22. Hukuk Dairesi 2016/22274 E. , 2016/20653 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ile fazla mesai ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, ...’de 25.02.2010 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışmaya başladığını, ..."nin, ... üretim tesislerinin güvenliğini sağlayan şirket olduğunu, davalılar arasında alt işverenlik ilişkisinin sabit olduğunu, aylık ücretinin 1.022,67 TL olduğunu, davacının 01.08.2009-01.05.2011 tarihleri arasında işyerinde 08:00-20:00 - 20:00-08:00 saatleri arasında 2 vardiya sisteminde 12 saat çalıştığını, 01.05.2011 tarihinden itibaren günde 8’er saatten 3 ayrı mesai sistemine geçildiğini, 14.10.2013 tarihinde ... ile ... arasındaki hizmet ilişkisinin son bulduğunu belirterek, fazla çalışma, hafta tatili, bayram ve genel tatil ücretlerinin tahsilini talep etmiştir.
Davalı ... şirketi vekili, davacının .... elemanı olduğunu ve aralarındaki taahhüt gereği alacakları bulunmamakla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı vekili ile davalı ... vekili arasındaki taahhüt ve protol isimli belgenin sözleşme yapıldığı sırada doğmuş olmakla ....ne yönelik hakkından feragat ettiğine dair beyanı geçerli olduğunu davanın feragat sebebiyle reddine; davalı Alfa yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında davalı ... ile davacı arasında imzalanan belgenin niteliği ve davalı şirketin sorumluluğu noktasında uyuşmazlık mevcuttur.
İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir.
İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkündür.
İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.
İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
Öte yandan mülga 818 sayılı Kanun"un 21. maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.
İbranamedeki irade fesadı hallerinin, mülga 818 sayılı Kanun"un 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.
Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır.
Yine, işçinin ibranamede kanuni haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir.
İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ... tarihli ... Esas, ... Karar).
Somut olayda, davacı davalılar nezdinde 14.08.2009-14.10.2013 döneminde güvenlik görevlisi olarak çalışmıştır. Davacı ile davalı ... San. Aş. arasında 17.12.2013 tarihli Taahhütname ve Protokol başlıklı belge imzalanmış; 2. amddesinde “iş bu taahhüt ve protokolün konusu, ... nezdinde bir fiil sigortalı olarak çalışan iş gören işçilerin, başka bir işveren nezdinde çalıştırılmaya başlanması ile hak kazandıkları fazla mesai, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının .... tarafından ödenmesi ve sadece ... nezdindeki çalışma dönemine ait kıdem, ihbar tazminatı ve fazla mesai ücreti hak edişleri ile sınırlı olmak üzere .... aleyhine dava açılmayacağının taahhüt edilmesi ve ödemelerin nasıl yapılacağına ilişkin protokoldür.”; 4/II. maddesinde ise; “5. maddede belirtilen tutarların yatırılması halinde işçiler tarafından işveren ... nezdindeki çalışmalarından ötürü .... aleyhine fazla mesai, kıdem ve ihbar tazminatları yönünden dava açılmayacaktır.” denilmiştir. Söz konusu hükümler gözetilerek mahkemece Nitromak şirketi yönünden davanın reddine karar verilmişse de işbu taahhütname başlıklı belge içeriği henüz doğmamış olan bir hakka ilişkin dava açma hakkından feragati düzenlemekte olup açılmamış bir davadan feragat mümkün olamayacaktır. Düzenleme tarihinde dava da henüz açılmadığında feragat söz konusu olmaz. O halde yapılması gereken ilgili protokolde yer alan meblağlara ilişkin banka kayıtlarında yapıldığı görülen ödemelerin dava konusu alacak taleplerine ilişkin olup olmadığının tespiti ile ödemeler değerlendirilmek suretiyle mahsuplarının gerekip gerekmediğinin belirlenmesi ve ödenmemiş alacaklardan her iki şirketin de sorumluluğuna gidilerek değerlendirme yapılması iken bu yönde hatalı inceleme ile karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.09.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.