20. Hukuk Dairesi 2012/12748 E. , 2013/2376 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine ve davalı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında .... Köyü 101 ada 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 59, 190 ve 191, 102 ada 5 ve 6, 133 ada 6, 111 ada 14 ve 137 ada 9 parsel sayılı taşınmazlar, belgesizden fındık bahçesi niteliğinde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına tesbit edilmiştir. Davacı Hazine, 102 ada 6 sayılı parselin öncesi itibarıyla orman olduğu ve zilyetlikle kazanılacak yerlerden olmadığı iddiasıyla, diğer davacı ... ise taşınmazlarda kendisinin de miras payı bulunduğu iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, taşınmazın orman olmadığı gerekçesiyle Hazine"nin 102 ada 6 sayılı parsele yönelik davasının reddine, gerçek kişi davacının davasının kabulüne, taşınmazların davacı ve davalı adlarına payları oranında tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine ve davalı tarafından temyiz edilmekle, Dairenin 24.11.2010 tarih ve 2010/10605 - 14433 sayılı karır ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Davalıların 102 ada 6 parsel dışındaki taşınmazlara yönelik temyiz itirazları bakımından; çekişmeli taşınmazların ortak miras bırakan Şükrü"den kaldığı, tüm mirasçıların katılımıyla yapılan bir taksimin sözkonusu olmadığı, her ne kadar davalılar tarafından davacının 18.05.2000 tarihli bir belge imzalayarak miras hakkından vazgeçtiği savunulmuşsa da, davacının bu amaçla belge imzaladığını kabul etmediği, belgede herhangi bir tanık imzasının olmadığı, belgenin taraflar arasında görülen 1999/6 sayılı dosyada dava konusu edilen taşınmazlar için verildiği, kaldı ki o davada dahi sözkonusu belgeye itibar edilmediği ve dava konusu 12 parça taşınmazın tüm mirasçılar adına tesciline karar verildiği gözönünde bulundurularak yazılı şekilde karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre, davalının 102 ada 6 parsel dışında kalan taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarının reddi ile bu parseller hakkında verilen hükmün onanması gerekmiştir. Hazinenin 102 ada 6 parsele yönelik temyiz itirazları bakımından; mahkemece çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; davacı Hazine, taşınmazın öncesinin orman olduğu ve zilyedlikle kazanılamayacak yerlerden olduğu iddiası ile dava açtığına göre, temyize konu taşınmazın yalnızca kesinleşen orman kadastrosu sınırları dışında kalması yeterli olmayıp, zilyetlikle kazanılması koşullarının bulunup bulunmadığının ve ayrıca, 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 7. maddesi gereğince herhangi bir nedenle orman sınırları dışında bırakılmış orman olup olmadıklarının da araştırılması ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında orman sayılan yerler olması halinde kesinleşen orman sınırı dışında kalan taşınmazlara yönelik Hazinenin davasının kabul edilmesi gerekir. Dairede temyiz incelemesi yapılan ve aynı nedenle dava konusu edilen, aynı köyün değişik mevkiilerinde bulunan taşınmazlara ait dava
dosyalarının incelenmesinde, bir kısmında uzman bilirkişi ...; bir kısmında da ... tarafından hazırlanan raporlara ekli memleket haritalarında taşınmazların kısmen ya da tamamen yeşil alanda işaretlendiği, ancak; kullanılan memleket haritalarının dosyadaki orijinalinden farklı renklerde olduğu, taşınmazların fındık bahçesi olarak kullanıldığı bildirilmişse de bazı dosyalarda fındık ağaçlarının yaşlarının, sayılarının ve taşınmazdaki dağılımlarının belirtilmediği gibi, memleket haritalarında da fındık rumuzunun bulunmadığı, çalılık ya da yapraklı-ibreli orman ağacı rumuzunun bulunduğu, bazı dosyalarda rumuzların hiç belli olmadığı bu nedenle taşınmazların memleket haritalarındaki konumlarının denetlenemediği ve bilirkişi saptamasını doğrulamadığı, keza taşınmazların hava fotoğraflarındaki konumunun incelenmediği gözlenmiştir. Eldeki dosyada da yine, uzman bilirkişi raporunda, taşınmazın eğiminin % 20-40 civarında olduğu, üzerinde yaşlı fındık ağaçları bulunduğu açıklanmış, hava fotoğrafındaki konumu incelenmemiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ve ihya olarak kabul edilemez) ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihten tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmî olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen steoroskopik çift hava fotoğraflarının steoroskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir. Bundan ayrı, 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve aynı Kanunun 2/B maddesinin uygulanması hakkındaki yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesi "orman sınır noktası ve hatlarının uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılacağı, sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadelerin arazinin durumuna göreinceleneceği, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise onun esas alınacağı" hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin "Teknik İşler" başlıklı Dokuzuncu Bölümde, aplikasyon hattının memleket haritasındaki bulgularla destekleneceği öngörülmüştür. O halde; dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tesbit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile, yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile dava tarihinden 15 - 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş steoroskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler Ziraat Fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir Harita-Kadastro (Jeodezi ve Fotogrametri) mühendisi ile üç orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar steoroskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliği belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan BÖHHBÜY (Büyük Ölçekli Haritalar ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği) hükümlerine
göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumu belirlenmeli, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazın gerçek eğim durumunu gösterir rapor alınmalı, eğimi % 12"den fazla olan, maki cinsi ağaçcıklarla kaplı, orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan, çevresinde bulunan aynı karakterdeki Devlet ormanının devamı niteliğindeki yerlerin, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesinin 2. fıkrasının (J) bendi gereğince orman sayılan yerlerden olması nedeniyle, 05.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26 (a) ve (j) ve 23/P maddesine göre de % 12 den fazla eğimli maki ve fundalık yerlerin toprak muhafaza karakteri taşıyacağı ve bu tür yerler orman rejimine girdiğinden herhangi bir nedenle orman kadastro sınırlarının dışında bırakılmış olmalarının bu yerlerin orman olma niteliğini ortadan kaldırmayacağı ve 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 7/1. maddesi gereğince herhangi bir nedenle sınırlama dışında kalmış orman olmaları nedeniyle her zaman orman sınırı içine alınabilecekleri gözönünde bulundurularak ağaçlık olan kısım fen bilirkişiye belirlettirilerek ayrılmalı, gerektiğinde aynı mevkide ve birbirine komşu durumda bulunan taşınmazlara ait dosyalardan biri kılavuz dosya olarak belirlenmeli ve keşif o dosya üzerinden yapılmalıdır. Bu şekilde yapılacak araştırma inceleme sonucu taşınmazın kısmen ya da tamamen orman veya orman içi açıklık olmadığı saptanırsa, bu kez öncesinin ne olduğu, imar-ihya yapılmışsa hangi tarihte başlanılıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli, bundan sonra elde edilecek delillerin tümü birarada değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.”gereğine değilmiştir. Mahkemece, bozmaya uyulmuş, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı gerekçesiyle Hazinenin 102 ada 6 sayılı parsele yönelik davasının reddine, gerçek kişi davacının davasının kabulüne, taşınmazların davacı gerçek kişi ve davalı adına payları oranında tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede 3116 sayılı Kanuna göre 1948 yılında seri bazda yapılıp kesinleşen orman kadastro çalışmaları ile 1975 yılında 1744 sayılı Kanuna göre yapılıp dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması vardır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak, uzman orman bilirkişi kurulu tarafından orman kadastrosu, eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve adına tescil kararı verilen kişiler yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek ve mahkemece 3402 sayılı Kanunun 31/3. maddesi gereğince davalı yararına vekalet ücreti takdir edilerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı Hazinenin ve davalı gerçek kişinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının davalı ..."a yükletilmesine, Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 07.03.2013 günü oy birliği ile karar verildi.