21. Hukuk Dairesi 2016/11404 E. , 2018/1189 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan...Ltd.Şti. ile dahili davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalılar ... ve ... yönünden davanın reddine, davalı...Ltd. Şti. ve dahili davalı ... Bakanlığı yönünden maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
... Bakanlığı vekilinin temyiz itirazları incelendiğinde;
Dosyanın incelenmesinden, dava açılırken ... Bakanlığı davalı olarak gösterilmemiş, yargılama sırasında davacı vekili tarafından 24.04.2012 tarihli dilekçesi ile ... Bakanlığı"nın davaya dahil edilmesini talep ettiği ve Karar Başlığında ... Bakanlığı"nın dahili davalı olarak gösterildiği ve hükmedilen tazminatlardan sorumlu tutulduğu anlaşılmaktadır. Eldeki bu dava eda davası niteliğinde olup eda davalarında dahili davalı müessesi bulunmadığı gibi Türk Usul Hukuku Sisteminde, bazı istisnai haller dışında, “dahili davalı” müessesesi bulunmamaktadır. Mahkemece, ancak davada taraf olan kişiler hakkında karar verilebilir. İhtiyari dava arkadaşlığının bulunduğu hallerde, bir dava açıldıktan sonra mevcut davalı taraf yanına bir başka davalı taraf ilave etmek, ıslâh suretiyle dahi mümkün değildir. Sorumlu olanlardan biri hakkında dava açıldıktan sonra diğer bir sorumlunun davaya dahil edilmesi ve hakkında hüküm kurulması olanağı yoktur. Somut olayda, ... Bakanlığı ile diğer davalı arasında mecburi dava arkadaşlığı da bulunmadığı halde ... Bakanlığı"nın dahili davalı olarak kabulüyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Dosya kapsamından 22.07.2009 tarihinde meydana gelen iş kazasında sigortalının % 8,1 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı, olayda sigortalının % 10 oranında karşıt kusurunun bulunduğu anlaşılmaktadır.
Gerek mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen 25.000,00 TL manevi tazminat fazladır.
O halde, davalı şirket vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davalı ...Ltd.Şti."ne iadesine, 13.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.