17. Hukuk Dairesi 2014/5773 E. , 2015/8916 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalının sebep olduğu kazada müvekkilinin yaralandığını ve diz üstünden kesilen ayağı sebebi ile iş gücü kaybı bulunduğunu açıklayıp ıslah ile artırılan 554.512,02 TL maddi, 600.000,00 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, sürücüye gerekli eğitimlerin verildiğini, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, müvekkilinin tamamen kusursuz olduğunu ve taleplerin fahiş olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, müvekkilinin kusuru ve kazaya etkisi bulunmadığını, davacının tam kusurlu olduğunu ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile 434.283,50 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili, davalı ... vekili, ... vekili, ... vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davacının dava dilekçesi ile iş gücü kaybı tazminat talebinde bulunmasına, tedavi gideri, ptotez gideri, bakıcı gideri ve ulaşım giderine ilişkin bir talebi bulunmamasına, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranlarının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davacı vekilinin, davalı ... vekili, ... vekili, ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir.
“Cismani Zarar Halinde Lazım Gelen Zarar ve Ziyan” başlığı altında düzenlenen TBK"nın 46. maddesinde, bedensel zarara uğranılması nedeni ile talep edilebilecek zarar türleri belirtilmekte olup manevi tazminat da bu zarar türleri arasında yer almaktadır. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebinin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü veya Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Mahkemece davacının kaza nedeniyle meydana gelen işgücü kaybı hususunda Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi"nden alınan raporu hükme esas alınmış ise de rapor kaza tarihinde yürürlükte bulunmayan Sosyal Sigortalar Sağlık işlemleri Tüzüğüne göre düzenlenmiştir. Kaza, 13.05.2009 tarihinde gerçekleşmiş olup maluliyet oranının tespiti açısından Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği yürürlüktedir. Davacının trafik kazası nedeniyle işgücü kaybı oranının kesin olarak belirlenmesi için kaza tarihinde yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği"ne uygun rapor alınarak sonucuna göre karar vermek gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli bulunmamıştır.
3-Cismani zarar sebebi ile iş gücü kaybı tazminatının hesabında davacının gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Somut olayda mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacının geliri hesaplanırken, çalışmakta olduğu iş yerinden elde ettiği gelir dikkate alınarak aylık 2.500,00 TL gelir elde ettiği değerlendirilerek bu miktar üzerinden tazminat hesabı yapılmıştır. Davacının inşaat malzemeleri, odun, kömür ve su bayiliğine ilişkin işletmesi bulunduğu ve bu işletmesinden gelir sağladığı iddia edilmiş ise de bu hususa ilişkin deliller ve ilgili resmi belgeler dosyaya ibraz edilmemiştir. Buna göre inşaat malzemeleri, odun, kömür ve su bayiliği yaptığı iddia edilen davacının işletmesine ilişkin bilgileri, işletme defteri ve vergi kayıtları toplanarak, yapılan işten sağlanan bir gelirin bulunması halinde bu gelirin elde edilmesinde davacının bedensel ve yönetsel katkısı belirlenip, kişinin yerine başkasının çalıştırılması olanağı gözönüne alınarak ona yapılacak ya da yapılması gereken ücret temel esas alınarak bu miktar üzerinden gerçek zararının hesaplanması gereklidir. Bu bakımdan böyle bir davada gerçek zararın belirlenmesi için, davacının gelirinin daha net kriterle ortaya konulması gerekmekte olup, açıklanan hususlar gözönüne alınarak davacının birden fazla gelir getirici faaliyetin bulunması halinde hakkaniyete uygun muhtemel bir gelirin belirlenmesi ile uzman aktüer bilirkişiden yeniden bilirkişi raporu alınması gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
4- 2918 sayılı KTK.nun hükümlerine göre, trafik kaydı kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde, <İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.> şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise, ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.> hükmüne yer verilmiştir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay"ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir.
Somut olayda, davalı ... vekili, diğer davalı ... ile müvekkili arasında düzenlenen protokol gereğince araç ile ilgili tüm sorumluluğun diğer davalıya ait olduğunu, müvekkilinin davada taraf sıfatının bulunmadığını, müvekkilinin işleten sıfatının bulunmadığını ileri sürmüş, mahkeme tarafından bu konuda bir araştırma yapılmamıştır.
Bu durumda mahkemece taraflar arasında tanzim edilen kira sözleşmesi veya işletenlik sıfatını sona erdirecek başka tür bir sözleşme olup olmadığı, uzun süreli ve 3.kişileri bağlayacak güçte bir sözleşmesinin bulunup bulunmadığı, aracın fiilen teslim edilip edilmediği ekonomik yararlanmanın kime ait olduğu, kira sözleşmesi ve kira bedelinin maliye ve vergi dairelerine bildirilip bildirilmediği gerektiğinde işleten ve ..."nün ticari defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira veya diğer tür imzalanan sözleşmesinin fatura, ruhsat ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, davalının işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususları tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.
5-Davacı vekilince işleten, sürücüsü ve sürücünün işvereni aleyhine açılan davada dava dilekçesi ile talep edilen maddi-manevi tazminatların davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi yönünde bir talep
bulunmadığı halde mahkemece talep aşılarak hükmolunan tazminatların davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
6-Bozma neden ve şekline göre manevi tazminata ve harca ilişkin davacı vekili ve davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, davalı ... vekili, ... vekili, ... vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekili, ... vekili, ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına, 4 ve 5 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 5 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ve davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalılara geri verilmesine 18/06/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.