3. Hukuk Dairesi 2015/13670 E. , 2016/887 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesi ile; davacının kullandığı akım tesisinde yapılan demonte sırasında trafoların çevirme oranı 20/5 yerine 40/5 olarak yazılması sonucu, faturalarda 1260 alınması gereken çarpanın 2520 alınması nedeniyle 2007 Ağustos ile 2010 Eylül dönemleri arasında davalı kuruma fazladan ödenen 542.033,14 TL elektrik tüketim bedeli ile her bir ödeme için ödeme tarihinden dava tarihine kadar hesaplanan 88.746,63 TL yasal faiz toplamından, davalı tarafından iade edilen 211.614,41TL"lik kısım mahsup edildikten sonra netice olarak toplam 419.165,36TL"nin ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davalının itirazı üzerine yapılan inceleme sonucu itiraz tarihinden geriye doğru bir yıllık iade edilmesi gereken 211.614,41TL"nin 04.02.2011 tarihinde ödendiğini, davacının 2007 yılından itibaren tahsil talebinin doğru olmadığını, ayrıca talep olunan faiz miktarına ve bileşik faiz talebini kabul etmediklerini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; davalı idarenin yaptığı hata nedeni ile değişim tarihinden itibaren hatalı ve fazla tüketim tahakkuk ettirilerek davacıdan tahsil olunduğu, davacının fazla tahakkuku farketmesi üzerine müracaatta bulunduğu ve davalının hatayı kabul ettiği, bu hali ile davacının sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca fazla ödediği kısımları talepte haklı bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 330.418,73 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hükümün taraf vekillerince temyizi üzerine Dairemizin 05.06.2014 tarih
2014/1332E-9049K sayılı ilamı ile; ""... anılan hükümlerin, yanlış çarpım faktörü uygulanması sonucu dağıtım şirketi lehine doğan alacaklarda, tüketimin hesaplanacağı süre konusunda bir sınırlama getirmediği, dolayısıyla gerek önceki yönetmelik gerekse de yürürlükte olan yönetmeliğe göre ödeme bildirimine ilişkin bu ve benzeri hatalar açısından, hatanın başlangıç tarihi itibariyle tüketimin hesaplanması gerektiği ortadadır.
Ancak, davalı şirketin endeks okumalarında çarpan farkını yanlış uygulaması nedeniyle davaya konu uyuşmazlığın doğduğu dosyadaki belgelerle sabittir. Bu nedenle kural olarak; davalı idarenin kendisine düşen edimi ifada ihmal gösterdiği, dolayısıyla BK.nun 98/2 nci maddesi delaletiyle sözleşme ilişkilerine de uygulanması gereken BK.nun 44. maddesi uyarınca müterafik kusurlu olduğu açıktır (Bakınız aynı yöndeki HGK.nun 22.05.2012 günlü ve 2002/19-340 E.-2002/420 K., 13.HD."nin 19.01.2004 günlü ve 2003/321 E.- 2003/72 K. sayılı ilamları).
Hal böyle olunca, mahkemece; aldırılacak uzman bilirkişi raporu ile belirlenecek tüketim bedelinden, davalı şirketin müterafik kusuru nedeniyle 818 sayılı BK. nun 98/2 maddesi delaletiyle 44. maddesi uyarınca indirim yapılması suretiyle karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Öte yandan davacı talebinde, her bir ödeme için ödeme tarihinden dava tarihine kadar hesaplanan 88.746,63 TL yasal faiz toplamını da dava konusu etmesine rağmen mahkemece bu hususta değerlendirme yapılmayarak olumlu-olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmamıştır.
818 sayılı BK"nun 101.maddesinde "Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla mütemerrit olur" hükmü getirilmiştir. 6098 sayılı Borçlar Kanununun 117.maddesinde bu hüküm ""Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer"" şeklinde düzenlenmiştir. Temerrüt, ya bir ihtar ile ya da dava açılması vs. suretiyle gerçekleşir.
Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre; borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin iyiniyetli ya da kötüniyetli olduğuna bakılmadan bir ihtar ile ya da aleyhine bir dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez.
Mahkemece yargılama sırasında, davacı tarafın davalı tarafı temerrüde düşürecek bir ihtarda bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır.
O halde somut olayda, davalı taraf için keşide olunan bir ihtarname bulunup bulunmadığı araştırılıp; borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren; davalı tarafın temerrüdü yoksa dava tarihinden itibaren davalının temerrüde düştüğü kabul edilmek suretiyle faiz yönünden karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde faize hükmedilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Davalı vekilinin temyiz itirazına gelince;
HMK 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
Somut olaya gelince; mahkemece yargılama sırasında bilgisine başvurulan hukukçu bilirkişinin raporu doğrultusunda karar verilmiştir. Rapor düzenleyen bilirkişinin elektrik tüketim bedeli hesabı konusunda uzman olmadığı bu nedenle bilirkişi olarak dinlenemeyeceği kuşkusuzdur. Uzman bilirkişi tarafından, davacının fazla ödediği elektrik bedelinin denetime elverişli bir şekilde hesaplanması gerekir.
O halde, mahkemece dava dosyasının önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak ve elektrik tüketim hesabı konusunda uzman olan mühendislerin de aralarında bulunduğu üç kişilik bilirkişi kuruluna verilmesi, talep edilen fazla ödeme miktarının ayrı ayrı hesaplanması konusunda denetime elverişli rapor alınarak, davacının tahsilini istemekte haklı olduğu alacak miktarının bu şekilde belirlenmesi gerekirken, konusunda uzman olmayan bilirkişiden alınan rapor doğrultusunda yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir."" gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyma kararı verildikten sonra yapılan yargılama sonucunda; bozma sonucu aldırılan bilirkişi raporu doğrultusunda belirlenen net alacaktan takdiren %30 hakkaniyet indirimi yapıldıktan sonra geriye kalan 231.293,11TL"nin 14.10.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak;
Dairemizin 05.06.2014 tarih 2014/1332E-9049K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin iyiniyetli ya da kötüniyetli olduğuna bakılmadan bir ihtar ile ya da aleyhine bir dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez.
Mahkemece hükümde asıl alacağa 14.10.2010 tarihinden itibaren faiz uygulanacağı belirtilmiştir. Dosyanın yapılan incelemesinde 14.10.2010 tarihinde davacı ortaklık tarafından, davalı şirkete, düzenlenen faturalarda çarpan değerinin yüksek uygulandığı ve bunun da fatura değerini yükselttiğine ilişkin bir dilekçe ile başvuruda bulunduğu görülmektedir. Ne var ki bu dilekçede, fatura değerinin yüksek olması nedeniyle belli bir miktarın belli süre içerisinde kendilerine ödenmesini talep ettiklerine dair bir ihtar bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle anılan dilekçenin Dairemizin 05.06.2014 tarih 2014/1332E-9049K sayılı bozma ilamında belirtildiği anlamda davalıyı temerrüde düşürmeye yeterli bir ihtarname olmadığının kabulü gerekmektedir.
Somut olayda yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece; davalının dava tarihinden önce temerrüde düşürüldüğü kanıtlanamadığından, asıl alacağa dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi gerekirken, yukarıda belirtilen dilekçe tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ne var ki; bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile, hükmün 1.fıkrasında yer alan ""14.10.2010 tarihinden"" ibareleri hükümden çıkartılarak yerine "dava tarihinden" sözlerinin yazılarak hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.01.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.