20. Hukuk Dairesi 2012/10827 E. , 2013/2519 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine ile davalı gerçek kişiler vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek 4 madde uyarınca yapılan kullanım kadastrosu sırasında, .... Beldesi, 3139 parsel sayılı 1176,25 m² yüzölçümündeki taşınmaz, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereği orman niteliğini kaybedip, orman kadastro komisyonlarınca orman alanı dışına çıkarılan yerlerden olduğu gerekçesiyle, tutanağın beyanlar hanesine 2/B madde ve davalı gerçek kişi lehine kullanım şerhi ile birlikte “Taşınmazın A=668,21 m² ve B=15,68 m²’lik kısımları eylemli orman haline dönüşmüştür” şeklinde eylemli orman şerhi verilerek, Hazine adına tarla niteliğiyle tesbit edilmiştir.
Davacı Hazine vekili, taşınmazın üzerinde tarımsal amaçlı faaliyet ya da kazanç getirici herhangi bir kullanım bulunmadığı ve taşınmazın taşlık ve eğimli arazi görünümünde olduğu iddialarıyla, tutanağın beyanlar hanesinde davalı gerçek kişi lehine verilen kullanım şerhinin iptali istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve dava konusu Göcek Beldesi, 3139 parsel sayılı taşınmazın kadastro tesbitinin iptali ile taşınmazın 23.02.2012 havale tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (A) ve (B) harfleriyle gösterilen sırasıyla 668,21 m² ve 15,68 m² yüzölçümündeki bölümlerinin kullanıcı şerhi verilmeksizin orman vasfıyla Hazine adına, aynı krokide (C) harfi ile gösterilen 492,36 m² yüzölçümündeki bölümünün ise, zeytinli tarla vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tescillerine ve krokide (C) harfi ile gösterilen bölümünün beyanlar hanesine “Parsel Mehmet oğlu ... tarafından kullanılmaktadır” şeklinde kullanım şerhi verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine ile davalı gerçek kişi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 5831 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanuna eklenen Ek 4 madde uyarınca yapılan kullanım kadastrosu tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 28.05.1945 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 1744 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 03.03.1978 tarihinde ilân edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması ile 16.12.1988 tarihinde ilân edilerek kesinleşen aplikasyon ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması vardır.
Mahkemenin 02.03.2012 tarihli kısa kararında “davanın kısmen kabulüne, … 3139 parsel sayılı taşınmazın teknik bilirkişinin raporunda (A) ve (B) harfleri ile gösterilen kısımlarının eylemli orman niteliğiyle ... adına kadastro tesbiti gibi tapuya kayıt ve tesciline, taşınmazın bu kısımlarının beyanlar hanesindeki zilyetlik şerhinin kaldırılmasına” karar verilmiş iken, hüküm fıkrasında ise, kısa kararda hakkında hüküm kurulmayan taşınmazın krokide (C) harfi ile gösterilen bölümü hakkında da hüküm kurulmuştur. Bu suretle kısa kararla gerekçeli kararın hüküm fıkraları arasında çelişki yaratıldığı anlaşılmaktadır. Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz (HMK madde 298/2). Asıl olan duruşma tutanağına yazılıp taraflara tefhim olunan karardır. Tefhim ile birlikte yargılamadan elini çekmiş olan hâkim tefhim ettiği kararı taraflara tebliğ etmek durumundadır. Sonradan yazılan gerekçeli kararın kısa karara uygun olması zorunludur. 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas ve 1992/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, tefhim edilen kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasının gerektiği öngörülmüştür. Asıl talepler bakımından kısa kararda hükmedilmeyen bir hak
ve yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmış olması veya tersi bir durumun çelişki teşkil etmediğini söylemek olanaklı değildir. İçtihadı Birleştirme Kararında, çelişkinin varlığı tesbit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu sebeple bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Bu sebeple mahkemece bozmadan önceki kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak suretiyle bir karar verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, tarafların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 11/03/2013 günü oy birliği ile karar verildi.