3. Hukuk Dairesi 2020/1100 E. , 2020/2713 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki asıl davada alacak davasının, birleşen davada menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davaların kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; asıl davada, davalı kurum ile arasında sağlık hizmeti satın alım sözleşmesi olduğunu, bu sözleşmeye göre sağlık hizmeti verdiği bir kısım hastalarla ilgili davalı kurumun ödemesi gereken tedavi bedelinden 141,70-TL kesinti yapması gerekirken, 14.344,04-TL kesinti yaptığını, 14.202,34-TL"nin fazla ve haksız yere kesildiğini, kesintilerin 4.000,00 TL sının 2 ayrı hasta için adli vaka olarak faturalandırma yapılmamasından dolayı uygulandığını, 10.000,00 TL sının ise adına ilaç yazılan hasta muayene edilmeden yazıldığı ve ilacın da aslında hastanın eşi için yazılması nedeniyle cezai şart olarak uygulandığını ve diğerlerinin de fatura kesintileri olduğunu ileri sürerek, davalı kurumun tedavi bedellerinde yaptığı haksız ve yasaya aykırı kesinti bedeli olan 14.202,34-TL"nin, ödenmesi gereken tarihlerden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
Birleşen davada, davalı kurum ile arasında sağlık hizmeti satın alım sözleşmesi olduğunu, davalı kurum tarafından 2013 yılı Ekim ayı faturalandırma dönemine ait alacağından toplam 69.428,82-TL kesinti uygulanacağının bildirildiğini, ancak bu işlemin haksız olduğunu ileri sürerek iptalini istemiştir.
Davalı, kesintilerin yerinde olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın kabulü ile, 14.202,34.-TL kesinti bedelinin 03/05/2013 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ve birleşen 2014/810 E. 2015/312 K. sayılı davanın kabulüne; Davalı Adana Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü’nce tesis edilen 2013 Ekim faturalandırma dönemine ait toplam 69.428,82.-TL"lik kesinti işleminin iptaline, karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Asıl dava yönünden;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,
2-Birleşen dava yönünden;
A-6100 sayılı HMK"nın 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Somut uyuşmazlıkta ise mahkemece alınan bilirkişi raporunda sadece asıl dava yönünden inceleme yapılmış, birleşen davaya ilişkin bir rapor alınmamıştır. Oysa birleşen davada; davacının sunduğu hizmetlerin bedelinden davalının haksız kesinti yaptığı iddiası ancak bilimsel ve teknik inceleme ile çözüme ulaştırılabilecek bir konudur. Dava konusu uyuşmazlığın çözümünde tıbbi bilgisi olan SUT hükümlerini ve Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın alma sözleşmelerinden anlayan kişilerin görüş bildirmesi gerekmektedir. O halde mahkemece yapılması gereken; taraflara kayıtlarını sunmak için imkan verilmesine müteakip, birleşen dava yönünden de konusunda uzman; doktor, hukukçu ve sayıştay denetçisi bilirkişilerden teşekkül eden 3 kişilik bilirkişi heyetinden, her bir hasta bakımından ayrı ayrı değerlendirme yapılmak suretiyle, davalı kurumun davacı hakkında tesis etmiş olduğu işlemin hukuka uygun olup olmadığı yönünden yasal dayanakları ile birlikte taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
B-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Asıl davada; yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle; dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, Birleşen davada ise; yukarıda ikinci bendin A fıkarasında açıklanan nedenlerle; hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, B fıkrasında açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.