3. Hukuk Dairesi 2019/5136 E. , 2020/2545 K.
"İçtihat Metni"Davacı ... Hastanesi Sağlık Hiz A.Ş. ile davalı ... aralarındaki alacak davasına dair ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 13/10/2015 tarihli ve 2014/1302 E.- 2015/1206 K. sayılı hükmün onanması ve davalının temyiz talebinin süre yönünden reddi hakkında dairece verilen 30/05/2019 tarihli ve 2017/8324 E. - 2019/5202 K. sayılı ilama karşı davacı ve davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; ..."nda Özel ... Hastanesi olarak bilinen hastanede sağlık hizmetleri sunduklarını, davacı şirket ile davalı arasında 01.01.2005 tarihinde imzalanan 10 yıl süreli kira sözleşmesi ile hastanenin yanında bulunan binanın kiralandığını, kira sözleşmesinde kiralanan binanın sağlık ve tıbbi görüntüleme merkezi olarak kullanılacağı, binanın dış cephesi, kaplaması ve ıslah işi için yapılacak masrafların mal sahibi tarafından karşılanacağının kararlaştırıldığını, kiralanan binayı sağlık ve tıbbi görüntüleme merkezi olarak kullanabilmek için binanın içini buna uygun olarak projelendirdiğini ve... Belediyesinden proje için onay aldıklarını, daha sonra projeye uygun olarak binanın içinde ve dış cephesinde gerekli tamirat ve onarım yapılarak kullanıma hazır hale getirildiğini, ancak davalının hastane ruhsatı alınması için gerekli başvuruları yapmayarak kira sözleşmesindeki edimini yerine getirmediğini, davalının kendi kusuru nedeniyle davacının maddi olarak zarara uğradığını belirterek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, davacı tarafından kiralanan taşınmaza yapılan tamirat ve onarımdan kaynaklanan zarardan şimdilik 1.000TL ve davalının kusuru nedeniyle kiralananın sözleşmeye uygun kullanılmamasından kaynaklı mahrum kalınan kar nedeniyle şimdilik 1.000TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı; kira sözleşmesinde, davalının yanında ..."ın da kiraya veren olarak imzası bulunduğunu, davacı tarafından sunulan kira sözleşmesinin 3. sayfasını, sonradan eklendiğini için kabul etmediklerini, dava konusu taşınmazın halen davacının kullanımda olduğu gibi, taşınmaza yapılacak tüm tadilatların bedelinin davacı tarafından karşılacağının düzenlendiği için dış cephe kaplama masrafının istenemeyeceğini, dava konusu taşınmazın iskan ruhsatı olduğundan, ruhsat alınamadığı için kar mahrumiyeti talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; taşınmaza yapılan faydalı masraflara ilişkin davanın reddine, kar kaybına ilişkin tazminat davasının kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 1.000TL"nin davalıdan tahsiline dair verilen hükmün, davacı ve davalı vekilince temyizi üzerine Dairece, 30.05.2019 günlü ve 2017/8324 E. - 2019/5202 K. sayılı ilam ile, davalının temyiz talebinin, süresinde olmadığından reddine, davacının temyiz talebinin esastan reddine ve hükmün onanmasına karar verilmiş, İlama karşı davalı ve davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi talep edilmiştir.
Mahkeme kararının davalı vekili bulunmadığından yanında çalışan denilerek İbrahim Karataş"a 24.02.2016 tarihinde tebliğ edildiği, temyiz harcının ise 04.03.2016 tarihinde davalı vekili tarafından ödendiği, Dairemizin 30.05.2019 günlü ve 2017/8324 E. - 2019/5202 K. sayılı kararı ile süresinden sonra yapıldığı gerekçesi ile temyiz isteminin süre yönünden reddine karar verilmiş ise de; bu kez yapılan incelemede, Tebligat Kanununun 11 / 2. maddesinde; Avukat tarafından takip edilen işlerde, avukatın bürosunda yapılacak tebligatlar, resmi çalışma gün ve saatleri içinde yapılır düzenlemesi bulunduğu, ancak, tebligatın yapıldığı İbrahim Karataş"ın davalı yanında çalışmadığı anlaşıldığından, öğrenme tarihine göre temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldığından; karar düzeltme isteminin kabulü ile, Dairemizin 30.05.2019 günlü ve 2017/8324 E. - 2019/5202 K. sayılı temyiz talebinin süreden reddine ilişkin kararı kaldırılarak, davalının temyiz itirazlarının ve davacının faydalı masraflara ilişkin karar düzeltme taleplerinin incelenmesine geçildi.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazları ve davacının faydalı masraflara yönelik karar düzeltme isteminin reddi gerekir.
2- Davalının kar kaybına yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 305. maddesine göre, kiralananın önemli ayıplarla teslimi halinde kiracı, borçlunun temerrüdüne veya kiraya verenin kiralananın sonradan ayıplı hale gelmesinden doğan sorumluluğuna başvurabilir. Kiralanan sonradan ayıplı duruma gelirse kiracı, kiraya verenden ayıpların giderilmesini veya kira bedelinden ayıpla orantılı bir indirim yapılmasını ya da zararının giderilmesini isteyebilir. Önemli ayıp durumunda kiracının sözleşmeyi fesih hakkı saklıdır. 307. maddesine göre kiracı, kiralananın kullanımını etkileyen ayıpların varlığı halinde, bu ayıpların giderilmesine kadar geçen süre için, kira bedelinden ayıba orantılı indirim isteyebilir. Ayrıca 308. maddesine göre de; kiraya veren, kusuru olmadığını ispat etmedikçe, kiralananın ayıplı olmasından doğan zararları kiracıya ödemekle yükümlüdür.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 301. maddesi (mülga 818 Sayılı Borçlar Kanununun 249/1 maddesi) hükmü gereği kiraya veren kiralananı kararlaştırılan tarihte sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür. Kira, sürekli bir akit olduğundan hem sözleşmenin kurulmasından önce var olan, hem de akdin devamı süresince kiracının bir kusuru olmaksızın ortaya çıkan ayıplar kiralayanın tekeffülü altındadır. Diğer bir anlatımla kiraya veren sözleşme süresince kiralananın kullanmaya elverişli halde bulunması için gerekli önlemleri almak durumundadır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK"nun 112. (818 sayılı BK md. 96) maddesine göre alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir.
Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır, kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır.
Kâr kaybı, kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kardan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kardan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir.
Kar kaybının hesabında kiracının aynı şartlarla benzer bir taşınmazın kiralanması için gereken makul süre tespit edilip, bu süre içindeki kiracı kazanç kaybının ne olabileceği tespit edilerek mahrum kalınan kazanç kaybının belirlenmesi gerekmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 106. ve 108. (TBK md. 125.) maddeleri hükümleri gereğince kazanç kaybı (kâr kaybı) zararına uğrayan tarafın isteyebileceği zararın saptanmasında kıyasen Borçlar Kanununun 325. maddesi hükmünde gösterilen kesinti yönteminin uygulanması gerekir. Bu yönteme göre kâr kaybı, sözleşme ifa ile bitse idi zarar görenin elde etmesi muhtemel bütün gelirlerden yapması gereken bilcümle zorunlu harcama kalemleri ile sözleşme süresinden evvel feshedildiğinden süresinden evvel fesih nedeniyle sağladığı yani tasarruf ettiği haklar ve yine bu süre içerisinde başka işten sağlayacağı veya kasten sağlamaktan kaçındığı kazanç miktarları toplamı indirilerek bulunur. Elde edilecek fark miktara da net kâr denilir. Bu yönteme uygun kâr kaybı zararı hesaplanırken davacının davalıya ödemesi gereken kira paraları da elbette davacının yapması zorunlu giderler içinde dikkate alınmalıdır.
Somut olayda; Davada dayanılan ve hükme esas alınan 01.01.2005 tarihli ve 10 yıl süreli kira sözleşmesine göre kiraya verenler davalı ... ve dava dışı ... olup, dava sadece ... aleyhine açılmıştır. Kural olarak kira alacağı ve sözleşmeden kaynaklanan parasal haklar bölünebilir nitelikte olup, kiraya verenin birden fazla olduğu durumda her bir kiraya veren kendi payına düşen tazminat miktarından sorumludur. Sözleşmede kiraya verenlere hangi oranda ödeme yapılacağına ilişkin açık bir hüküm olmadığı görülmektedir. Bu durumda kiraya verenlerin payının 1/2 olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle, mahkemece davaya konu talep hakkının bölünebilir olduğu nazara alınarak, davalı ... yönünden payı oranında alacağa hükmedilmesi gerektiğinden tazminatın tümünden davalının sorumlu tutulması doğru değildir.
Kar mahrumiyeti bedeli belirlenirken hükme esas alınan bilirkişi raporu denetime elverişli ve ayrıntılı düzenlenmemiştir. Bilirkişi raporunda; hiçbir değerlendirme ve veri kullanılmadan doğrudan kar kaybı hesabı yapılmıştır. Davacı tarafından yapılması gereken masrafların indirilip indirilmediği belirtilmediği gibi, benzer bir binanın ne kadar sürede bulunabileceği ve bu süre kadar yoksun kalınan karın hesaplanmadığı ve davacının mevcut kiralanan yeri kullanamaması nedeniyle mevcut hastanede hasta sayısının veya tedavinin ne kadar engellendiği ve bu nedenle ne gibi bir kar kaybına yol açıldığının irdelenmediği gibi, keşifte taşınmazın içinde bir kısım tıbbi cihazlar olduğu belirtildiğine göre; kiralanan taşınmazın kısmen kullanılıp kullanılmadığı ve bu nedenle tazminat miktarında bir indirim yapılmasının gerekip gerekmediğinin düşünülmediği görülmektedir. Mahkemece; davacının, davalıya gönderdiği ... 5. Noterliğinin 28.06.2010 tarihli ihtarı ile davalının temmerüde düşmüş olması karşısında, yukarıda açıklandığı şekilde öncelikle davacı kiracının aynı şartlarla başka bir yeri kiralaması için gereken makul süre tespit edilip bu süre içindeki kiracı karının ne olabileceği tespit edilip mahrum kalınan karın belirlenmesi ve daha sonra TBK’nun 125. madde hükmü gereğince kâr kaybı zararına uğrayan tarafın isteyebileceği zararın saptanmasında kıyasen yine aynı Kanun’un 325. maddesi hükmünde gösterilen kesinti yönteminin uygulanması ve hakim tarafından belirlenen bu mahrum kalınan kar üzerinden hakkaniyete uygun bir indirim yapılması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmadığından hükmün bu gerekçe ile bozulması gerektiği bu defaki incelemeden anlaşılmakla davalının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 30.05.2019 günlü ve 2017/8324 E. - 2019/5202 K. sayılı ilamın kaldırılmasına ve belirtilen gerekçeyle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının faydalı masraflara ilişkin karar düzeltme ve davalının sair temyiz isteminin reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile Dairemizin 30.05.2019 günlü ve 2017/8324 E.-2019/5202 K. sayılı ilamının kaldırılmasına ve hükmün yukarıda açıklanan gerekçe ile davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının düzeltme isteyene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.