3. Hukuk Dairesi 2020/1595 E. , 2020/2821 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonucunda, dairemiz bozma ilamına direnilmesine dair verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; 6763 sayılı Kanun"un 43 üncü maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK"nın 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası uyarınca dosyadaki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; elektrik enerjisi ihtiyacını davalı şirketten temin ettiğini, Danıştay 13. Dairesinin 06/04/2011 tarihli ve 2008/2695 E. 2011/1368 K. sayılı ilamı ile EPDK"nın 875 sayılı kurul kararının iptaline karar verildiğini, bu nedenle 2006 Eylül - 2010 Aralık döneminde Perakende Satış Hizmeti (PSH) bedelinin nispi ücret olarak tahsilinin hukuki dayanağının ortadan kalktığını, bu çerçevede davalı şirketin aynı dönemde fazladan PSH bedeli tahsil ettiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 2010 yılı Nisan ile Aralık dönemlerinde haksız olarak alınan 6.178,27 TL PSH bedelinin ödeme tarihinden itibaren kamu alacaklarına uygulanan gecikme zammı ve KDV"si ile birlikte tahsilini istemiş, 22/01/2016 tarihli dilekçesinde; 2011 yılı için belirlenmiş olan (4,16 TL) PSH bedelinin, davaya konu edilen faturalardan düşülerek dava değerinin belirlendiğini bildirmiştir.
Davalı; tarifeleri uygulamasının yasal bir zorunluluk olduğunu, yapmış olduğu tahsilatları dava dışı dağıtım şirketine aktardığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; iptal kararlarının, iptali istenen tasarrufu ve ona bağlı işlemleri yapıldıkları tarihten itibaren ortadan kaldırdığı, geçmişe etkili olması nedeniyle işlemin hiç yapılmamış gibi hüküm ve sonuç doğurduğu, işlemden önceki hukuki duruma dönüldüğü, Danıştay 13. Dairesinin iptal kararı uyarınca davacının kendisinden haksız olarak tahsil edilen PSH bedelini talep edebileceği gerekçesi ile davanın kabulüne dair verilen karar, taraf vekillerince temyiz edilmiş ve Dairemizin 05/04/2018 tarihli ve 2016/14318 E. 2018/3572 K. sayılı ilamıyla; iptale konu olan düzenleyici işlemin yürürlükte kaldığı sürede yapılan bireysel işlemlerin, düzenleyici işlemin iptalinden kendiliğinden etkilenip geçersiz hale gelmedikleri, bireysel işlemlerin iptali isteniyorsa süresi içinde ayrıca dava açılması gerektiği, davaya konu edilen ve temel işlem mahiyetinde olan Metedolojinin bir kısmının yürürlüğe girdiği 01/09/2006 tarihi ile iptal edildiği 06/04/2011 tarihi arasında muhtelif tarihlerde EPDK tarafından yapılan ve içinde PSH tarifesinin de olduğu tarife belirleme, güncelleştirme ve onaylama işlemlerinin idari yargıda dava konusu edilerek iptallerinin sağlanmadığı sürece yürürlükte kalıp uygulanacakları, bu nedenle işbu tarifeler için ayrıca iptal davası açılıp açılmadığı, açılmış ise iptalinin sağlanıp sağlanmadığının EPDK"dan araştırılması gerektiği, ayrıca karardan sonra 17/06/2016 tarihli ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve 6719 sayılı Kanunun 21 inci maddesi ile değiştirilen 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"nun 17 nci maddesi ile yine 6719 sayılı Kanunun 26 ncı maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"na eklenen geçici 19 uncu ve 20 nci maddelerin somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının tartışılıp değerlendirilmesi ve sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece; bozma kararının “6719 sayılı Kanunun 21 inci maddesi ile değiştirilen 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"nun 17 nci maddesi ile yine 6719 sayılı Kanunun 26 ncı maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"na eklenen geçici 19 uncu ve 20 nci maddelerin somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının tartışılıp değerlendirilmesi” bölümüne uyulmasına ancak “EPDK tarafından yapılan ve içinde PSH tarifesinin de olduğu tarife belirleme, güncelleştirme ve onaylama işlemlerinin iptali için idari yargıda dava açılıp açılmadığının araştırılması, açılmış ise iptalinin sağlanıp sağlanmadığına” işaret eden bozma nedeni yönünden ısrar edilerek yeniden yapılan yargılama neticesinde; davacının talebinin, EPDK tarafından belirlenen PSH bedelinin haksızlığına ilişkin olmayıp, bu bedelin alınması yönündeki EPDK kararının iptal edilmiş olması nedeniyle yapılan ödemenin iadesine ilişkin olduğu, iptal kararı çerçevesinde değerlendirme yapılması nedeniyle 6719 Sayılı yasa ile getirilen değişikliklerin sonucu etkilemediği, serbest tüketici olan davacının Danıştay 13. Dairesinin iptal kararı gereğince, kendisinden haksız olarak tahsil edilen PSH bedelini talep edebileceği gerekçesiyle, kısmen direnme kararı verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun (EPDK) 875 sayılı kararı ile 01/09/2006 ila 31/12/2010 tarihleri arasındaki geçiş döneminde, Perakende Satış Hizmet (PSH) tarifesinin kWh bazında belirlenmesine ilişkin 20 Dağıtım Şirketi İçin Gelir Gereksinimi Hesaplaması ve Tarife Metodolojisinin, “Geçiş Dönemi Tarife Uygulamaları” başlıklı II. Bölümünün (B) bendinin Danıştay tarafından iptal edilmiş olması nedeniyle, anılan dönemde davacı şirket tarafından davalı şirkete elektrik tüketim bedelleri ile birlikte nispi olarak ödenen PSH bedellerinin istirdadı istemine ilişkindir.
Bu aşamada konuya idare hukuku açısından da bakılması gerekir.
Bilindiği üzere, idarenin; genel, objektif, bireysel nitelikte olmayan kural işlemler yapma yetkisine “düzenleme yetkisi”, bu yetkinin kullanılması sonucu yapılan işlemlerine de düzenleyici işlemler denilmektedir.
Eldeki uyuşmazlıkta; 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na 5496 sayılı Kanun ile eklenen ve 24/05/2006 tarihinde yürürlüğe giren geçici 9 uncu maddesiyle, konu ile ilgili düzenleyici idari işlem yapma yetkisi EPDK’na verilmiş ve EPDK da bu doğrultuda yukarıda sözü edilen metodolojiyi onaylayarak yürürlüğe koymuştur. İşbu düzenleyici işlemin iptali istemiyle açılan davaya bakan Danıştay 13. Dairesi; sayaç okuma ve faturalama hizmetlerine ilişkin maliyetlerin, abone grubuna ve tüketilen enerji miktarına göre değişiklik gösterekecek maliyetler olmadığı ve bu nedenle abone başına sabit bir ücret olarak uygulanması gerektiği gerekçesiyle, 06/04/2011 tarihli ve 2008/2695 E. 2011/1368 K. sayılı ilamıyla metodolojinin “Geçiş Dönemi Tarife Uygulamaları” başlıklı II. Bölümünün (B) bendini iptal etmiş, anılan karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 24/05/2012 tarihli ve 2011/1901 E. 2012/798 K. sayılı kararıyla; daire kararının, serbest tüketicilerle sınırlı olarak uygulanması gerektiği belirtilmek suretiyle onanarak kesinleşmiştir.
Bir idari işlemin yargısal bir kararla iptali halinde, bu iptal kararlarının işlemin yapılması sırasında unsurlarında bulunan sakatlıkları saptadığı, işlemi yapıldığı andan başlayarak ortadan kaldırdığı, bu özelliği nedeniyle geriye yürüyen sonuçlar doğurduğu, başka bir anlatımla, işlemin tesis edildiği tarihten önceki hukuki durumun geçerliliğini sağladığı, İdare Hukukunun bilinen ilkelerindendir. Yargı mercileri tarafından idari bir işlemle ilgili olarak verilen iptal kararının doğurduğu bu sonucun, verilen iptal kararı ister usul yönünden, isterse esas noktasından verilmiş olsun, hiçbir şekilde değişmeyeceği açıktır.
Zira, anılan İdare Hukuku ilkesinden dolayı idare, iptal kararının amaç ve kapsamına gore yeni bir işlem ya da işlemler yapmak, iptal edilen işlemden doğan sonuçları ortadan kaldırmak, işlemin hiç yapılmamış sayılmasının bir gereği olarak önceki hukuki durumun geçerliliğini sağlamakla yükümlü bulunmaktadır(Danıştay İdari Dava Daireleri 20/10/2005 tarihli ve 2003/977 E. K. 2005/2500 K. sayılı kararı da aynı yöndedir).
Buna bağlı olarak, iptal edilen idari işleme bağlı olan diğer işlemler de ortadan kalkar. İptal kararlarının bu özelliği, dava konusu idari tasarruftan önceki hukuki durumun sağlanması gereğinden kaynaklanmaktadır. Bir başka ifadeyle, iptal kararları; iptal edilmiş olan idari işlemi, hukuk aleminde hiç doğmamış hale getirmektedir. Bununla birlikte, iptal kararları herkes bakımından geçerlidir. Aynı idari işlemin iptali amacıyla başkalarının da iptal davası açmasına gerek bulunmamaktadır. İptal kararı, davacının yanı sıra iptal olunan idari işlemin etkide bulunduğu diğer kimseler hakkında da hüküm ifade etmektedir(Danıştay 2. Dairesinin 12/12/2011 tarihli ve 2011/7654 sayılı kararı da aynı yöndedir).
Nitekim, doktrinde de bu husus; “İptal kararı, iptal edilen karara istinat eden, onunla doğrudan doğruya alakalı tasarruflara da şamil olmakta ve bu suretle iptal hükmü, iptal edilen karara dayanan, onunla bağlı bir mahiyet arzeden tekmil tasarrufları ortadan kaldırmak suretiyle makabline şamil olmaktadır.” şeklinde ifade edilmektedir(Ord. Prof Sıddık Sami Onar; İdare Hukukunun Umumi Esasları).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davaya konu edilen düzenleyici işlem (metedoloji), hukuka aykırı bulunarak Danıştay tarafından iptal edilmiş, dolayısıyla dava konusu edilen düzenleyici işlem ile bu işleme bağlı olarak EPDK tarafından tesis edilen diğer düzenleyici işlemlerde ortadan kalkmıştır. Eş söyleyişle; davalı şirket, serbest tüketici olan davacı ... abonesinden, iptal edilen düzenleyici işleme bağlı olarak davaya konu edilen dönemde tahsil etmiş olduğu PSH bedellerini iade etmekle yükümlüdür.
Bundan ayrı; davada, davalı şirketin, iptal edilen düzenleyici işlemi esas alarak (tüketilen enerji miktarı-kWh üzerinden) tanzim ettiği faturalar ile elektrik abonesi olan davacı şirketten tahsil ettiği PSH bedelinin tahsili istenilmiştir. Bozma ilamında belirtilen, 6446 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu"nda 6719 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler ise, EPDK"nın halen yürürlükte olan düzenleyici işlemleri hakkında uygulama alanı bulacaktır. Bu nedenle, anılan yasa değişikliklerinin, somut olay bakımından bir etkisi bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemenin aynı gerekçeye dayalı, davanın kabulüne dair direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 316,00 TL bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 09/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.