3. Hukuk Dairesi 2015/3845 E. , 2016/1508 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ve davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ... plakalı aracı .... Noterliğinin 8038 yevmiye no.lu 05.04.2012 tarihli araç satış sözleşmesi ile .... isimli kişinin vekili olan ... isimli kişiden satın aldığını, bu satış sözleşmesinin dayanağının ... noterliğinden verilme 1949 yevmiye numaralı vekaletname olduğunu, müvekkilinin aracı satın alıp parasını ödediği gün ... plakalı aracın gerçek sahibi olduğunu söyleyen kişilerin ruhsat aslı ile gelerek ... Emniyet Müdürlüğüne başvurduklarını ve müvekkilinin aracına el konulduğunu, müvekkilinin ... ile görüştüğünü, ... noterliğinde işlem yapılırken araç ruhsatının sahiplik bölümünün olduğu kısmın aslının araç sahibi görünen kişide mevcut olmadığını, fotokopisinin olduğunu, ancak noterlikçe yinede işlem yapılabileceğini söylendiğinin aktarıldığını, yine ruhsat aslının araç satım sözleşmesinin yapıldığı ....noterliğince de sorulduğunu, aracın asıl sahibi gözüken kişinin beyanından bahsedilerek ruhsatın sahiplik kısmının kayıp olması nedeni ile zayi kaydı düşülerek işlem yapıldığını, ayrıca sapanca noterliğinden verilme vekaletnameye dayanak olan kimlikteki resim ile vekaletname"nin ön yüzündeki mevcut resmin karşılaştırılması durumunda arada nerede ise 10 yaş fark olduğu çıplak göz ile dahi görüldüğü, kimliğin sahte olduğunun da kimliğin arka yüzünde .... Yazması gerekirken bu sahte kimlikte yazılı olmadığını, noter katibi olan davalıların kimlik bilgilerini getiren ile nüfus kayıtlarında veya kimlik bilgilerindeki yaşları ile fiziki yaşları karşılaştırmadan ve sahte kimlikte yazılmamış olan ibareye bakmaksızın (.....) dikkatsizce bu işlemleri yaptıklarını, ruhsat aslına bakmaları gerekirken fotokopisi ile işlem gerçekleştirdikleri iddia ederek araç için ödenen 29.500,00 TL"nin satış tarihi olan 05.04.2012 tarihinden itibaren işleyen ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesine dava ve talep etmiştir.
Davalı noter katibi ... cevap dilekçesinde özetle; noterliklerde vekaletname düzenlenirken taşınır veya taşınmaz malın sahiplik belgesinin aslının beyan etme zorunluluğu ve noterin bunu arama zorunluluğu olmadığı bu belgelerin satış sözleşmesi düzenleneceği zaman aranacağı, ilgilinin ibraz ettiği kimlikte şüpheli bir duruma rastlanılmadığı, KPS"den gelen kimlik dökümü ekranında nüfus müdürlüğünün alt yapısının eksikliğinden kaynaklanan fotoğraf bölümü boş olduğu için nüfus müdürlüğü kayıtlarındaki fotoğraf ile ibraz edilen kimlikteki fotoğrafın aynı olup olmadığını, dolayısıyla kimliğin sahte olup olmadığını tespit etmelerinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı noter vekili ... duruşmada verdiği beyanında davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; davacının satın aldığı aracın .... Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/166 esas sayılı dosyasında sanık olan kişiler tarafından sahte nüfus kimliği kullanılarak noterde satışının yapıldığı, işlemi yapan noter görevlilerinin satıcının kimliği üzerinde yeterli denetim ve kontrol göstermediği, noter yetkililerin işlem güvenliğini sağlamada devletin temel organları olduğu bu bağlamda somut olayda davalıların bu görevlerini tam olarak yerine getirmedikleri, ancak bunu kasıtla yapmadıkları kasıtla yapmalarını gerektirecek bir delilin ibraz edilmediği, buna göre tüm sorumluluğun davalılara yüklenemeyeceği, kusurlarının %30 olarak değerlendirildiği kabul edilerek, davanın kısmen kabulü ile 8.850,00TL tazminatın 05.04.2012 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; Noterlik Kanunu"nun 162.maddesine dayalı noterin sorumluluğuna ilişkin tazminat davasıdır.
Noterlik Kanunu’nun 1. maddesi gereğince; noterliğin bir kamu hizmeti niteliğinde bulunduğu, hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendiren bir kurum olduğu belirtilmiştir. Görevi belge ve işlemlere resmîyet kazandırmak olan noterlerin yaptıkları işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan ötürü sorumlu tutulması bir zorunluluk olarak kendini göstermektedir. Noterlerin yaptıkları hizmet dolayısıyla sorumlulukları, hâlen yürürlükte bulunan 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre:
""Stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar.
Noter, birinci fıkra gereğince ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajyer veya noterlik personeline rücu edebilir.""
Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde kusurdan söz edilmemiştir. Bu sebeple noterlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. (Nart Serdar, Noterlerin Hukukî Sorumluluğu, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt.11 Özel s. 2009, s.425-452, Düzgün Aslan Ülgen, Noterlerin Meslekî Sorumluluk Sigortası s. 492, 494- Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XVII, Y. 2013, s. 1-2)
Buradaki sorumluluğun 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 66. (818 sayılı Borçlar Kanunu 55) maddesindeki sorumluluğun ağırlaştırılmış şekli olduğu olduğu sonucuna varılmaktadır.
Noterlerin hukukî sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu genel bir ilke ve prensip olarak benimsenmiştir. Ancak, bu sorumluluktan mutlak kusursuz sorumluluk olarak benimsendiği sonucu da çıkarılmamalıdır. Noterin hukukî sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için ortada; noterin veya noter çalışanının bir eyleminin bulunması ve bu eylemden dolayı bir zararın doğması, bu zararla birlikte eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir.
Sorumluluk hukukunun önemli öğelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. Ancak illiyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi zarardan sorumlu tutulmayacaktır. Teoride ve uygulamada mücbir sebep, zarar görenin tam veya üçüncü kişinin ağır kuşum ile illiyet bağı kesilir, bu üç olgudan birinin bulunması hâlinde kusursuz sorumlu kimse de sorumluluktan kurtulacaktır. Noterlerin yaptığı işlemler bakımından söz konusu işlemin gereği gibi yani özen yükümlülüğüne uygun şekilde yerine getirmiş olsaydı zarar oluşmayacaktı denilebiliyorsa noter sorumlu olacaktır. Örneğin; noter işlemi yaparken gözle görülebilecek bir sahteliğe rağmen işlemi devam ettirmişse ve bu işlemden bir zarar doğmuşsa noter doğal olarak sorumlu olacaktır.
HMK 266.maddesine göre; ""Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.""
Somut olayda dava; noterin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup mahkemece tarafların kusur durumlarını ve noterin eylemi ile zarar arasında illiyet bağını kesen herhangi bir nedenin bulunup bulunmadığını tespit etmek hususunda herhangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece yapılacak iş; olayın oluş şekline göre, noterin eylemi ile zarar arasında illiyet bağını kesen herhangi bir nedenin bulunup bulunmadığı, tarafların kusur durumu ve müterafik kusurunun olup olmadığı ve varsa miktarının tespiti açısından, haksız fiil failleri aleyhine yürütülen ceza dosyaları da değerlendirilerek, konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan her iki davalı açısından ayrı ayrı değerlendirme içeren, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor aldırılarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.