Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı, pay oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazlardan 14 parselin üçüncü kişiden satın alındığı, diğer taşınmazları ise davalının satın alma gücünün bulunduğu, satış bedeli ile gerçek bedel arasındaki farkın muvazaa olgusunu tek başına ispatlamaya yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden; tarafların ortak miras bırakanı olan N..K."ın 27.12.2007 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak çocukları olan taraflar ile dava dışı eşi F.ve çocukları D.., G.., S.., E.. ve Ş."ı bıraktığı, murisin maliki olduğu 2546, 2547 ve 2548 parsel sayılı taşınmazları 19.03.2002 tarihinde oğlu olan davalıya satış yolu ile temlik ettiği, yine malik olduğu 14 parsel sayılı taşınmazın ise önce 04.08.1994 tarihinde dava dışı M..S."ya, ondan da 25.09.1997 tarihinde davalıya satış yolu ile temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706,Türk Borçlar Kanunun 237. ( Borçlar Kanununun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde ön görülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince ;miras bırakan emekli olup, mal satmaya ve paraya ihtiyacı bulunmadığı, murisin ölüm tarihinde temlik harici taşınmazları olduğu gibi bankada da 210.000,00 TL. nakit parası bulunduğu, hatta bu paranın tüm mirasçılar arasında eşit şekilde ölümden sonra paylaştırıldığı, davalının murisin tek erkek evladı olduğu, satış bedeli ile gerçek değeri arasında aşırı fark bulunduğu, dava konusu 14 parseli ilk satın alan dava dışı Mehmet"in murisin yeğeni olduğu gözetildiğinde ve bu maddi olgular yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın temliklerinin muvazaalı ve mal kaçırma amaçlı olduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde red edilmesi doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.