Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/6058
Karar No: 2020/2224

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2019/6058 Esas 2020/2224 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2019/6058 E.  ,  2020/2224 K.

    "İçtihat Metni"


    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Kulaçoğlu İnş. Ltd. Şti. vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Dava dilekçesinde, .....bölümde kayıtlı taşınmazların maliki .....arafların ortak miras bırakanları olduğunu, taşınmazların miras yoluyla taraflara intikal ettiğini, taşınmazların anlaşma yoluyla taksimi veya satışının mümkün olmadığını bildirerek satış yoluyla ortaklığın giderilmesine karar verilmesi istenilmiştir.
    Mahkemece yapılan yargılama neticesinde 08/03/2016 tarihinde "tarafların dava konusu taşınmazlara hisseli olarak birlikte malik bulundukları, taşınmazların yüzölçümü, cinsi, pay ve paydaş sayısı itibariyle aynen taksiminin mümkün olmadığı, ortaklığın ancak satış yoluyla giderilebileceği anlaşıldığından davanın kabulün..... bağımsız bölüm, ...... bölümde kayıtlı taşınmazlar üzerindeki ortaklığın satış yolu ile giderilmesine" karar verilmiş, hükmün davalı .....vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2017/3504 Esas - 2018/3070 Karar sayılı ilamı ile; davacının .....parsel sayılı taşınmazın satışı talebinden feragat ettiği, feragat beyanından da feragat ettiği mahkemenin bu parsel yönünden satışa karar vermesinin yerinde olmadığı, feragatten vazgeçmenin mümkün olmadığı gerekçesiyle” hükmün bozulmasına karar vermiş
    Mahkemece davanın kabulüne; ......bağımsız bölüm.....bağımsız bölümde kayıtlı taşınmazlar üzerindeki ortaklığın satış yolu ile giderilmesine, ...... parsel sayılı taşınmaz yönünden feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm dava...... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
    6100 sayılı HMK"nın geçici 3. madde 1. fıkrasına göre; bölge adliye mahkemelerinin, 26/09/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. 2. fıkrasına göre; bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez. 3. fıkrasına göre; bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır. Aynı maddenin (2) fıkrası gereğince de; Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacaktır ve 1086 sayılı HUMK"nın 437. maddesinde sulh hukuk mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi 8 gündür.
    Dava dosyasının incelenmesinden; ilk derece mahkemesinin yargılamayı sonlandırdığı kısa kararda ve gerekçeli kararda kanun yoluna başvuru süresinin 2 hafta olarak belirtildiği, davalı vekilinin belirtilen bu süreye göre kanun yoluna başvuru dilekçesini sunduğu anlaşılmıştır.
    Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında Devletin işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu ifade edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinin "ç." bendi uyarınca da hükümde, kanun yolları ve süresinin gösterilmesi bir zorunluluktur. Kanun koyucu, Devlet organlarının tesis ettiği işlemlere karşı kanun yolları ve hangi mercilere başvuracağı ve başvuru süresi bakımından tarafların doğru bilgi sahibi olmalarını sağlayarak, dağınık mevzuat karşısında hangi yola müracaat edeceğini bilmeyen yahut tereddüt eden bireylerin hak arama özgürlüğünü etkin ve sağlıklı bir şekilde kullanmalarını amaçlamıştır.
    Anayasa Mahkemesi de birçok kararında başvurucuların gerekçeli kararda belirtilen süreye güvenerek hareket etmesinin makul görülebileceğini, mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü dikkate alındığında, temyiz süresinin mahkeme kararında farklı belirtilmiş olması karşısında, kanunda belirtilen süre olduğunu kabul ederek dilekçenin reddine karar veren değerlendirmelerin mevzuat hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları içinde olduğunun kabul edilemeyeceğini, yapılan yorumun başvurucuların temyiz hakkını kullanmayı imkânsız kılacak ölçüde ve aşırı şekilci bir yaklaşımla elde edildiğini ve bu açıdan kararın başvurucuların mahkemeye erişim hakkını zedelediği sonucuna ulaşarak, Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. (Anayasa Mahkemesi"nin 2014/819 başvuru numaralı ve 09.06.2016 tarihli (29757 Sayılı ve 29.06.2016 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanan) kararı).
    Somut olayda; ilk derece mahkemesince kısa kararda ve gerekçeli kararda temyiz süresi kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta olarak açıklanmıştır. Gerekçeli karar davalı vekiline, 11/05/2019 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekili ise 24.05.2019 tarihinde, kısa kararda ve gerekçeli kararda bildirilen 2 haftalık süre içinde harç ve giderlerini yatırarak karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Belirtilen sebeple adil yargılanma hakkı, adalete erişim hakkının zedelenmemesi gözönünde bulundurularak temyiz isteminin süresinde olduğunun kabulü ile işin esasına girilerek davalı vekilinin temyiz sebepleri incelenmesine karar verilmiştir.
    Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, bozmanın gereği yerine getirilerek yazılı olduğu şekilde karar verdiği anlaşılmakla, mahkemece kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
    Ancak;
    Mahkemece, uyuşmazlık konusu 418 ada 8 sayılı parsel yönünden hükmün 1. bendinde ortaklığın satış sureti ile giderilmesi, 2. bendinde ise aynı parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddine karar verildiği anlaşılmakla, bu eksikliğin giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hüküm fıkrasının birinci bendinden “418 ada 8 parsel” kelimelerinin çıkartılmak suretiyle 6100 sayılı HMK"ya 6217 sayılı Kanunla eklenen Geçici 3. madde
    gözetilerek HUMK"nın 438. maddesi uyarınca hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 29/06/2020 günü oy çokluğu ile karar verildi.

    KARŞI OY YAZISI

    Sulh hukuk mahkemesi kararlarının 8 gün içinde temyiz edilebilmesine rağmen yerel mahkemece kısa kararda temyiz süresinin “iki hafta” olarak belirtilmiş olması nedeniyle davalı vekilinin kararın tebliğinden 13 gün sonra verdiği temyiz dilekçesinin süresinde kabul edilip edilmeyeceğinin yürürlükteki mevzuat hükümleri ve hukuki istikrar açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Bir davanın açılmasıyla başlayan yargılama faaliyetinde, karara ulaşmak bakımından, mahkeme ve taraflarca yapılması gereken belirli işlemler vardır ve her işlemin belli bir zaman aralığında yapılması gerekmektedir. Usul hükümleri ile normatif bir değer kazanan bu zaman aralıklarına süre denilmektedir. Böylece usul işlemlerinin yapılması zamansal olarak tarafların ya da mahkemenin arzularına, inisiyatifine bırakılmamış olmaktadır.
    Bir uyuşmazlık mahkemeye taşınmış olmakla, kamu alanına, toplumun da çıkarını ilgilendiren bir platforma aktarılmış olmaktadır. Bu nedenle bir davanın makul sürede sona erdirilmesinde en az taraflar kadar toplumun da yararı vardır.
    Şu halde, süreye ilişkin normların kabulüyle medeni usul hukukunda gerçekleştirilmek istenen amaçlar; adaletin bir an önce sağlanması, keyfiliğin önlenmesi, mahkemenin aynı işle uzun süre meşgul olmasının, başka ifadeyle diğer dava ve işlere yeterince zaman ayıramaz duruma düşürülmesinin önlenmesi; uluslar üstü ve ulusal nitelikteki emredici normlar uyarınca davanın makul sürede sonuçlandırılmasının sağlanması, yargılamanın belli bir düzen ve kestirilebilir bir zamansallıkla yürütülmesi, başka bir anlatımla yargılamanın adil şekilde yapılmasının sağlanması olarak özetlenebilir.
    Sürelerin önemli bir kısmı, taraflar için konulmuş sürelerdir. Taraflar, bu süreler içinde belli işlemleri yapabilirler veya yapmaları gerekir. Bu süre içinde yapılamayan işlemler, tekrar yapılamaz ve süreyi kaçıran taraf aleyhine sonuç doğurur. Taraflar için konulmuş süreler, kanunda belirtilen süreler ve hâkim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır. Kanunda belirtilen süreler, kanun tarafından öngörülmüş sürelerdir. Cevap süresi, temyiz süresi gibi. Bu süreler kesindir ve bir işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir. Hâkimin tespit ettiği süreler ise, kural olarak kesin değildir. .......
    Hâkim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 90/2. maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir. Hâkim, tayin ettiği sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir (HMK m.94/2, HUMK m.163).
    Yukarıda da belirtildiği üzere hakim tarafından da sürenin belirlenebildiği durumlar var olmakla birlikte kanunda belirlenen süreler üzerinde hakimin tasarruf yetkisi bulunmamaktadır. Eş söyleyişle kanun öngördüğü bir süre hakim tarafından uzatılıp kısaltılamaz. Temyize ilişkin süreler de yasa tarafından düzenlenen kesin sürelerdir ve resen gözetilmesi gerekir
    6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesinin (1). fıkra hükmü; “Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2"nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” şeklindedir.
    1086 sayılı HUMK’nın 437. maddesini yeniden düzenleyen 5236 sayılı Kanunun 16 md. öncesindeki hali “Sulh mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi sekiz gündür. Bu süre ilamın usulen taraflardan herbirine tebliği ile işlemeye başlar….” şeklindedir.
    Tüm bu nedenlerle Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hakim kanundaki süreleri arttıramaz veya eksiltemez. Halen yürürlükte bulunan yasa hükümlerine göre sulh hukuk mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi 8 gün olduğu halde hüküm sonucunda mahkeme hakimince hatalı şekilde kararın 2 hafta içinde temyiz edilebileceğinin belirtilmesi hükmü temyiz eden tarafa herhangi bir hak sağlamayacağından sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 29.06.2020






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi