3. Hukuk Dairesi 2015/14655 E. , 2016/522 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkillerinin murisi ..."in, davalıdan ... İlçesi, ... Köyü, 177 parsel sayılı taşınmazın 500 m²"sini 10.09.1991 tarihli harici satım senedi ile aldığını, satış bedelini peşin olarak ödediğini, dava konusu taşınmaz üzerinde imar uygulaması yapıldığını ve imar uygulaması sonucu taşınmazın üçünçü şahıslar adına çıktığını, dava konusu taşınmazın ... Köyü 298 ada 1 Parsel olarak revizyon gördüğünü, taşınmazda müvekkilinin halen zilyet olduğunu, davalının taşınmazın bedelini müvekkilinden aldığı halde tapuyu vermediğini ve verme imkanının da kalmadığını, bu nedenlerle HMK 107 maddesi gereği belirsiz alacak davası alacağın 5.000 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkillerine ödenmesine, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili duruşmada; "10/09/1991 tarihli harici satım sözleşmesinin doğru olduğunu, 19.000,000 TL (yeni 19,00 TL) parayı ..."den sözleşmenin yapıldığı gün aldığını, ancak daha sonra da bu taşınmazda hak sahibi oluşmadığı için devredemediğini" bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulü ile, 5.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren, 16.027,00 TL alacağın ise 11.03.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiş; Dairemizin 26.02.2015 tarih, 2014/10198 Esas- 2015/3102 Karar sayılı ilamıyla; muris ..."in davacılar haricinde mirasçıları bulunup bulunmadığının tespiti ve davada taraf teşkilinin temini yönünden bozma kararı verilmiştir.
Sözkonusu bozma kararı üzerine dosyanın gönderildiği mahkemece bozma ilamına uyulmuş, usulüne uygun taraf teşkilinin temininden sonra; yapılan yargılama neticesinde; davanın kabulü ile, 5.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren, 16.027,00 TL alacağın ise 11.03.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, sözkonusu karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Uyuşmazlık, harici satım sözleşmesine dayalı alacağın sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
1-)Taraflar arasında imzalanan 10.09.1991 tarihli sözleşme, tapulu taşınmaza ilişkin olmasına rağmen, resmi biçimde yapılmadığından geçersizdir. (TMK.md.706, MK. md.634, BK.213, T.Kanunu md.26). Bu nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda davacı; bu geçersiz sözleşme nedeniyle, davalıya verdiği bedeli ancak, sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde geri isteyebilir.
Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici Adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici Adalet İlkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.
Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut verileri tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.
Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Davacının 10.09.1991 tarihinde ödemiş olduğu, 19.000,000 TL (yeni 19.00 TL) nin çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışla, memur ve işçi ücretlerindeki artışlar vs. ortalaması alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücü davacının edimin ifa edilemeyeceğini öğrendiği tarih itibariyle konusunda uzman bilirkişi ya da kurulun nedenlerini açıklayacak Yargıtay denetimine uygun rapor alınarak belirlenmeli ve sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
Bu nedenle, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücünün tespitine yönelik usulüne uygun taraf ve Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alınmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-) Dava, harici satım sözleşmesine dayalı alacağın sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği tahsiline ilişkindir.
Somut olayda davacı vekili müvekkilinin taşınmazda halen zilyet olduğunu açıklamış, zilyetliğin sona erdiğine ilişkin de delil sunulmamıştır.
Bu durumda, 10.07.1940 günlü ve 2/7 sayılı İBK uyarınca; BK 81 (TBK 97) maddesi uygulama yeri bulacaktır. 10.07.1940 gün ve 2/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince de, davacının satış parasını geri isteyebilmesi, kullanımında bulunan taşınmazı geri vermesi ile mümkündür. Bu nedenle satış bedelinin davalıdan alınmasına karar verilmekle birlikte, aynı zamanda ve karşılıklı olarak taşınmazın da zilyetliğinin davalıya teslimine, taşınmaz davacının elinde bulunduğundan hükmedilen alacağa da taşınmazın iadesi tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.