3. Hukuk Dairesi 2015/18115 E. , 2016/995 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVACILAR : ... VD. VEK.AV...... .........
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle daha önceden belirtilen 06.10.2015 duruşma günü için tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av...... ...... geldi. Karşı taraf davacılar adına gelen olmadı. Açık duruşmaya yapıldıktan sonra nevakısın giderilmesi için dava dosyasının mahkemesine gönderilmesine karar verildi. Dava dosyası bu kez yeniden gelmekle, dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar dava dilekçelerinde; vasiyetçi ... tarafından düzenlenen ve Bafra Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/..... E.sayılı dosyası ile açılan 02.09.2004 tarihli vasiyetname ile lehlerine mal vasiyet edildiğini ileri sürerek, vasiyetnamenin tenfizine karar verilmesini talep etmiş, davacılar vekili 05.03.2012 tarihli dilekçesi ile de davanın TMK.nun 600.maddesi uyarınca vasiyete konu taşınmazların tapularının iptali ile davacılar adına tescili istemine ilişkin olduğunu bildirmiştir.
Davalı vekili; vasiyetçinin tasarruf ehliyetinin bulunmadığını, ayrıca vasiyetçiye hata, hile ve baskı uygulanarak vasiyetnamenin tanzim ettirildiğini savunarak; vasiyetnamenin hükümsüzlük nedeniyle iptalini, olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; Hukuk Genel Kurulunun 13.02.1991 gün ve 648-65 sayılı kararında açıkça vurgulandığı üzere, vasiyetnamenin tenfizi diye adlandırılan davaların, kişisel hakkın tesisi için yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesince açılan vasiyetnamenin TMK.nun 535 ve devamını izleyen maddelerinde düzenlenen tebliğ işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra herhangi bir itiraza uğramamış ve ve iptalinin istenmemiş olması nedeniyle vasiyetnamenin kesinleşmiş olduğunun tespiti için açılmış olan davalar olduğu, Bafra Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/..... esas sayılı vasiyetnamenin açılması dosyasında mirasçılara TMK. nun 597. maddesine göre henüz tebligatların yapılmadığı ve bu sebeple gerekli yasal sürelerin de dolmadığı gerekçesiyle usulüne uygun açılmayan davanın reddine dair verilen hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 19.11.2012 günlü ve 2012/....... E. 2012/2....... K. sayılı ilamı ile;
(...Davada, 02.09.2004 tarihli muayyen mal vasiyetinin yerine getirilmesi (tenfizi) istenilmektedir.
TMK.nun 600.maddesi; “Vasiyet alacaklısı, vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona; yoksa yasal veya atanmış mirasçılara karşı kişisel bir istem hakkına sahip olur.
Bu alacak, tasarruftan aksi anlaşılmıyorsa vasiyet yükümlüsünün mirası kabul etmesi veya red hakkının düşmesiyle muaccel olur.
Vasiyet alacaklısı, yükümlülüğünü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı, vasiyet edilen malın teslimini veya hakkın devrini; vasiyet konusu bir davranış ise, bunun yerine getirilmemesinden doğan zararın giderilmesini dava edebilir.” hükmüne amirdir.
Buna göre, vasiyet alacaklısı, mirasçı değil; kişisel bir istem hakkı sahibidir. Bu hakkın yerine getirilmesi için; her şeyden önce TMK.nun 596. ve devamı maddeleri uyarınca vasiyetnamenin açıldığının ve iptali için yasada gösterilen sürenin geçtiğinin belirlenmesi gerekir.
Davaya konu vasiyetname, açılması için gönderildiği Bafra Sulh Hukuk Mahkemesince 2010/..... Esasına kaydedilmiş ve 18.05.2010 tarihli celsede vasiyetçinin tek yasal mirasçısı olan davalıya okunmak suretiyle açılmıştır. Bu husus, davacıların da kabulünde olduğuna göre, vasiyetnamenin yerine getirilmesi için gerekli olan vasiyetnamenin açılmasına ilişkin şartın gerçekleştiği ortadadır.
Diğer taraftan, vasiyetnamenin davalıya okunduğu tarih ile iş bu dava tarihi arasında TMK.nun 559.maddesinde iptal için öngörülen süre dolduğu gibi, davalı taraf vasiyetnamenin iptaline yönelik dava açıldığını da ileri sürmemiştir.
Şu durumda, mahkemece; davanın esasına girilerek taraf delillerinin usulünce toplanılıp değerlendirilmesi ve ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yön gözardı edilerek yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...)
Gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma ilamına uyan mahkemece; davalı tarafça verilen cevap dilekçesinde vasiyetnamenin iptali ve tenkisi def"i olarak ileri sürülmüş ise de, bozma ilamında da belirtildiği üzere TMK 559. maddesindeki iptal için öngörülen sürenin dolduğu gerekçesiyle; davanın kabulüne, vasiyete konu taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile eşit olarak davacılar adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
4722 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun"un 17. maddesi uyarınca; mirasçılık ve mirasın geçişi, mirasbırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir.
Dairemizin 19.11.2012 tarihli bozma ilamında da açıklandığı üzere, dava, 10.04.2010 tarihinde ölen murise ait 02.09.2004 tarihli muayyen (belirli) mal vasiyetinin yerine getirilmesi istemine ilişkindir(TMK. md. 600).
TMK. nun 559. maddesi; “İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer.
Hükümsüzlük, def"i yoluyla her zaman ileri sürülebilir." hükmünü,
TMK. 571.maddesi ise; "Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.
Bir tasarrufun iptali bir öncekinin yürürlüğe girmesini sağlarsa, süreler iptal Tenkis iddiası, def"i yoluyla her zaman ileri sürülebilir." hükmünü içermektedir.
Yukarıda açıklanan maddelerde; ölüme bağlı bir tasarruf olan vasiyetnamenin iptali ve tenkisi davalarını açmak için belirtilen süreler, hak düşürücü süre olarak düzenlenmiştir. Ancak gerek 559.maddenin 2.fıkrasında, gerekse 571.maddenin 3.fıkrasında; vasiyetnameye ilişkin açılmış bir davada hükümsüzlük ve tenkis iddiasının, defi yoluyla her zaman ileri sürülebileceği belirtilmiştir.
Mahkemece uyulan dairemiz bozma ilamında da, açıkça hak düşürücü süre olarak düzenlenen, iptal ve tenkis davalarını açma sürelerinin geçmiş olduğuna işaret edilmiştir.
Bu durumda, mahkemece; davalı vekili tarafından def"i yoluyla ileri sürülen hükümsüzlük ve tenkis iddialarının incelenmesi gerekirken, uyulan bozma ilamının yanılgılı değerlendirilmesi suretiyle bu iddialar incelenmeden davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ. Yukarıda açıklanan