3. Hukuk Dairesi 2020/1602 E. , 2020/2743 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; hakkında düzenlenen 66.855,13 TL bedelli kaçak elektrik kullanım faturası nedeniyle daha evvel açtığı menfi tespit davasında yapılan yargılama neticesinde, ... 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/215 E.- 2010/429 K. sayılı kararı ile; davalıya 29.193,18 TL borçlu olduğu, 37.661,95 TL borçlu olmadığının tespitine karar verildiğini, yargılama sırasında elektriğin kesilmesi tehdidi altında dava konusu faturanın taksitlendirilerek tüm faiz ve gecikme zammı ile ödendiğini, ancak menfi tespit kararı uyarınca yalnızca 29.193,18 TL borçlu olduğunun tespit edildiğini ileri sürerek fazladan yapılan ödemenin tahsili amacıyla başlattığı takibe yalnızca faiz yönünden yapılan kısmi itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacının ilama dayanarak ödediği miktarların istirdadını istediğini, istenen faizin hangi tarihlerden başladığının belli olmadığını ve fahiş olduğunu, bu nedenle asıl alacağın ödenerek fahiş olan faize itiraz edildiğini, davacının ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin yaptığı ödemelerin istirdadını isteyemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece,davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararın davalı tarafça temyiz edilmesi neticesinde Dairemizin 29.11.2017 tarih ve 2016/9112 E.- 2017/16765 K. sayılı ilamı ile ‘’...davalının sair temyiz itirazlarının reddine,somut olayda; davalının (iade borçlusunun) temerrüde düşürüldüğü tarih ... 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/215 E.- 2010/429 K. sayılı kararının kesinleşme tarihi olduğuna göre, mahkemece; kesinleşme tarihi olan 20.09.2012 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğu,yine alacağın varlığı ve miktarı yargılama sonucu saptanacak olmakla, alacak likit kabul edilemeyeceğinden İcra İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi uyarınca davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun görülmediği...’’ gerekçeleri ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda ise,davanın kısmen kabulü ile ,... 11. İcra Dairesi"nin 2013/21822 sayılı takip dosyasına, davalının itirazının kısmen iptali ile takibin 39.484,93 TL üzerinden devamına, asıl alacağın takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine;alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı verilmesine yer olmadığına karar verilmiş,hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Taraflar arasındaki uyuşmazlık;sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep (kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, ya da gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır.
Somut olayda;mahkemece her ne kadar Dairemizin 29.11.2017 tarih ve 2016/9112 E.- 2017/16765 K. sayılı bozma ilamı doğrultusunda rapor alınması için dosya bozma öncesi hükme esas alınan raporu düzenleyen bilirkişiye tevdi edilerek bu bilirkişiden 02.12.2019 tarihli ek rapor alınmış ise de,söz konusu ek rapor incelendiğinde,davaya konu ödemelerden 03.03.2008 ödeme tarihli 3.557,62 TL’lik ödeme için bozma ilamında belirtildiği şekilde kesinleşme tarihi olan 20.09.2012 tarihinden icra takip tarihi olan 17.09.2013 tarihine kadar’’ doğru hesaplama yapıldığı,ancak davaya konu edilen diğer ödemeler için hatalı şekilde bozma öncesinde düzenlenen kök rapordaki gibi ‘’ödeme tarihlerinden icra takip tarihine kadar’’ hesaplama yapıldığı ve mahkemece de hatalı hesap içerir ve bozma ilam gereğini yerine getirmeyen bu rapora göre karar verildiği görülmekle,bu şekli ile davalı yararına oluşan usuli müktesep hak ilkesi gözetilmeden düzenlenen bu ek raporun hükme esas alınabilecek nicelik ve nitelikte olmadığı açıktır.
Bu itibarla mahkemece,dosyanın alanında uzman farklı bir bilirkişiye tevdi edilmesi suretiyle,Dairemizin 29.11.2017 tarih ve 2016/9112 E.- 2017/16765 K. sayılı bozma ilamını karşılar nitelik ve nicelikte,taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınması suretiyle hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile yetersiz bilirkişi ek raporu hükme esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.06.2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.