3. Hukuk Dairesi 2015/1873 E. , 2016/884 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
VEK.AV. ...
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar vekili dilekçesi ile; İli, ...İlçesi, ... Sokak, ... kain, tapuda 866 ada, 185-186-187 parsel sayılı taşınmazların müvekkillerinin dedesi ... adına kayıtlı iken ölümünden sonra müvekkilleri adına intikali sırasında tapu kaydında görülen "186 ve 187 nolu parsellerde ..., 185 nolu parselde ..., ..." vakıf şerhleri nedeni ile davalı kuruma ihtirazı kayıtla taviz bedeli olarak 131.160,00TL ödemek zorunda kaldıklarını, ancak davalı kurumun dava konusu taşınmazların evveliyatında tapusu vakfa ait taşınmazlar olmadığını bildiği halde müvekkillerinden haksız olarak taviz bedeli aldığını, tapu kaydında görülen vakıf adı ile dava konusu taşınmazların bir ilgisi olmadığını iddia ederek, müvekkillerinden tahsil edilen 131.160,00TL"nin 19.11.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ve davalı kuruma gönderilen ihtarname masrafı olarak 482,42TL"nin yasal faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; bir taşınmazın sahih vakıflardan olan icareteynli veya mukataalı vakıf niteliğinde olması için her şeyden önce bir köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklardan vakfedilmiş olması gerektiğini, dava konusu taşınmazların bulunduğu ada ve çevresindeki adalar dahilinde korunması gerekli tescilli kültür varlıklarının olduğu anlaşıldığında, bu bölgenin eski yerleşim yerlerinden olduğunu gösterdiğini, faizin başlangıç tarihinin ödeme tarihi olmayıp, faizin dava dilekçesinin müvekkili İdare"ye tebliği tarihinden (27.06.2013) itibaren işlemesi gerektiğini, ayrıca davacının talep etmiş olduğu ihtarname masrafı ve faiz talebinin yasal hiç bir dayanağı olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; ...Müdürlüğünce sunulmuş vakfiye bulunmadığı, dava konusu taşınmazların vakfa ait olduğu hususunun kadastro ve tapu kaydına göre belirlendiği, arazinin niteliğinin vakfın sahih olup olmadığını tespite yeterli olmadığı; aynı vakfiye ile hem sahih hem de gayrisahih vakıf kurulabileceği; davalı idarece sahih vakıf durumu ispatlanamadığından, vakfın miri arazinin geliri tahsis edilerek kurulan gayrisahih vakıf olduğunun kabulü gerektiği; bu itibarla taviz bedeline tabi olmayacağı gerekçesi ile davanın kabulüne, 131.160,00TL taviz bedelinin TBK.nın 117. Maddesine göre temerrüt tarihi olan 16.11.2011 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte, 482,42TL ihtarname masrafının 14.02.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı taraftan tahsili ile davacı ve dahili davacılara miras hisseleri oranında ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
5737 Sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmış ve aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Sözü edilen 5737 Sayılı Vakıflar Kanununun 18.maddesi hükmüne göre; “Tapu kayıtlarında, icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar, işlem tarihindeki emlak vergisi değerinin yüzde onu oranında taviz bedeli alınarak serbest tasarrufa terk edilir. Ancak miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar tavize tâbi değildir.”
Yasanın 3.maddesinde yapılan tanıma göre de, mukataalı vakıf; zemini vakfa, üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise; değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder.
Hal böyle olunca somut uyuşmazlığının çözümü için, kayda işlenen ... Vakıflarının mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerde mukataalı hayrata tahsis edilmeyen ve aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığı yöntemince araştırılması gerekir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu vakfın niteliğinin belirtilmesi açısından hüküm kurmaya elverişli bulunmamaktadır.
Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi ve hukuki durumları ayrı ayrı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığı vs. hususların keşfen ve uzman bilirkişiler marifetiyle saptanmalıdır.
Somut olayda mahkemece; davalı ... Müdürlüğüne davaya konu vakıflarla ilgili vakıf senedi ve vakfa ait rekabenin dosyaya sunulması için müzekkere yazılmış ise de, davalı tarafından müzekkereye verilen cevap ile davaya konu taşınmazlara ilişkin tapu ve kadastro tutanakları sunulmuş vakıf senedine ya da vakfiyeye ilişkin bir açıklama yapılmamış, vakfiye dosya arasına alınamamıştır.
O halde öncelikle varsa davaya konu vakıflara ait vakfiyenin dosya arasına alınması sağlanmalı, bundan sonra mahallinde keşif yapılarak, vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığı, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceği hiç bir kuşkuya yer bırakmadan saptanması hususunda yukarıda anlatılan ilkeleri kapsar biçimde bilirkişi görüşüne başvurulduktan sonra sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Tün bu hususlara dikkat edilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.