kalmadığı ve taşınmazın kullanım süresinin ne zaman başlandığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve bilirkişi sözleri bilimsel esaslara göre hazırlanan
.bilirkişi raporlarıyla denetlenmesi, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlendikten sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirilme yapılarak karar verilmesi gerekir.
Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı ve kamulaştırma kapsamında kalıp kalmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve tanık anlatımları ve uzman bilirkişi ziraat yüksek mühendisi ve jeolog bilirkişi aracılığı ile tespiti, çevresinde bulunan ve yukarıda parsel numaraları yazılı taşınmazların tapu kayıtları, kadastro tutanakları ile varsa dayanak belgelerinin bulundukları yerlerden eksiksiz getirtilerek mahalline uygulanması, dava konusu taşınmaz yönünü ne şekilde gösterdiği üzerinde durulması, çevreleyen komşu taşınmazların mera niteliğinde olup olmadığı araştırılarak belirlenecek niteliğe göre yukarıda açıklanan hususlar da düşünülerek sonucuna göre bir karar verilmesi, temyiz incelemesi sırasında göz önünde tutulmak üzere HUMK. nun 366. maddesi hükmü uyarınca tescil konusu taşınmaz ve çevresinin resimlerinin çektirilip mahkeme hâkimi tarafından onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, ondan sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; Harçlar Kanununun 13/j maddesine göre, Hazine harçtan muaftır. Bu durumda harcın tamamının davacılardan alınmasına karar verilmesi gerekirken alınması gereken 594 TL nispi harcın davalıdan (Hazine) alınarak Hazineye gelir kaydına karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile eksik araştırma ve incelemeye dayalı hükmün açıklanan nedenlerle HUMK. nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.