3. Hukuk Dairesi 2015/19621 E. , 2016/1983 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kanal katılım-şebeke hise bedeli iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ... İli ... İlçesi ... Mahallesi 884 ada, 3 parselde bulunan .... 27 nolu dairenin maliki olduğunu, taşınmazın su aboneliğinin yapılması için davalı kuruma başvurduğunu, idare tarafından abone olabilmesi için 3.206,23-TL kanal katılımı bedeli, 3.206,23-TL şebeke hisse bedeli ödenmesinin istendiğini, davalının müvekkilinden istediği bu bedelin hukuki dayanağının bulunmadığını, davalı tarafından konutun bulunduğu siteye ve konutuna kanalizasyon tesisi yapılmadığı, foseptik kullandıklarını, davalı tarafından içme suyu şebeke tesisi yapılmadığını, içme suyu şebekesinin bedelinin kooperatiflerinden karşılanıp inşa edildiğini, davalı idare tarafından ısrarla tahsili istenen bedeli, mağdur olmamak için yatırarak abone olduklarını ve içme suyu bağlatıldığını, davalı tarafından yeni içme suyu şebeke tesisi yapılmadığını, su şebekesinin tamamen siteyi inşa eden kooperatif tarafından yapılıp bedelinin üyeler tarafından karşılandığını ileri sürerek, davalı idarenin haksız tahsil etmiş olduğu toplam 6.412,46-TL nin 22.12.2011 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ; öncelikle usule ilişkin olarak zamanaşımı, hak düşürücü süre, yetki ve derdestlik itirazları bulunduğunu, esasa ilişkin olarak ise, dava konusu tahsilat işleminde yasaya aykırılık bulunmadığını, ferdi aboneliğe geçiş sırasına ilk malikten alınan kanal katılım ve şebeke hisse bedelinin Belediye Gelirleri Yasası ile ASKi Tarifeler Yönetmeliği"ne uygun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda ve ""...su ve kanalizasyon bağlantıları yapılmayan binalara iskan izni verilmesi mümkün olmadığı gibi, katılma payı ödenmeden bu hizmetlerden yararlanılması da mümkün değildir. Bu bağlamda su ve kanalizasyon harcamalarına katılma payının yükümlüsü, yapı kullanma izni almakla yükümlü olan kişidir. Dolayısıyla su ve kanalizasyon hizmetlerinden faydalanmayan binaya iskan izninin verilmesi söz konusu değildir. Bu durumda, bir defa alınması gerekli su ve kanalizasyon harcamaları katılma payının iskan izni alınırken ödenmiş olması Yasa gereği olup, yapı kullanma izni (iskan izni) alınmış bir binaya malik ya da kiracı olarak yerleşen kişiden bir kez daha katılım payının alınmasının yasal dayanağı yoktur (bu yönde bkz. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 05.02.2007 tarih ve 11904/1270 sayılı kararı). Somut olayda; davacının su aboneliği sözleşmesi akdettiği tarihte, teslim aldığı binanın yapı kullanma izninin mevcut olduğu, dolayısıyla bu izin koşulu uyarınca şebeke hissesi ile kanal katılım payının konut malikinden daha önce alınmış olduğu; bundan başka Yargıtay 13 Hukuk Dairesinin 12.02.2010 tarih ve 11262/1605 sayılı kararı doğrultusunda yapılan araştırmaya göre, konutun bulunduğu mahalde iskan izni tarihinden sonra herhangi bir yenileme çalışmasının veya yeni tesis imalatının yapılmadığı ve davalının tahsil ettiği bedeli iade etmesi gerektiği,"" gerekçesiyle; davanın kabulü ile 6.412,46 TL" nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık; davacının malik olduğu bağımsız bölüme ilişkin ferdi su aboneliğinin tesisi nedeniyle, davacının davalı idareye kanal katılım ve şebeke tesis bedeli ödemekle yükümlü olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
01.07.1981 tarihinde yürürlüğe giren 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununun Kanalizasyon Harcamalarına Katılma Payı başlığı altında 87.maddesi “Belediyelerce ve belediyelere bağlı müesseselerce, aşağıdaki şekilde kanalizasyon tesisi yapılması halinde, bunlardan faydalanan gayrimenkullerin sahiplerinden, kanalizasyon harcamalarına katılma payı alınır:
a)Kanalizasyon tesisi yapılması,
b)Mevcut tesislerin sıhhi ve fenni şartlara göre ıslah edilmesi iki ve daha fazla yol kenarında bulunan gayrimenkuller hangi yoldaki kanalizasyona bağlanmış ise, payın hesabında yola ait kanalizasyon giderleri nazara alınır.” düzenlemesi getirmiştir. Aynı yasanın 88.maddesi ile de su tesisleri için 87.maddeye paralel bir düzenleme öngörülmüştür.
2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununa dayalı olarak çıkarılan ASKİ Tarifeler Yönetmeliğinin 39.maddesi ise “2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanunun 87. ve 88.maddeleri gereği bir programa göre yapılacak yani; içme, kullanma, endüstri suyu ve kanalizasyon yatırımları ile mevcutların genişletilmesi (tevzi), iyileştirilmesi (ıslahı) amacıyla yapılan harcamalar ve istek üzerine ASKİ Genel Müdürlüğünce yapılacak işlerin toplam yatırım giderleri tesislerin hizmet edeceği saha dâhilindeki gayrimenkullerin sahiplerinden su ve kanalizasyon tesisleri harcamalarına katılma payı alınır.
Su ve kanalizasyon şebekelerine katılma paylarının binasız arsanın vergi değeri payına isabet eden kısmı, inşaat ruhsatının alınması aşamasında avans olarak tahsil edilir.
Bina tamamlandıktan sonra bağımsız bölümlere veya binanın tamamına tahsis aboneliği verilmesi sırasında arsa değeri üzerinden alınan avans düşülerek, yapı değerinin emlak vergi beyanı üzerinden ayrıca %2 oranından fazla olmamak üzere katılım payı tahsil edilir” düzenlemesini içermektedir.
Yine 3194 sayılı İmar Kanununun “Yapı Kullanma İzni” başlıklı 30.maddesinin 3.fıkrasında “Bu maddeye göre verilen izin yapı sahibini kanuna, ruhsat ve eklerine riayetsizlikten doğacak mesuliyetten kurtarmayacağı gibi her türlü vergi, resim ve harç ödeme mükellefiyetinden de kurtarmaz.” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda belirtilen hükümler birlikte değerlendirildiğinde; davalı idarece yasanın yürürlük tarihinden sonra yeni kanalizasyon ve içme suyu tesisleri yapılmış olması veya mevcutların iyileştirilmesinin yapılması halinde, tesislerin hizmet edeceği saha dâhilindeki gayrimenkul sahiplerinden, yönetmelikte belirlenen ilkelere göre su ve kanalizasyon tesisleri katılım payı talebe hakkı vardır.
Ancak bu katılım payı davalı tarafça hizmet götürülmesi koşuluna bağlı olarak alınır. Bu durumda hizmet götürüldüğünün davalı tarafça kanıtlanması halinde davacı katılım payının yüklenici veya kendisi tarafından ödendiğini kanıtlamakla yükümlüdür. Ayrıca İmar Kanununun 30/3.maddesi uyarınca iskân ruhsatının alınmış olması davalı idarenin kanal katılım payı istemesine engel teşkil etmez.
Somut olayda, dava konusu taşınmazın bulunduğu sitenin ada içi içme suyu şebeke hattının, siteyi inşa eden kooperatif tarafından yapıldığı, ancak bahse konu yerdeki imar yolundaki Aski içme suyu hattı branşman noktasından bağlantı yapıldığı, davalı Aski Genel Müdürlüğü İnşaat Dairesi Başkanlığının 03.04.2012 tarihli yazısından anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece; her ne kadar davacının malik olduğu taşınmazın bulunduğu sitedeki şebeke suyu hatları, siteyi yapan kooperatif tarafından yapılmış ise de, söz konusu hatların davalı idareye ait, davacı taşınmazının bulunduğu bölgedeki kanalizasyon ve içme suyu tesislerine bağlantısının olup olmadığı ve davacının bu hizmetten yararlanıp yararlanmadığı,konusunda bir araştırma ve değerlendirme yapılmalı ve gerekirse bu konuda keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmalı, sözkonusu bağlantı ve davacının hizmetten yararlandığının tespiti halinde, davacı taşınmazının bulunduğu sitedeki şebeke suyu hatlarının kooperatif tarafından yapılmasının, davacı açısından kanal katılım ve şebeke hisse bedeli bakımından bir muafiyet getirmediği nazara alınmalı, sonrasında ise bilirkişi marifetiyle bu hizmetten yararlanan bağımsız bölümün ilk maliki olan davacının ödemekle yükümlü bulunduğu kanal katılım ve şebeke tesis bedelinin, abonelik başvuru tarihinde yürürlükte bulunan tarife hükümleri dikkate alınarak belirlenmesi suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesi ve sonucu dairesinde bir hüküm tesis edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.